Yakın İlişkilerde Farkındalık Eğitimi

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Dr. Mehmet Tekneci

15 Nisan 2017

Evlilik ilişkileri, anne-baba, karı-koca, evlat-ebeveyn ilişkileri bizim için değerli olan yakın ilişkilerdir. Yakın ilişkilere ayrıntılı bir biçimde bakabilmek, ama sadece bakmak değil aynı zamanda görebilmek önemlidir. Bunun için sadece gözle değil, kalbiyle ve zihniyle bir şeyleri görebilmek, bir açılıma sahip olabilmektir.

 

Evlilik ilişkilerinde ve yakın ilişkilerde, ilişkideki gerçek ayrıntıda gizlidir.

İnsan yakınlaşma ihtiyacı ile yaratılmıştır, birisi ona bakmak zorundadır, bu durum psikolojide bağlanma güdüsü olarak ifade edilir. Huzurlu, keyifli, rahat olabilmenin yolu, bizim için önemli olan insanlarla yakınlık kurabilmemizden geçer. Bir dostumuzun güzel sohbetiyle birlikte olduğumuzda, yürekten yüreğe paylaşılan, birisine güvenerek içimizdeki acıyı açabildiğimizde dostluğu tam anlamıyla yaşarız. Peki, en önemli dostlardan biri kim olmalı? Tabii ki eşimiz, hayat arkadaşımız, yola beraber devam ettiğimiz kişi olmalı.

 

Çocukluğumuzda bize bakım veren kişi; annemiz ya da babamız, bize yanımızda olduğunu, güvende olduğumuzu ve kıymetli olduğumuzu hissettiren bir bakış, duruş, davranış sergilerse duygusal gelişimimize katkı sağlar ve hayata avantajlı başlarız.

 

Wirginia Satir kuramının temsilcisi Patricia Bragg, sağlıklı bir duygusal gelişim yaşanılan bir aileden mi dünyaya geliyoruz? sorusunun çok önemli olduğunu belirtir. Burada amacımız anne babalarımızı yargılamak değil, kendi mirasımızı anlamaya çalışma çabasıdır. Acaba kendimizi yukarıdan ne kadar görüyor, kendimizin kör noktalarına ne kadar bakabiliyoruz? Ya da ilişkimizde yanımızdaki kişinin kör noktaları ile ilgili nasıl davranıyoruz? Yoksa belli döngüler, belli davranış kalıpları içinde mi buluyoruz kendimizi? Kendi kör noktalarını fark edip bakabilen bir kişi onları yönetmeyi, dönüştürmeyi, alternatifler bulabilmeyi, kontrol edebilmeyi, hatta kendini kabul etmeyi daha kolay gerçekleştirebilir.

Olgunlaşmamış yapılarımızda hayatı siyah, beyaz görebiliriz. Çocukluğumuzda anne babamızın bizimle kurduğu ilişkinin cinsi ve diğer genetik ve çevresel faktörlerle birlikte bizde oluşan miras yetişkinliğimizde dost, arkadaş ve eş ilişkilerimize hatta Yaratıcı ile kurduğumuz ilişkiye dahi yansır. “Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerine ne düşse iz bırakır” sözü de bunu anlatır.

Bebekken ebeveyn ile yaşanan ihtiyaçlar ile yakın ilişkilerinde yaşanan ihtiyaçlar aynıdır. Bu ihtiyaçlar eş, sevgili, evlat, ebeveyn, akrabalık, dostluk  gibi yakın ilişkilerimizde yakınlık ihtiyacı, ulaşılabilir olma ihtiyacı, karşılıklı anlaşılma ihtiyacı şeklinde sıralanabilir. Bu yakın ilişkilerde özellikle eşler birbirlerinden bu ihtiyaçlarını tam olarak sağlandığını hissedemeyince, “Acaba beni “sevmiyor mu ve/veya beğenmiyor mu?” gibi şüphelere düşebilir.. Yakınlık ihtiyacımız karşılanmayınca sevilmiyor muyum, başkalarına karşı tercih mi ediliyorum, duygusal olarak terk mi ediliyorum hisleri oluşabilir. Anlaşılma ihtiyacımız sağlanmadığında beğenilmiyorum, değer verilmiyorum, kusurlu mu bulunuyorum tereddütler oluşabilir. Bazen de eşlerimizle aramızda oluşan sorunlarda “haklıyım, haksızsın”a odaklanıp içimizdeki duygularımızdan kaçmış olabiliyoruz. Çoğu zaman eşler bu kaçtıkları duyguların farkında bile olmayabiliyorlar.

