Gülşen KARATAŞ
“Bu çalışma, Türkiye’de dinî hareketlerin en yaygın ve geniş tabanlısı sayılan tarikatlara yönelmenin nedenlerini, bu yönelmede etkili olan dini, sosyal ve psikolojik faktörleri incelemektedir.Tarikatlara meyleden kimselerin özellikle hangi dinî sebeplerle hareket ettikleri ve bu ihtiyaçlarının ne oranda karşılandığı, tarikatlarla elde edilen tasavvuf kültürünün neler olduğu, dünya görüşlerini ne şekilde etkilediği,dinî,sosyal ve kültürel hayata ne gibi tesirlerde bulunduğu konusu da tahlil edilmiştir. Bu araştırma ülkemizin sosyo-kültürel hayatında tarihsel planda çok güçlü bir yeri olan, bugün de yarı kanuni bir şekilde hayatiyetini devam ettiren ve halk katında önemini kaybetmeyen bir müessesenin günümüz insanı için icra ettiği fonksiyonları ortaya koymaktır.
Bir tarikata girmek, din değiştirme hadisesi gibi çok temel ve geniş boyutlarda bir değişim olmamakla beraber dini daha derinden yaşamak ve bir cemaate dahil olmak boyutlarıyla önemli bir dinî değişim hadisesidir. Batı’da dinî değişimin veya din değiştirmenin tabiatı hususunda din taraftarları bir ilâhi kaynak-insan temasının söz konusu olduğunu vurgularken sosyal bilimciler bir takım psikolojik ve sosyolojik tesirlerin mevcut olduğunu iddia etmektedir. Sosyal bilimcilerin bakış açıları da birbirinden farklı olmakla birlikte üç ana görüş göze çarpmaktadır: Birincisi din değiştirme ve dinî değişimi strese karşı bir (fantazi) çözüm olarak kabul eden bir görüştür. Bu görüşe göre kişi tabiat üstü güçlerle dayanışmaya girerek ya da kendi referans grubunu değiştirerek strese sebep olan durumu aşmaktadır. İkinci görüş ailenin eğilimleri, okul eğitimi ve benzeri uzun zaman alan süreçlere önem vermektedir. Üçüncüsü, diğer insanlarla ilişkiler ve onlardan etkilenme üzerinde durur[1]. Araştırmamızda bu bakış açılarının ne derece doğru olduğunu, kişilerin duygusal problemlerinin, sosyo-kültürel geçmişlerinin ve sosyal çevrelerindeki tarikat mensuplarının ne derece etkili olduklarını ortaya koymaya çalışıyoruz.
Araştırmamız, görüşme yönteminin kullanıldığı nitel bir araştırmadır. Bu yöntemin avantajı, araştırılan konuyu araştırma kapsamına giren kimselerin bakış açılarından görebilmeye ve bu bakış açılarını oluşturan sosyal yapıyı ve süreçleri ortaya çıkarmaya imkân vermesidir.[2] Bu araştırmada mülâkat soruları bu konudaki literatür gözden geçirilerek hazırlanmıştır. Ayrıca deneklerin serbest anlatımına da imkan verilmiş ve konuyu anlamaya yardımcı olacak ek sorular sorulmuştur. Bunlara ilaveten deneklere bazı anket soruları da yöneltilmiştir.
Araştırma, tarikatların din sosyolojisinde dini gruplar içindeki yeri, İslam’da tasavvuf, Türk kültüründe tasavvuf gibi teorik bilgileri ve günümüz Türkiyesi’nde tarikata yönelme konusuyla ilgili iddia ve tezleri ele alan bölümden sonra alan araştırmasının sonuçlarını ortaya koyan üç ana bölümden ibarettir. Mülâkat sorularımız şahsı tanımaya yönelik ve sosyo-ekonomik yapısını ortaya koyan sorulardan oluşmaktadır. Birinci bölüm, tarikat öncesi dönemi ele almakta olup deneğin içinde yetiştiği ailenin dindarlığı, tarikatlı olup olmadığı, çocukluk ve gençlik dönemlerinde aldığı dinî eğitim ve dinî eğilimleri, tarikata girinceye dek dinî hayatının gelişme çizgisi ve hayatına tesir eden önemli olayları ve psikolojik durumunu tespit etmeyi amaçlamaktadır. İkinci bölümde sosyal çevrenin tesirleri, cemaat deneyimleri, tarikata giriş amaçları, tarikata ne şekilde girdiği gibi konuları açıklığa kavuşturmayı hedefleyen sorular sorulmuştur. Üçüncü bölümde tarikata bağlılığın dinî, sosyo-kültürel hayatta ve ruhsal hayatta meydana getirdiği değişmeleri sorguladık.
Araştırma, bütün büyük tarikatların merkezi durumunda bulunan İstanbul’da yapılmıştır. Araştırmamızın kapsamı Nakşibendî, Kadirî ve Rufaî gibi klâsik tarikatların devamı niteliğinde olan cemaatlere mensup olan hanımlarla sınırlıdır. İstanbul’un çeşitli semtlerinde oturan 36 tarikatlı hanımla mülâkat yapmış bulunuyoruz. Her bir mülakatın özeti tezin ekler bölümünde sunulmuştur.
Bu araştırmada elde edilen bulguları şöyle özetleyebiliriz:
Örneklemimizi oluşturan tarikatlı hanımların yarısı İstanbul’da büyümüş veya genç yaşta bekârken İstanbul’a yerleşmiştir. % 14’ü de diğer şehirlerde büyümüştür. Bu durum tarikata yönelme hadisesinin kırsal kesimden şehirlere göç edenlere has bir olgu olmadığına, şehirli hanımların da tarikatlara ilgi gösterdiğine işaret etmektedir.
Tarikatlı hanımların çoğunluğu orta sosyo-ekonomik düzeydeki ailelere mensuptur. Çoğunluğu ev hanımıdır. Çalışan kadınların ev hanımlarına göre tarikatlara daha az rağbet ettiğini düşünmekteyiz. %64’ünün tahsil seviyesi ilkokuldan fazla olmamakla birlikte aralarında orta okul ve daha çok lise ve üniversite mezunu hanımların da bulunması (%36) her tahsil seviyesinden kadınların tarikata yönelebileceğini göstermektedir. Ancak hanımların cemaat tercihlerinin, eğitim seviyelerine göre değiştiğini söylemek mümkündür. Bazı araştırmacılar da eğitim ve ekonomik seviye düzeyine göre yönelimlerin farklı olduğunu, belirli cemaatlerin mensuplarının maddi durumları yüksek kimselerden oluştuğunu, bazılarının yükselen orta sınıfa hitap ettiğini tespit etmişlerdir.
Denekler köken olarak dindar ailelerden gelmektedirler (%81) ve çoğunluğu (%89) çocukluk veya ergenlik dönemlerinde aile içinde ve dışında bir din eğitimi almışlardır.%67’si ergenlik döneminde dini kimliğini edinmiş olduğunu düşünmektedir. Din eğitimi almayan veya çok az bir eğitim alan denekler azdır (%11).Bu denekler şehirli denekler arasındadır. Dindar ailelerden gelmeyen veya pek bir din eğitimi almayan deneklerden bazılarının da çocukluk dönemlerinde belirgin bir şekilde Allah’tan korku veya Allah’a karşı sevgi duyguları beslemeleri dikkat çekicidir.
Deneklerin % 86 gibi büyük bir kısmı ergenlik döneminde dine karşı ilgili ve inançları kuvvetli bireylerdir. Onların yarısı gençlik çağlarında beş vakit namazı kılıyor ve %60’ına yakını kendilerini çeşitli dinî konularda sorguluyorlardı. Çoğunluğunun probleminin namaz konusunda olduğunu tespit ettik. Bazıları namaz kılmama konusunda kendilerini suçlar ve ciddi sıkıntılar hissederken, bazıları beş vakit namazın tamamını veya nafile namaz kılamamaktan ya da namazda huşuyu yakalayamamaktan şikayetçi idiler. Bir kısmının da dinî bilgilerini arttırma ihtiyacı duyduğu veya güzel ahlâka erişmeyi istedikleri görülmüştür.
Deneklerin %94’ü tarikata girmeden önce artık beş vakit namazı kılan kimseler olmuşlardır. Dindar bir kimse ile evlenme veya dindar bir aileye gelin olma, İstanbul’da şehir hayatının sağladığı kolaylıklar ve vakit imkânı,tarikat zümrelerinin sohbet ve zikir toplantılarına devam etmek, görülen uyarıcı rüyalar veya yaşanan travmatik olaylar gibi faktörler bu kimselerin daha fazla dindarlaşmasında rol oynamıştır.
Deneklerin % 83’ü tarikat mensubu olmayan ailelerden gelmektedir. Üçte ikisinin çocukluklarında çevrelerinde tarikatlı kimseler yoktur.Kırsal kökenli olanların çocukluklarında memleketlerinde tarikatlı akraba ve köylülerin biraz daha çok olduğu göze çarpmaktadır. Ancak İstanbul dışında, çevresinde bulunan bir tarikata girenlerin sadece bir kişi olması bu çevrelerin etkin ve yaygın olmadığını göstermektedir. Çoğunun anne ve babasının tarikatlı olmaması tarikatlara yönelimin geçmiş yıllara nispetle son yıllarda daha çok olduğunu göstermektedir.
Tarikatlı hanımların dinî gelişiminde ve tarikata yönelmelerinde İstanbul’daki çevre önemlidir. Deneklerin 32’si (% 89) İstanbul’da tarikatlı kimselerle veya çevrelerle temasları sonucunda tarikata girmiştir. Bunların 27’si (%84) çevrelerindeki muhtelif cemaatlerin Kur’an, sohbet ve zikir toplantılarına iştirak etmişlerdir. İstanbul dışından ve tahsil seviyesi nispeten düşük olan hanımlar için özellikle sohbet toplantılarının bir okul değeri taşıdığı ve bu hanımların uzun süre bu sohbetlere devam ettikleri görülmektedir.Hanımlar özellikle semtlerinde bulunan grupların toplantılarına katılmışlar,bazen oturdukları binada bir gruba rastlamışlardır.Bazen arkadaş davetleri rol oynamış, bazen de tesadüfi tanışmalar olabilmiştir.Bu hanımların bir çoğu dindar ve dinî ilgileri yoğun olan,dini daha çok öğrenme ihtiyacı içinde olan gayretli hanımlardır.Bazıları çok dindar olmasalar da bu çevrelerle temasları sonucu dinî ilgileri artış göstermiş olan, dine yönelen hanımlardır.Aynı zamanda bir çok hanımda tarikata girme fikri bu sohbet toplantılarına katılmalarıyla gelişmeye başlamıştır.Bazıları tarikat mensuplarından aldıkları tekliflerle meseleyi ciddi bir şekilde düşünmüşler ve karar vermişlerdir.
Daha az sayıdaki hanımın cemaat toplantılarına katılmaksızın tarikatlı kimselerle ilişkileri neticesinde tarikata girmeye ya da başka bir deyişle ders almaya karar verdiği görülmektedir.Bazıları tarikatlı kimselerin hal ve hareketlerinden, hayat tarzlarından etkilenirken, bazısı rabıta ve zikir gibi tarikat uygulamalarından etkilenmiştir. Kimisi teklifi yapan kimseye olan güveniyle bu kararı vermiştir.Özellikle kız kardeşlerin dolaylı bir etkide bulunduğu görülmektedir.Tarikatlı hanımların bugünkü durumda tarikatlı akrabalarına baktığımız zaman yarısına yakınının bir veya iki kız kardeşinin aynı tarikata bağlı olduğu göze çarpmaktadır.Tarikata yönelme hadisesinde kız kardeşler arasında daha çok etkileşim olduğu anlaşılmaktadır.Aynı şekilde deneklerle anneleri arasında da paralellikler vardır.
Deneklerin %22’si ergenlik yıllarında,15-18 yaşlarında,%78’i evlendikten sonra- evliyken veya dul ve boşanmışken-tarikata girmiştir.Ortalama tarikata giriş yaşı 30 yaş civarındadır.45 yaşından sonra bir tarikata bağlanma oranı düşmektedir. Ergenlik yaşlarında tarikata girenlerin yarısı anne-babası veya annesi tarikatlı olan genç kızlardır. Bu kızlar anneleriyle tarikat toplantılarına iştirak etmişler ve tarikat çevreleriyle yakın temas içinde olmuşlardır.Tarikatlı ailede büyümenin tarikata daha genç yaşta bağlanma ihtimalini artırdığı görülmektedir. Deneklerin kendi çocuklar ile ilgili bulgular da anne ve babanın her ikisinin de tarikata mensup olduğu durumda çocukların tarikata, özellikle aynı cemaate girme ihtimalinin yükseldiğine işaret etmektedir.
İstanbul’da büyüyen veya erken yaşlarda İstanbul’a gelen hanımlar daha erken yaşlarda bir tarikata bağlanmıştır.15-18 yaşlarında bir tarikata giren 8 kişinin 7’si İstanbul’da büyüyen veya bekârken İstanbul’a gelen hanımlardır. Yine evlendikten sonra bir tarikata giren İstanbullu hanımlarda ortalama tarikata giriş yaşı 29 iken, İstanbullu olmayan hanımlarda 37 civarındadır. Ortalama olarak 23 yaşlarında İstanbul’a gelen bu hanımların yarıdan fazlası (%56) 3-10, gerisi 11-36 yıl sonra bir tarikata bağlanmıştır. Bu rakamlar İstanbul dışından gelenlerin önemli bir kısmının tarikat çevreleriyle daha geç temas kurduklarını veya temas kursa da tarikata bağlanma kararını oldukça geç verebildiğini, İstanbul’a gelir gelmez bir cemaate yönelme hadisesinin olmadığını göstermektedir.
Tarikatlı hanımların hemen hepsinde başta şeyh, hoca hanımlar ve cemaat olmak üzere temasa geçilen tarikat mensuplarının duygusal bir etkisinin olduğu görülmektedir. Deneklerin hemen hepsi tarikat müntesiplerinden etkilenseler de onlarla iletişimleri hanımlarda daha çok fikrî bir gelişmeye yol açmış ve dinî-manevî amaçlarına ulaşmak için tarikata girmenin iyi ve gerekli olduğu düşüncesiyle hareket etmişlerdir. Duygusal tesirler sadece %28’inde birinci derecede etkili olmuştur. Bunların da önemli bir kısmını ergenlik döneminde tarikata giren hanımlar oluşturmaktadır. Bu yaşlarda duygusal faktörlerin daha etkili olduğu görülmektedir. Genç yaşlarda bulunanlar çevrelerinden daha çok etkilenmişler ve ergenlik döneminin kişinin kendine modeller aradığı ve özdeşimler yaptığı bir dönem olması itibariyle çevrelerinde üstün buldukları bu modelleri kendilerine örnek almışlardır. Ergenlikte bir tarikata bağlananların tarikat mensuplarından etkilendikleri gibi arkadaş gruplarından da etkilendikleri ve onlarla birlikte hareket ettikleri görülmektedir.
Tarikatlı hanımların %28’inin eskiden tarikatlar hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmaları dikkat çekicidir.Bugün itibariyle bazılarının (%47) yakınlarının onların eski düşüncelerini paylaşması,toplumun önemli bir kesiminin tarikatlar hakkında kuşkulu olduğunu,tarikata bağlanmanın özellikle ruhsal bozukluklara sebep olacağı ve bazı istismarlar yapıldığı düşüncelerinin mevcudiyetini göstermektedir.Deneklerin ifadeleri,tarikat dünyasındaki bazı olayları ve medyanın tesirlerini ortaya koymaktadır.Deneklerin olumsuz düşünceleri tarikat mensuplarıyla yakın ilişkiden sonra değişmiştir veya bilgi sahibi oldukları zaman olumlu bir tutum geliştirmişlerdir.Bazı hanımlar klasik tasavvuf kitaplarını okuyarak tasavvufa karşı ilgili hale gelmişlerdir.Az da olsa onlardan bir iki kişi tarikata girme fikrini bu kitaplardan edinmiştir.Tahsil seviyesi yüksek bazı hanımların halen bugünkü cemaatler hakkında oldukça şüpheli oldukları görülmektedir.Yine yüksek tahsilli veya lise mezunu hanımlar arasında bağlı olduğu şeyhin liyâkatı hakkında tamamen mutmain olmamış, şeyhin bağlılarınca yüceltilmesini aşırı bulan, şeyh hakkında genel inanışları paylaşmayan kimselerin var olması dikkat çekicidir.
Denekleri tarikata sevkeden en önemli motif, dinî konulardaki istek ve ihtiyaçlarıdır.Tarikatlı hanımların %28’i tarikata girmeden önceki dönemde ibadetlerini artırma, ibadetlerin hakkıyla ve huşuyla yerine getirilmesi gibi istek ve ihtiyaçlarını belirtmişlerdir.Bazıları kendilerini huzurlu hissedememe,bir eksiklik hissi duyma ve Allah’a daha yakın olma isteği gibi tasavvufî bir yöneliş içinde olmuşlardır (%25).Bir kısmı ahlâkî konularda daha iyi olmak ve İslâm’ı daha iyi öğrenmek ihtiyacını hissetmişlerdir.Genelde deneklerin, dinî-manevi yönde daha ilerlemek, gelişmek arzusu taşıyan ve buna gayret gösteren kadınlar oldukları anlaşılmaktadır.Böylece bu hanımların %61’inin en çok entelektüel sebeplerle hareket ettiğini belirlemiş bulunuyoruz.Onların büyük bir kısmı, tarikata girerken dinî emirleri daha iyi yerine getirmek,İslâmiyet’i tam manasıyla yaşamak,Allah’a daha iyi bir kul olmak gibi genel bir dinî gaye ile hareket etmişlerdir.Tarikata girme amaçları daha iyi bir müslüman olma hedefine yöneliktir.Onlar tarikata girerek dinlerini daha iyi öğrenmek ve yaşamak, dindar ve bilinçli olmak, daha çok ibadet etmek, bir şeyhin himmeti ile aşkla şevkle ve ibadet etmek, hem şeyhin manevî etkilerinden, hem de cemaatin teşvik edici tesirlerinden yararlanmak istemişlerdir.Ayrıca bir mürşidin kılavuzluğuyla manevî yönden gelişmek,Allah’a daha yakın olmak,zikir ehli olmayı arzu ediyorlardı.Bir çoğu ahirette şeyhin şefaatine,bir cemaat içinde olmanın faydalı olacağına veya şeyhin Allah’a ulaşmakta vasıta olacağına inanmaktadırlar.Deneklerin bu yaklaşımı tasavvuf kültürümüzün canlılığının devam ettiğini göstermektedir.
Bazı yazarlar ve araştırmacılar modernleşme, kente göç ve şehirleşme olguları ile tarikatlara yönelme arasında yakın bir ilişkinin var olduğunu, kente göç edenlerin uyum sıkıntısı çektiklerini, bir kimlik arayışına girdiklerini,bir yere ait olma ihtiyacı içinde tarikatlara yöneldiklerini iddia etmektedirler. Araştırmamıza katılan deneklerin beyanları kırsal kesimden göç edenlerin kente uyum çekmekte zorlanmadıklarını ve kent hayatından memnun olduklarını ortaya koymaktadır. Hanımların %94’ü dinî hayat açısından köydeki hayatlarına nispetle İstanbul’daki hayatlarından daha çok memnun olduklarını, şehir hayatındaki rahatlık ve imkânların ibadet etmeye kolaylık sağladığını ve çevredeki dindarlıktan olumlu bir şekilde etkilendiklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca bir iki denek hariç sosyal çevrelerinden şikayet edenlere pek rastlanmamaktadır. Bu şikayetlerin de onları bir cemaate sevkedecek çapta ve boyutlarda olmadığı görülmektedir.
Örneklemimizde ergenlik döneminde tarikat giren bazı İstanbul’lu deneklerde (3 kişi), modern hayatın dinî hayata yaptığı olumsuz tesirlere karşı bir şeyhe veya cemaate bağlanmanın iyi ve gerekli olduğu düşüncesini tespit ettik. Dinden uzaklaşma, dinî kimliğini kaybetme korkusu ile tarikata yönelme hadisesini özellikle iki genç kızda saptamış bulunuyoruz.Bunlardan biri, cemaatten uzak kalırsa dinden uzaklaşabileceğini, açıkça dile getirmiştir.Bu genç kızlar dış dünyanın olumsuz tesirlerine karşı grup desteğine, bir cemaat içinde bulunmaya ihtiyaç duymuşlardır.Yine bir genç kız büyük ölçüde modernleşmenin yol açtığı ergenlik dönemi dinî bunalımını bir şeyhe bağlanarak çözmüştür.Bu genç kızların namaz konusundaki problemleri veya genel mânâdaki dinî meseleleri cemaat ve tarikatla sona ermiştir.İstanbullu olsun, başka şehirlerden olsun veya kırsal kökenli olsun diğer deneklerde gözlediğimiz şey,onların dinî kimliğini kaybetmekten çok genelde dinî hayatlarında daha mükemmelleşme, Allah’ın rızasına kavuşma arzusuna sahip olmalarıdır.Onlar tarikata girmeye karar verdiklerinde zaten oldukça dindar insanlardı.
Örneklemimizden elde ettiğimiz bulgular, kentleşmeye bağlı olarak yalnızlık duygusunun insanları cemaate yönelttiği tezini de pek desteklememektedir. Yani, bir arkadaşlık ve sosyal çevre ihtiyacı ile hareket edilmediği görülmektedir. Deneklerin sadece 5’inin (%14) aynı zamanda arkadaş ve dost çevresi kazanmak istediklerini belirledik.Bunlardan üçünün gayesi ise İslâmiyet’i daha güzel bir şekilde yaşamak hususunda dindar bir cemaatin olumlu tesirlerinden yararlanmaktır.Cemaat, öncelikli olarak, tarikat sohbeti ve tarikat rituellerinin icrası esnasında manevî havanın oluşumunda gerekli bir unsur olarak kabûl edilmektedir.
Tarikata girişte maddi dayanışma imkanından yararlanma isteğinin bir faktör olarak söz konusu olmadığı; ancak arkadaşlık ve dayanışma imkanının, tarikata girdikten sonra ortaya çıkan ilave bir memnun edici husus olduğu görülmektedir. Halen onların tarikattan bekledikleri ve tarikatta beğendikleri şeyler arasında ilk plânda, dinî konular dışında bir husus yoktur.Tarikatlı hanımlar en çok şeyhin ve cemaat hocalarının sohbetini ve cemaat olarak icra edilen zikir,hatme gibi tarikata ait temel unsurları sevmekte ve onlarla ilgilenmektedirler.Kısaca özgün dinî nedenlerin bu kişileri tarikata girmeye sevkettiğini söyleyebiliriz.
Deneklerin şahsî amaçlarla, kendi dinî hayatlarına yönelik isteklerle tarikata bağlandıkları, toplumsal amaçlarla hareket etmedikleri veya ideolojik bir tutum içinde olmadıkları diğer bir tespitimizdir. Tarikatlı hanımların üçte birinin-daha çok lise ve üniversite mezunu olan hanımlar-ergenlik yıllarında dinî konularda devletin baskı yapmasından, özellikle başörtü sorunundan şikayet ettikleri,toplumdaki ahlâkî bozulmaları dile getirdikleri görülmektedir;ama bu şikayetleri tarikata yönelmelerinde pek etkili olmamıştır.Deneklerin % 89 gibi büyük çoğunluğu kendi şahıslarına ait sebeplerle tarikata girdiklerini beyan etmişlerdir.Onlardan sadece bir kaç kişi İslâmî hizmet anlayışına sahip olmuş ve başta kendilerini düzeltmek,sonra aile,toplum ve dünyaya yönelmek,topluma faydalı olmak,İslâmiyet’i yaygınlaştırmak gibi hedefleri dile getirmişlerdir. Sadece şahsî dinî amaçlara sahipken eğitim hizmetinde faal bir şekilde çalışmaya başlayan bir hanıma da rastlanmıştır. Tarikatların genel olarak eğitim yoluyla İslâmiyet’in toplumsal plânda güçlenmesini, tabandan yukarıya doğru bir değişimi hedefledikleri kabûl edilmektedir.Gençlik döneminde çeşitli dernek ve vakıf faaliyetlerinde yer alan üniversiteli bir hanımın tarikata girdikten sonra ideolojik yaklaşımını bırakması,davanın cemiyet olmaktan çok,başta kendi nefsi ve yakınları olmak üzere fertlerin düzelmeleri gerektiğine inanması tarikat sürecinde önemli bir değişme geçirdiğini ortaya koymaktadır.
Deneklerden birkaçı mistik motiflerle tarikata girmiştir. Bu hanımlardan ikisi çocukluklarından beri yoğun manevî duyguları olan,manevi rüyalar gören veya bir takım manevî haller yaşayan hanımlardır.Tarikata girişleri de rüya ile veya bir çekiliş ve aşırı etkilenme ile olmuştur.Biri ise tarikat öncesinde uyarıcı rüyalar ile hidayete eren ve yine rüyasında, hiç görmediği şeyhini gören ve onun tarafından davet edilen bir hanımdır.Hidayete erme olaylarında bir kısım insanların geçirdikleri manevî tecrübelerden etkilendikleri ilgili literatürlerde yer alan bir husustur.
Bazı deneklerin tarikata yönlenmesinde etkisi olan bir faktör yaşanan travmatik olaylardır. Eşi, annesi veya kardeşi gibi çok yakınını kaybeden deneklerin tarikata yönlenmesinde bu etkiyi daha çok görüyoruz. Bu olaylar deneklerde ölüm bilincini artırarak,üzüntü ve sıkıntıları unutmak amacıyla maneviyata daha çok yaklaşmaya sevkederek etkide bulunmuştur.Tarikata girmeden önce boşanan veya evliliğinde ciddi problemler yaşayan bazı deneklerin de Allah’a daha çok yaklaştıkları ve sığındıkları da beyanlarıyla sabittir.Onların bazısını bu tecrübenin tarikata girmeye yönelttiği veya bu gelişimi hızlandırdığını düşünmekteyiz.
Mistik ya da duygusal motiflerin baskın tesiriyle veya birden bire gelişen olayların neticesinde âni bir kararla tarikata giren hanımlar da genel bir dinî ve tasavvufî bir niyet çerçevesi içinde hareket etmişlerdir. Bu kişilerin ifadeleri onların dini ciddiye aldığını, dünya ve ahiret hayatı hakkında ciddi bir biçimde düşündüklerini ve belirli fikirlere ulaştıklarını ortaya koymaktadır. Onlar Allah’ın rızasını kazanmak gayreti içinde idiler.
Kişilerin cemaatlerin tesirlerine tamamen açık olmadığı, tarikat mensuplarından kendilerine yönelen her teklifi kabûl etmedikleri tespit ettiğimiz hususlardandır. Kendi arzu ve istekleriyle hareket ettikleri ve karar verdikleri görülmektedir. Denekler tarikata girerken ve cemaat tercihlerini yaparken genelde çocukların küçük olması,işlerin yoğunluğu,eşin izni verip vermemesi gibi kendilerine ait özel şartları dikkate alarak hareket etmişler,sosyal çevrelerindeki tarikat deneyimleri hakkında değerlendirmelerde bulunmuşlar, kişisel ilgi ve düşüncelerini göz önünde bulundurmuşlardır.
Deneklerin, tarikata girerek eksiklikleri olsa da dinî-manevî hayatlarında ilerlemeler kaydettiklerini düşündükleri ve tarikata girmekten dolayı çok memnun oldukları anlaşılmaktadır. Onların, en çok ibadetleri çoğaltma, namazlarını kazaya bırakmama,manevi duygularda zenginleşme,zevk alarak ibadet etme,huzur hissinin ve dünyevî sıkıntılara karşı direnme güçlerinin artışı, daha sabırlı ve hoşgörülü olma gibi hususları dile getirdiği görülmektedir.Bu gelişmeleri başta şeyhlerinden gelen manevi tesirlere, şeyh ve hoca hanımların sohbetlerine,tarikat vazifelerini yerine getirme,ibadet ve dualarına bağlamaktadırlar.
Şeyhin manevî bir öğretmen, manevî bir doktor, manevî bir şoför olarak müritlerini eğittiği,manevî hastalıklarını tedavî ettiği,Allah’a yaklaştırdığı kabûl edilmektedir.Şeyhin nasihatlerinin,yaptığı sohbetlerin müritlerin eğitiminde rol oynadığına,nazarına muhatap olmakla,yapılan rabıtalarla şeyhten manevî feyz elde edildiğine,şeyhin manevî bir tasarruf gücüne sahip olduğuna inanılmaktadır.Şeyh,hal ve hayat tarzıyla da birçok hanım tarafından örnek alınmaktadır. Ayrıca onun müritlerinden haberdar olduğu düşüncesi sorumluluk duygularını bir kat daha artırmaktadır. Dinî ve dünyevî, çeşitli konularda şeyhe danışabilme imkânı, şeyhin sıkıntı hallerinde himmet edeceği, ahirette şefaat edeceği inancı onlara rahatlık ve huzur hissi vermektedir.
Tarikatlı hanımların dinî-manevî gelişimlerinde cemaat sohbetlerinin önemli bir payının olduğu, bu sohbetlerin onlar için bir okul fonksiyonu gördüğü anlaşılmaktadır. Aynı zamanda toplu zikir ve hatmeler onların manevî hayatlarını canlı tutmaktadır Cemaate mensup olmanın yüklediği sorumluluklar da daha aktif bir din hayatını beraberinde getirmektedir.Nafile ibadetler ve tarikat vazifelerini yerine getirmenin bizzat kendi etkilerini hissettirmeleri,hanımları tarikata daha fazla bağlı olmaya sevketmektedir. Zikrin, dersin, Allah’a daha çok yaklaştırdığı, Allah’a bağlılığın, feyz ve huzurun arttığı dile getirilmektedir.
Kısaca özgün dinî nedenlerin bu kişileri tarikata girmeye sevkettiğini, manevî hayatlarında ve hayatlarının diğer yönlerinde elde ettikleri faydalar ve gelişmelerin onları tarikatlarına ve cemaatlerine bağladığını söyleyebiliriz. Tarikatlara yönelmeyi toplumumuzda yeni bir olgu olarak kabûl edersek bu değişmede dinin rolünü görüyoruz. Dinî, ahlakî,manevî değerlerin gücünü devam ettirdiğini ve daha da kuvvet kazandıklarını söyleyebiliriz.”
[1] Ali Köse, Neden islâm’ı Seçiyorlar, İstanbul: İSAM Yayınları, 1997, s.7.
[2] Ali Yıldırım ve Hasan Şimşek, Sosyal Bilimlerde Nitel araştırma Yöntemleri, 2. Baskı, Ankara:2000, s.19.
Not: Bu detaylı çalışmayı yaptıktan sonra yayına hazırlayan ve bize sunan arkadaşımız Gülşen Karataş’a teşekkür ederiz.