İnsan Hakları ve İslam “Sosyolojik ve Fıkhi Yaklaşımlar”

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Prof. Dr. Recep Şentürk

Etkileşim Yayınları, 2007
Bu kitaptaki makaleler, benim, bir yandan İslam ve Batı Medeniyetindeki insan hakları ve düşünce uygulamalarını hukuki ve sosyolojik bir yaklaşımla tarihi süreç içinde karşılaştırmalı olarak analiz etme, diğer yandan kendi insan hakları düşüncemi oluşturma çabalarımın sonucudur. Bu iki amacın birbirine çok bağlı olduğu ve biri olmadan diğerinin gerçekleşemeyeceği kanaatindeyim. Her iki amaca da şu an da tam olarak ulaştığım söylenemez. Bundan dolayı elinizdeki çalışmalar, henüz sona ermemiş, hala devam etmekte olan bir araştırmanın meyveleridir.
Benim insan hakları anlayışımı tek bir önerme ile özetlemek mümkündür: “ Varım, öyleyse haklarım da var.” İngilizce olarak, “I am therefore I have rights” şeklinde ifade ettiğim bu düşünce, yaklaşık 8.asırdan beri Fukaha tarafından benimsenen “İsmet, ademiyyetledir.” (el-ismetü bi’l-Ademiyyeti) yaklaşımının bir uzanımıdır.
Daha açık bir ifadeyle, insanın varlığı, onun temel insan haklarına sahip olmasının yeterli sebebidir. Bu evrensel bir ilkedir ve insanlar arasında din, ırk,cinsiyet,sınıf ve vatandaşlık ayrımı yapılmaz.
Araştırmalarım beni bu yaklaşımımın İslam’da ve Batı’da evrenselci yaklaşımı benimseyenler tarafından paylaşıldığı sonucuna götürdü. Bütün medeniyetlerden evrenselci yaklaşımı benimseyenler de aynı düşünceyi paylaşmaktadırlar. Dolayısıyla, sadece İslam ve Batı medeniyetleri arasında değil, dünyadaki bütün evrensel medeniyetler, kültürler ve dinler arasında ortak bir zemin vardır: İnsan var olduğu için haklara sahiptir. Bu hakların başında da hayatın dokunulmazlığı ve onurlu yaşam hakkı gelmektedir.
“Dünya insan hakları söyleminin yeniden şekillenmesine nasıl katkıda bulunabiliriz?” işte elinizdeki kitabın temel sorunu budur.
Bu yazıların ortak amacı, Batı ve İslam toplumlarının insan hakları söylemlerini üretirken nasıl bir yol izlediklerini göstermeye çalışmaktadır. Görünen o ki, İslam toplumları insan hakları meselesini Fıkıh’la çözmeye çalışmışlardır. Batı toplumları ise hukuk bağlamında konuyu ele almışlardır. Sonuçta iki ayrı söylem ortaya çıkmıştır.
Ancak bu durum, yüzeysel bir yaklaşımla, söz konusu iki söylem ve onları üreten toplumlar arasında hiçbir benzerlik olmadığı sonucuna götürmemelidir. Benzerlik, insan hakları düşüncesinin temel diyalektiğinde yatmaktadır. Batı ve İslam medeniyetinde insan hakları söylemi hangi diyalektik üzerine kurulmuştur? Bizce bu, evrenselcilik ile cemaatçilik arasındaki diyalektiktir. Söz konusu diyalektik, hem Batı hem de İslam toplumlarının insan hakları söylemine damgasını vurmuştur. Her toplumda bir yanda bütün insanlığı kucaklamaya çalışan evrenselciler, diğer yanda sadece kendi toplumlarını düşünen cemaatçiler vardır. Bu sosyolojik gözlem bizi, İslam ve Batı’da insan hakları söylemi belli açılardan farklılık arz etse de, temelde yatan diyalektiğin ve sosyal yapının aynı olduğu sonucuna götürmektedir.{jcomments on}

Önceki Yazı

Kadın Akademisyenler Buluşuyor

Sonraki Yazı

LGBT Bireylerde Dini ve Manevi Eğilimler

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir