Türkiye’nin Örtülü Gerçeği; Başörtüsü Yasağı Alan Araştırması
20 Ekim 2007
Türkiye’nin son 40 yıldır tartıştığı başörtüsü yasakları üzerine bu güne kadar yapılmış en kapsamlı araştırma Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından (ANAR) Ankara Sosyal Araştırmalar Merkezi’ne yaptırıldı.
18-50 yaş arasındaki, lise ve üstü eğitim düzeyinde olup çeşitli dönemlerde uygulanan başörtüsü yasaklarından etkilenen kadınlar üzerinde yürütülen araştırma 5 Ocak-15 Şubat 2007 tarihleri arasında Adana, Ankara, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Konya ve Samsun illerinde, toplam 1112 denek üzerinde ve yüz yüze görüşmelerde anket uygulaması şeklinde gerçekleştirildi.
Araştırmanın sonuçları 20 Ekim 2007 tarihinde Merter Green Park Otel’de düzenlenen bir panelle kamuoyuyla paylaşıldı. Medya, sivil toplum kuruluşları ve halkın yoğun ilgisi ile gerçekleşti.
Programın açılış konuşmasını Ord. Prof. Dr. Richard Falk yaptı.
Başkanlığını Prof. Dr. Ümit Meriç’in yürüttüğü I. Oturumda;
Prof. Dr. Naci Bostancı,
Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne
Prof. Dr. Hilal Elver
Başkanlığını Yıldız Ramazanoğlu’ nun yürüttüğü II. Oturumda;
Prof. Dr. Melek Göregenli,
Doç. Dr. Ferhat Kentel,
Dr. Ayşe Güveli araştırma sonuçlarını yorumladı.
Türkiye’nin Bütün Meseleleri Gelip Bu Örtünün Altına Girmiş
Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği adına açılış konuşmasını yapan Ayla Kerimoğlu; 1967 yılında başlayan yasakların seksenlerden sonra büyüdüğünü ve başörtünün yasakçılar tarafından türbana dönüştürüldüğünü ifade ettikten sonra, laiklikten çağdaşlığa, cinsiyetçilikten siyasi simgeye, gelecek korkularından cumhuriyet karşıtlığına kadar her şeyle ilişkilendirilerek yasağın savunulduğunu, böylece din ve vicdan özgürlüğü, kılık- kıyafet özgürlüğü, eğitim özgürlüğünün zedelendiğini belirtti.
Siyasetin kılık-kıyafet üzerinden yapılması başörtülü kızları gerginliğin merkezine oturttu ve nedense yasakçılarla başörtüsünü savunduğunu iddia edenlerin arasındaki gerilimden kaybeden tarafın hep başörtülüler olduğunun altını çizerek sadece başörtülü öğrenci, memur, avukat, öğretmen vs. olmak değil, başörtülü eş hatta anne olmanın dahi cezalandırıldığını söyledi.
Kerimoğlu, 1982 anayasası ile özgürlüklerin kısıtlandığından şikayet edenlerin, 20 yıldır hayatlarına pranga vurulan başörtülülerin de bu değişiklikten faydalanabileceği korkusuyla yasakçı bir tavır takındıklarını ifade ettikten sonra “Kendi hayatlarına ola da bir gün müdahale edileceği endişesi taşıdığını iddia edenler kendi başlarına gelmesinden korktukları şeyi yani başka yaşamlara müdahaleyi nasıl kendilerinde bir hak olarak görmektedirler” diye sordu.
Aslında yasağın hiçbir hukuki ve mantıki gerekçesi olmadığının herkesin farkında olduğunu ifade ederek bir hak belirleme noktasında kılık kıyafetin nasıl bir kriter olabileceği sorusunu soran Kerimoğlu, eğitim seferberliğine son derece önem verilen ülkemizde bir takım vehimlerle kız çocuklarını cezalandırmak hangi aklın ve vicdanın kabulüne sığar? diyerek, insan onuruna tecavüz sayılabilecek her türlü yasağın karşısında olduklarını ifade etti.
Anket sonuçlarının sorunu anlama açısından önemli bir ilk adım olduğunu belirterek farklılıklarımıza rağmen bir arada yaşama kültürünü yeniden oluşturabilmeliyiz diyerek konuşmasını sonlandırdı.
1 Yorum
Gerçekten çok güzel bir araştırma olmuş. Özellikle de son iki paragraf takdire şayan bir neticedir.