Dr. Nuray Mert
4 Mayıs 1996
“İngiltere’de kırsal ekonomiden sanayi ekonomisine geçilirken geleneksel bağlar çözüldü. İnsanların ailelerinden, cemaatlerinden, köylerinden koparılması sonucu, feminizm sanayi toplumunun bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Ancak o zamanki feministlerle şimdikiler arasında epeyce fark var. Mesela günümüzdeki feministler, çocuğu çalışma hayatına engel olarak gördüğünden üretken doğayı reddediyor ve aileyi önemsemiyorlar. Mümkün olsa kavanozda çocuk yetiştirecekler. Çalışma saatleri içinde cinsel kimliklerden tamamen sıyrılması gerektiğini düşünüyorlar. Halbuki kadını kadın olmaktan, erkeği de erkek olmaktan çıkaramazsınız.
Ayrıca ben iffetsizlik yasasını feministler gibi kadının küçümsenmesi olarak görmüyorum. Zürriyetin karışmaması için böyle bir önlemin gerekliliğine inanıyorum. Zaten kadının doğası da bunu gerektiriyor. Tabii feministlere kadının tabiatı, fıtratı diyemezsiniz. Hemen karşı çıkarlar ve ‘tabiat, sosyal ve kültürel olarak koşullandırılmıştır’ diyerek anlaşılması pek de mümkün olmayan garip bir çıkış yaparlar.
Ben kanunlar yapılırken başka kaynaklardan değil, benim değerlerimi temel alan kaynaklardan istifade edilsin isterim. Bazı kanunlar var ki –baba olmadan çocuk sahibi olmak gibi- bunlar bizim kabul edemeyeceğimiz prensiplere dayanıyor. İnsan neslinin sağlıklı ve onurlu yetişmesi için ihtiyacı olan aile ortamını yok etmeyi amaçlıyor. Toplumsal hayatın tümünü ilgilendiren, zedeleyici bu prensiplere karşı çıkmak gerekiyor.
Hiçbir ahlaki kaygıyı gözetmeyen feministlerin çıkardığı bir dergiyi okuduğumda gözlerime inanamadım. Ancak marjinal olan bu dergilerin tirajı da çok yüksek değil ama kadın dergisi adı altında satılan ve feminist akımlarını cinsel ideolojilerinin stratejilerinin sulandırılmış biçimde topluma empoze eden, kültür hayatına, aile hayatına menfi etki eden dergileri çok daha tehlikeli görüyorum. Bunlar çok masum bir şekilde yayılarak bir nesil sonrasının cinsel stratejisini, cinselliğe bakışını, aileye bakışını belirliyor. Bu konulara duyarlı olmak lazım.
Feministlerin tedavi edilemez bir hastalığı da çocuklara cinsel eğitim verme konusudur. Ben çocuğumun böyle bir eğitim almasını istemiyorum. Bu konu karşılıklı mutabakata dayanmalı.
Feministlerin ısrarla hukukun değişmesini istemeleri de bana anlamsız geliyor. Çünkü ben öncelikle insanların birbirlerine bakışlarının değişmesi gerektiğine inanıyorum.
Sanayi devrimi sonucunda, insanları kendi hallerine bırakarak özgürleşmeyi deneyenler yanıldılar. İnsanlar doğal halleriyle özgür değiller. Tabii süreçler onların hayatlarının sağlıklı devam etmesine yetmiyor. Akıl ve iradeyle donatılan insan, hayatını sabote etmekten / edilmekten kurtarmak için kültürle, ahlaki kaygıyla beslenmeli, akılını ve iradesini kullanmalıdır.”
Not: programın özeti, deşifre üzerinden yapılmıştır.
Hazırlayan: Emine Ünlü