İlişkilerinde aslında ne yaşadığının, içinde can yakıcı duygularının ne olduğunun bilemeyebiliyorlar. Bunların sonunda bilinçsizce suçlamaların veya alttan almaların veya bazı şeyleri görmemeye çalışmaların ya da karşılıklı aşağılama çatışmalarının olduğu kaçış davranış kalıpları çıkmaktadır. Bu davranışlar bazen örtülü beden ve mimiklerle bazen de açıktan söze dökülerek yapılabiliyor. Fakat arkasındaki sebeplerin farkında olunmuyor. Eşimiz bize örtülü ve ya açık aşağılayıcı davranıyorsa ortada bir sorun var demektir, üstü örtülü bir kriz vardır. Bu krizi çözecek profesyonel bir yardıma ihtiyaç olabilir. Çiftler bu konuda yardım almaktan çekinmemelidir.

Wirginia Satir programında Patricia Bragg “sorun, sorun değildir, sorunla nasıl başa çıktığınız sorundur” der. Bir sorun olduğunda nasıl davranıyorsun? Bağırıp çağırıyor musun? Yok mu sayıyorsun? Makul mantıklı şekilde konuşup anlamaya mı çalışıyorsun? Bu şekilde kullanılan başa çıkma stratejilerine odaklanmak önemlidir.

Çatışmalar olduğunda baskınlık kurma, kontrol etme gibi tutumların arkasında genellikle kabul görmeme, kabul edilmeme, önemini ve değerini yitirme, saygınlığını ve itibarını kaybetme korkusu olur.

Eşler arasında baskınlık kurma davranışı da doğruluğunu ve haklılığını savunma ile ilgilidir. Bunlardan biri kimlikle ilgilidir; kimliğimize bir saldırı olduğunda içimizde güçsüzlük, acizlik, utanç, hiçlik hissi yani yokmuşuz gibi duygular hissedilir.

Bir diğeri güvenle ilgilidir. Güvenebileceğimiz bir alan olmadığı zaman kendimizi zarar görecek gibi hissettiğimiz için biraz daha tedbirci oluruz.

Bir başkası ise yine bağlanma ve yakınlaşmayla ilgili kaygımız; terk edilme ve sevilmeme duygusudur.

Bu duygular oluştuğunda yetişme esnasında biriktirdiğimiz miras kutumuzda ne varsa o davranış kalıpları ve duygularımız ortaya çıkar. Öfke ile ifade ettiğimiz durumun altında itibarsız, değer görülmemiş, yetersiz, terk edilmiş, zarar görmüş hisleri olabilir. Canımızı yakan bu duygular çıktığında öfkeyle karşılık vererek, durumu yok sayarak, küserek, umursamayarak, uzak durarak bunların üstünü örtebiliriz.

Olumsuz etkileşim döngülerine de bir miktar bakmak gerekirse bunlardan bazıları: Baskın olmak – teslim olmak; Yönetmek – takip etmek; Peşine düşen – uzak duran döngüleri şeklindedir.

İnsan olarak kendimizin kör noktalarına bakabilmek, yakın ilişkilerde de bunu fark edebilmek, burada ortaya çıkan duyguları ve davranış kalıplarını kontrol edebilmek, dönüştürebilmek, o yanımızla birlikte kendimizi kabul edebilmek zora talip olmaktır ama olgun insan olabilme yolculuğunun da gerekliliğidir.

NOT:

*Bu metin,  Uzman Psikoterapist Dr. Mehmet Tekneci’nin 15 Nisan 2017 tarihinde, Hazar Derneğinde gerçekleştirdiği “Yakın İlişkilerde Farkındalık Eğitimi”başlıklı sunumunun tarafımızca yapılan özetidir. Kaynak göstermeden alıntılanması ve yayınlanması yasaktır.

Önceki Yazı

Ölüm Sosyolojisi

Sonraki Yazı

Dindarlık ve Ruh Sağlığı

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir