Bir kalkışma olduğundan Esenköy’de sosyal medyayı iyi takip eden hafız bir arkadaşın telefonu ile haberdar oldum. TV’yi açtığımda hiç bir haber yoktu. Beyim her zamanki gibi inanma dedi. TV’de haber yok ama WhatsApp’tan Hazar Grubuna girince arkadaşların yazışmalarını görünce bende şoklar arka arkaya geldi..
Sıkıyönetim falan derken, reisin dışarı çıkılması çağrısı yapmasıyla nasıl kendimi dışarı attığımı bilmiyorum. Oğlumu babasına emanet edip çıktım aynı anda. O cadde ve liman nasıl o kadar insanla dolup taştı bir anda. O bayraklar ve tekbir sesleri hala kulağımda.O heyecanla tüm insanlar bilinçli mi bilmiyorum bir kilometre ilerideki jandarmaya doğru yürüdük. Jandarma Emniyetinin bulunduğu yer devamlı aydınlık olur. Işıklarını söndürmüş hiç bir asker dışarı çıkmadan orada dualar edildi, tekbir ve salavatlar getirildi. Camilerden okunan o acıklı ezan Mescidi Aksa’nın hazinli ezanları gibi geldi kulağıma. Bir an kendimi Kudüs’te hissettim. Ağlayarak ettiğim duaların hepsi kabul olacakmış gibi geldi. O arada eşimin açtığı telefonla kendime geldim. İnsanlar İstanbul’da şehit oluyorlar, askere karşı direniyorlar demesi beni çok etkiledi. Hala neler oluyor anlayamadım. Saat üç buçuk – dört arası Esenköy’ü deprem gibi sarsan, bomba zannettiğimiz büyük bir gürültüyle sallandık. Aralıklarla 3 kez oldu bu durum. Ben şehadet getirmeye başlarken aklıma Suriye’de devamlı bombalarla sarsılan o çocuklar geldi. O hali içselleştirmek…
Allah’ım acı ve korku ile edilen samimi ve içten dualar hürmetine bizi korudu…
Beni şu dışarıda bekleyen insanlar çok yüreklendiriyor. Oğlum her gece Vatan Caddesi ve Saraçhane’de beklemeye devam ediyor. Allah bu millete zeval vermesin; korusun, esirgesin…
Dua ve muhabbetlerimle…