Sistemin Eleştirisi

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:
Merkez Valisi Recep YAZICIOĞLU

“Türkiye’ deki yönetim sistemi ne dün ne de bugün enine boyuna tartışılmamıştır. Bu sistem bugün artık bozulmuş, çürümüş, tıkanmış fakat daha canı çıkmadığı için yamalanma sistemiyle ömrünün uzatılması çabaları gösterilmektedir.

Yazdığım kitap bir eylem adamının arayışlarını ifade eder. Bu eylem: “Biz halkla birlikte neler yapabiliriz?” sorusunun cevabında saklı. Biz taşrada 30 yıl çalıştık ve çözümün halkla bütünleşmekten ve paylaşmaktan geçtiğini gördük. Halkla duyguları, düşünceleri, sevinçleri ve ihtiyaçları paylaşmak gerektiğini anladık.
Halk sisteme ortak olmalıydı çünkü halksız devlet güçsüzdür, çünkü halk sistemin dışında tutulursa o sistem güçsüzdür, devlet halksız kalkınma yapamaz çünkü kalkınma halkın işidir. Devlet halkın önünü açar, ortam ve altyapı hazırlar, güvenliği sağlar, halkına da der ki: “Buyur, güvenilir ve adil bir ortamda sen faaliyetini yap, çalışmanı ortaya koy, geçimini sağla.” Ülkenin gelişmesini sağlayacak mekanizma böyle işler.
Kısa vadede ihtimal vermiyorum fakat uzun vadede böyle bir projenin halk tarafından kabul göreceğine, halkın da bu projeyi meşru yollardan bir halk hareketi şeklinde iktidara taşıyacağına inanıyorum.
Tanzimat dönemine kadar kısmen de olsa inisiyatif yerel olanın elindeyken Tanzimat’ tan sonra tamamen devlete, devlet adına bürokrasiye geçmiştir. Böyle olunca her şeyi vadeden devletten halk çok şey beklemiş fakat devlet bu arada asıl görevini yapmamıştır. Çünkü artık büyümüş ve hantallaşmıştır. Bunu iyileştirme çabalarını 1921 anayasasında görüyoruz.
1921 Anayasasına göre vilayet memurları, o vilayetteki halk tarafından seçilecek ve halk onların faydasını kendisi görecektir. İller, ilçeler, belediyeler, halkın seçtiği yerel meclisler tarafından yönetilecekler, küçük kanal işleri, köprü inşası, maarifi ziraat, orman vs. Ankara’ dan değil mahallinden yapılacak ve büyük işler merkeze bırakılacaktır.
İşi mahallinden çözmekle ekonomi tasarrufu yakalayacaksınız, yabancılaşma yaşamayacaksınız yani problemi yaşamayanın işi halletmeye kalkışması sonucu doğacak dezavantajları yaşamayacaksınız. Bizim inancımızda halka rağmen halk için yoktur, halk için halkla beraber vardır. Köylerde biz köylüleri teşvik ederek onları hızlandırdık. Kendi ihtiyaçlarını kendi altyapılarını karşılasınlar diye onları da bu faaliyetlerin içine soktuk. 30 yıl boyunca çabamız bu doğrultuda olmuştur. 24 köyün kullandığı köprü Keban barajının altında kaldı. Devlet bir gidiş ve gelişten ibaret olan 300 metrelik köprüye 1 trilyonluk maliyet çıkardı. Biz ise özel idare sistemiyle 67 metrelik dağı patlatıp kazıkları çaktık ve 100 milyona köprüyü yaptık.
Devlet birşey yapınca gözünü çıkarıyor. Otlukbeli ilçemize devlet bir hükümet binası dikti. Yunan parlamentosundan büyük. Para bol ya! Parayı merkez bankasından basarsın para bol olur ama enflasyon da %100′ ün altına düşmez. Otlukbeli gibi 1500 nüfuslu bir yerde böyle bir binaya ne gerek var? İlçenin tamamı girer içine. Ama siz bu işi yerel bütçenin imkanlarıyla yaparsanız bu böyle olmaz. Derler ki: “Bizim başka önemli ihtiyaçlarımız varken neden buraya bu kadar para harcadınız? ” Ama şimdi kime hesap soracaksınız!
Devleti küçültüp olması gereken noktaya çekemediğimiz sürece devlet halkına sadece yük olmakla kalmayacak kaynak ve zaman yutarak gelişme ve kalkınmanın da devamlı engeli olacaktır.”
Not: Programın özeti, deşifre üzerinden yapılmıştır. 
Hazırlayan: Güler Örengül

 

Önceki Yazı

Kapanış Sürecinde RP

Sonraki Yazı

Türkiye’nin Demokrasi Sancıları

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir