Zeynep Gökgöz ile Kötülük ve Sanat – 20 Şubat 2024

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Sanat denilince çok geniş bir çerçeve anlaşılsa da Kötülük Üzerine Konuşmalar programımızın ‘Kötülük ve Sanat’ oturumunda özellikle çağdaş sanat ağırlıklı görseller üzerinden kötülük meselesinin farklı izdüşümleri gündeme taşındı.

Önceleri düşünce dünyası, “Tanrı varsa kötülük nasıl var?” sorusu ile ilgilenirken 20. yüzyılla birlikte yaşanan savaşlar ve insanın insana yaptığı zulümler, metafiziğin elenmesi ile de koşut olarak meseleyi kavramsal bir çerçevede tartışmaya açar. Sadece kötülüğün ele alınması değil sanat yapma biçimlerinin de hızla değiştiği bu dönemi daha iyi anlamak için oturumun bu ilk yarısı değişen sanat anlayışlarına yönelik bir değerlendirmeye ayrıldı. 

Çağdaş sanatla birlikte eserler güzel olmak, estetik kaygılar taşımak, sanatçının dokunuşuna sahip olmak, gerçekçi olmak gibi özelliklerinden soyundu. Bazen bu öfke patlamalarıyla, bazen karalamalar şeklindeki dışavurumlarla, ironiyle, pastişle, iğrençle yüzleşme veya basit malzemelerle -mesela çöpün, dışkının, kanın da kullanıldığı örneklerle- ama her defasında farklı bir mesele üzerinden bir yüzleşmenin esasa yerleştiğinin gözlemlendiği işlerdi bunlar. Bazen o kadar ileri gidildi ki sanatçılar performanslarında kendilerini vurmak, yüksekten atmak, yaralamak gibi eylemleri de gündeme taşıdılar. Bu eylemler sanat yapmanın kendisi oldu. Kötülüğün bir şekilde şiddet içeren bu tarz örneklerinin üzerinden belli başlıklarla geçildi. Sanat ne oldu da güzeli terk etti sorusu soruldu.

Oturumun ikinci bölümünü ise dünya tarihinde yaşanmış trajedilerin, zulmün, kötülüklerin sanatçıların elinde nasıl ifade edildiklerine dair örnekler oluşturdu. Bir zulmün nasıl ifade edileceğini dert edinen sanatçılar üzerinden geçildi. Örnekler o kadar çoktu ki! Kimi, yüksek sanat ürünlerini, savaştan yıkılmış Suriye sokaklarına taşıyarak gerilim yarattı (Tammam Azzam); kimi, zengin, modern Amerikan evlerinin konforuna Vietnam ve Irak’a ait savaş görüntülerini buyur ederek (Martha Rosler) tersinden bir politika izledi, bir başka türlü gerilimi gözler önüne serdi. Irak savaşındaki işkence sahnelerinin galeri mekanına nasıl taşınabileceğine de (Marc Queen); sömürge düzeninin, kölelik dönemindeki zulmün beyaz şekerden dev bir anıta nasıl dönüşebileceğine (Kara Walker) veya Tiananmen meydanındaki infazlara, kasıklarını tutarcasına gülen figürlere (Yue Min Jun) eşlik etmenin nasıl bir tecrübe olduğuna da şahitlik ettik. 

Bitmedi; bir zulmü ancak zulmü gören gözlerden başkası anlatamaz diyen fotoğraflar (Alfreda Jaar); mayın gerçeğine işaret eden bilgisayar animasyonları (Ayşe Erkmen); 3. Sayfa cinayetlerine dair enstalasyonlar (İpek Duben); Doğuda bir yerlerde bir annenin nereden geldiği bilinmeyen bir mermi ile hayatını yitiren evladına ağıdı (Neriman Polat); Beyrut’ta yıkık bir otel binasının fısıldadığı bir video ile Bosna kampında dinlenilen hikayelerin oluşturduğu buluntular (Hale Tenger); yine Bosna’da savaş sonrası kenti korumakla görevli askerlerin Bosnalı kızlar hakkında yazdığı tuvalet yazılarının afişleri (Sejla Kameriç); yine bu savaşa dair farkındalık için kanlı kemikleri temizleme performansları (Marina Abromoviç); evet bunların hepsi bir zulme tanıklığa bizleri çağırırken şiddetleriyle orantılı çok daha sert diller kullanabileceklerken, konularının ağırlığına ihtimam gösteren işler olarak “nasıl anlatılır tüm bunları” da kendilerine dert etmeleriyle birbirleriyle ilişkiye geçtiler.

Yine bitmedi; çünkü kötülük devam ediyor, hem de tüm şiddetiyle ve tüm insanlığın gözü önünde. Oturumun son kısmına Filistinli sanatçıların işleri buyur edildi. İmza günlerinin yasaklandığını, ödül törenlerinin geçiştirildiğini, davetlerden çıkarıldıklarını öğrendiğimiz bu sanatçılar zulme ve ölüme inat üretmeye devam ediyorlar. The Palestinian Museum’un olana bitene dair tespiti şuydu: “Bunca zamandır, Gazze’de sanat yalnızca gerçekliğin acımasızlığının bir kanıtı değil; özünde insan varoluşunun tezahürüdür. Böylece Gazze’nin sanatı, insanlıktan çıkarmayı amaçlayan işgalin çirkin zulmüne meydan okuyor.”


Önceki Yazı

Tuba Deniz ile Kötülük ve Sinema- 27 Şubat 2024

Sonraki Yazı

Dr. Handan Kılınç ile Dijital Ebeveynlik ve Bilinçli Ekran Yönetimi – 24 Şubat

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir