Ömer Faruk Harman Hocamız din kavramına; Fransız Yahudi Sosyolog E. Durkheim’in verdiği tanım ile derse başladı:
“Din, ayrılmış, yasak edilmiş kutsal şeylerle ilgili inanç ve eylemlerin öyle dayanışmalı bir sistemidir ki bu inanç ve eylemleri benimseyenleri, ümmet (ecclesia) denilen manevi bir cemaat halinde birleştirir”.
Bu tanımda inanç-eylem-kutsal-cemaat kavramları öne çıkmaktadır. Bu kavramlar, tüm inanç sistemlerinde şekil ve yaptırımları değişen ama mutlaka var olan ortak kavramlardır.
Örneğin Yahudilik’te ahit sandığı, Tanrı’nın kudret ve kuvveti ile tecelli ve tezahür ettiği yerdir. Kutsallığını buna borçludur.”
Hocamız; daha önceki konuşmalarında Yahudilikteki Tanrı inancına dair birkaç cümle ifade etmişti.
Oradan alıntılarsak; ‘Allah vardır ve hükmeder, Allah birdir, bu alem sonradan Allah tarafından yaratılmıştır, yaratma (tekvin) birdir, yaratmayı ilahi takdir idare eder’ şeklinde özetleyebiliriz.
Konuşmadan alıntılara dönelim:
“Tanrı hakkında farklı anlayış ve yorumlar bulunmaktadır. Bu, Yahudiliğin yapısından kaynaklanmaktadır.
Yahudilik, Monoteist (tek ve var olan tanrı inancı) bir dindir. Tanrı’nın birden çok ismi vardır. Bunlardan Yahve/Yehova ismi, Yahudi Tanrısının has ismidir. Ancak Tişri ayının onunda yani kefaret günü olarak da bilinen Yom Kipur bayramında senede bir kere baş kohen tarafından Kudsü’l-Akdes’de (ahit sandığının bulunduğu yer) sesli olarak söylenebilen bir isimdir. Zira bu adın boş yere kullanılmamasını Tanrı On Emir’de “Rabbin ismini boş yere ağza almayacaksın” şeklinde emretmiştir. Tanrı’nın adını boş yere ağza almayacaksın kuralı sebebiyle bu isim hem söylenmez hem de Tevrat dışında bir yere de yazılmaz. “Hay olan, var olan ve var eden” demektir.
Tanrı bu adı ilk defa Musa’ya Sina dağında “Rabbim! İsrailoğulları bana seni sorduklarında ne diyeyim?” sorusuna karşılık “Yahve” olarak bildirmiştir. Türkçe Kitab-ı Mukaddes’te Yahve yerine Adonay ve Haşem isimleri kullanılır. Tanrı’nın Tevrat’ta çok geçen bir başka adı Elohim’dir. Çoğul olan bu kelime İlahlar anlamına geldiği için kimilerince monoteist dinin özellikleriyle çeliştiği ifade edilir. Ve yine kimilerince bu yüzden Yahudiliğin politeist olduğu iddia edilir. Ancak bu kelime, Türkçe Kitab-ı Mukaddes’te Allah diye çevrilmiştir.
Tanrı adı olarak Yahve adının geçtiği yerlerde Tanrı, beşeri organ ve duygulara sahip bir varlık olarak yani antropomorfik bir tarzda tasvir edildiği halde Elohist metinlerde (Tanrı’nın adının elohim olarak geçtiği Tevrat metinlerinde), bulutların ötesinden melek aracılığı ile peygamberiyle görüşen aşkın, müteal bir varlık haline dönüşür.
Tevrat’a göre Rab, sadece İsrailoğullarının tanrısıdır, dolayısıyla milli bir tanrıdır. Aynı zamanda savaşçı bir Tanrıdır.
Maimonides (İbn-i Meymun); Tanrı ile alakalı beşeri ifadeleri mecaz olarak değerlendirir.
Tanrı insanları sever, Tanrı insanları, (Adem ve Havva örneğinde olduğu gibi) cennetine aldığı gibi cennetten çıkarabilir de…
Yahudiliğin yasakları Musa Peygambere Tur dağında verilen on emirde açıklanmıştır.
Yahudi kutsal kitabında iman esasları belirtilmiş değildir. Her Yahudi, Yahudi inancına göre Yahudi olarak doğduğundan böyle bir formülasyona gerek de duyulmamıştır ancak zamanla iman esaslarının tesbiti zaruret haline gelmiş, özellikle Müslümanlarla karşılaştıklarında kendilerini anlatmak, tartışmak, kendilerini ortaya koyabilmek için iman esaslarını belirleme ihtiyacı hissetmişlerdir. Çoğunluğunun benimsediği iman esasları 13. yy Endülüs’te yaşamış olan Musa bin Meymun’un 13 maddelik iman esasıdır.
İman esaslarını, 13 madde olarak tespit eden Musa b. Meymun/Maimonides’ten alıntılayalım:
1- Ben iman ederim ki, Yaratan -ismi yü¬ce olsun- bütün yaratılmış şeylerin hem ya¬ratanı hem hakimidir ve O tek başına bütün tabiat olaylarını yaratmıştır, yaratmaktadır ve yaratmaya devam edecektir.
2- İman ederim ki Yaratan -adı yüce ol¬sun- Birdir, hiçbir birlik de O’nun birliği gi¬bi değildir. Yalnız O bizim Tanrımız ol¬muştu, halen Tanrımız’dır ve ebediyen de Tanrımız kalacaktır.
3- İman ederim ki Yaratan -adı yüce ol¬sun- bir “beden’ değildir, bundan ötürü son¬lu ve hâdis hiçbir şey O’na isnâd edilemez, O’na benzeyen hiçbir varlık yoktur.
4- İman ederim ki Yaratan -adı yüce ol¬sun- İlktir ve ayni şekilde Son da olacak¬tır.
5- İman ederim ki yalnız Yaratan -adı yüce olsun- ibadete layıktır, O’ndan başka ibadet edilecek yoktur.
6- İman ederim ki Peygamberlerin bütün sözleri haktır.
7- İman ederim ki efendimiz Moşe’nin -ona selâm olsun- nübüvveti hak idi ve ken¬disinden önce ve sonra gelen bütün pey¬gamberlerin başıdır.
8- İman ederim ki, halen elimizde bulu¬nan Tora (=Tevrat) ile Moşe’ye, efendimi¬ze -ona selâm olsun- verilmiş olan birbiri¬nin tamamen aynıdır.
9- İman ederim ki bu Tora değiştirilme¬yecek ve bundan başka Allah tarafından ve¬rilmiş kitab olmayacaktır.
10- İman ederim ki Yaratan -adı yüce ol¬sun- insanın bütün hareketlerini ve onun bütün düşündüklerini bilir. Nitekim şöyle varid olmuştur: “Her birinin yüreğini yara¬tan, bütün işlerini anlayan O’dur.”
11- İman ederim ki Yaratan -adı yüce ol¬sun- emirlerine uygun hareket edenleri mü¬kafatlandıracak ve karşı gelenleri de ceza¬landıracaktır.
12- İman ederim ki, Mesih gelecektir, her ne kadar gecikebilirse de, ben onun geli¬şine her gün intizar ederim.
13- İman ederim ki, Yaratan’ın -adı yüce olsun- iradesi ile Ölülerin diriltilip kaldırıla¬caktan bir gün gelecektir.
Hocamızın konuşmasına dönelim:
“Tekvin bölümünde Tanrı, insan biçimli bir varlıktır. Beşeri organlara ve duyulara sahiptir. Bu özellik Batı dillerinde antropomorfik, Arapçada ise teşbih, tecsim, tecessüm kavramları ile anlatılır. Buna örnek olarak; Tevrat’ta Tanrı, Nuh’un gemisinin kapısını bizzat eliyle kapatan, Tufan emri verdiğini unutan, yaptığı işlerden pişman olmaktan ötürü yorulan bir varlıktır.
Medineli bir grup Yahudi, Üzeyir Allah’ın oğlu der. Bu iddia çok yaygın değildir. Üzeyir, Yahudilerin unuttukları Kutsal Kitaplarını yeniden yazan, Yahudiliği kitaplı bir din haline getiren kişidir.
Yahudilerin Tanrı’ya isnat ettikleri bazı şeyleri de Kur’an’dan öğreniyoruz:
Tanrı’ya babalık ve oğulluk isnad ederler: “(Bir de) Yahudiler ve Hıristiyanlar, ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız’ dediler. De ki: ‘Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O’nun yarattıklarından bir beşersiniz.’ (Allah) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır.” (Maide 18)
Tanrı hem fakirdir hem cimridir derler: “Allah; ‘Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz’ diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, ‘Tadın yangın azabını!’ diyeceğiz.” (Al-i İmran 181)
“Bir de Yahudiler, ‘Allah’ın eli bağlıdır’ dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir…” (Maide 64)
Hahamlara ‘Rab’ sıfatı verirler: “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (Hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.” (Tevbe 31)”
Bu ders esnasında hocamız; TDV İslam Ansiklopedisi’nden Ahbar, Beyt-ul Midras, Amentü ve İslam maddelerini,
İsmail Fenni Ertuğrul’un “Hakikat Nurları” isimli kitabı ile Mütefekkir Rahmetullah Efendi’nin tüm Hıristiyan kaynaklarını inceleyerek yazdığı “İzhar’ul-Hak” isimli eserini okumamızı tavsiye etmiştir.
Hazırlayan: Dilek Serdar
{jcomments on}