Kapanış Sürecinde RP

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Gazeteci-Yazar Nazlı ILICAK

“Önce yeni yılınızı, yıl dönümünüzü ve Ramazan’ınızı kutluyorum. Sn Ayla Kerimoğlu, 1997’ye umutla girdiğimizi fakat hüsrana uğradığımızı söyledi. ” Çok haklı ” Çünkü, 28 Şubat sürecinin başlaması Refah – Yol Hükümetinin amacı olan uzlaşmayı engelledi. RP yanlış adımlar atıp zaten gergin olan ipi biraz daha germiş olabilir. Fakat bu süreç, sadece RP’nin yanlışlarından dolayı başlamış değildir. Bu sürecin başlaması için senaryolar üretildi. Birden bire ne olduğu bilinmeyen ve Türk Ceza Kanunu’nda tarifi olmayan uydurma bir tehdit, bir birifing de – PKK tehdidi ve Türk– Yunan ilişkileri konularının değerlendirilmesi sırasında – bir asker tarafından ortaya atıldı, sonra kısmen yalanlandı. Çünkü böyle bir tehdit değerlendirmesinin Genel Kurmay yapamaz. Fakat iş çığırından çıktı ve ikinci brifingle irtica tehdidi asıl konu olarak Türkiye’nin gündemine oturdu.
Hepimiz maalesef bu senaryoların figüranları olabiliyoruz. 12 Eylül öncesinde de böyle bir senaryo yazılmıştı. Ülkücü gençlik, solcu gençliğe karşı kullanıldı. Esasında hem sağcısı, hem solcusu vatanın derdini kendine dert edinen insanlardı. Onlar iyi istikamete kanalize edilip memleket menfaatine kullanılabilirdi. Bir takım güçler, tarafları birbirleriyle uzlaştırmak yerine dövüştürmek suretiyle çatışmaları körükleyerek askeri darbeye zemin hazırladı. 12 Eylül öncesi akan kan, 12 Eylül ile birlikte bir gecede nasıl durdu hayretle karşılıyorum. Sonra niye hiç kimse yakalanamamış, örgüt evleri basılamamıştı? Şimdi ise PKK’ya karşı yürütülen mücadele niçin bitmiyor, bu kadar yetenekli ve güçlü istihbarata sahip Ordu, Apo’yu niçin kıstırıp öldürmüyor? Acaba onun ölmemesi mi lazım, bu da mı bir senaryo? Şimdi dönelim 28 Şubat süreci ve RP ‘ne; 1997’nin en önemli olayı RP’nin iktidara gelmesiydi. 1998’in büyük iz bırakacak en önemli olayı da sanıyorum RP hakkında verilecek karar olacaktır. Büyük çoğunluk kapatılacağını düşünüyor fakat Hoca iyi niyet içerisinde ve bir türlü partisinin kapatılacağına inanmıyor. Ben olsam inanır ve bu doğrultuda tedbirimi alırdım. Kurulacak olan yeni parti de bir takım gerekçelerle kapatılabilir. Bu yeni partinin sözlerine, sloganlarına, programına, çok itina göstermesi gerekebilir. Bölünmemek için dikkat etmeleri gereken en önemli husus da böyle bir geçiş döneminde Hoca, yanlış insanı gösterse bile, ona tabii olmaktır. Böylece RP’nin bölünmesi üzerine kurulmuş tüm umutlar boşa çıkacaktır.
RP. kapatılırsa kurulacak yeni partiye bazı insanlar tasfiye edilip ikinci kuşak dediğimiz genç insanlar gelecek ve onların arkasında bir söz bagajı da olmayacaktır. Yepyeni bir lider her zaman taze bir umuttur. Bütün gönülleri fethedebilecek bir lider çıkarsa, hem dini değerleri hem başka örf ve ananeleri temsil edip daha geniş bir kitleye hitap edebilir. Kendisini iyi ifade edebilirse, büyük istikbal vaad edebileceğini düşünüyorum.

Şimdi Türkiye’nin nasıl bir dış politika izlediği konusuna gelelim. Türkiye bir tarafta Orta Doğu’yla bir tarafta da Avrupa ve Amerika ile ilişkilerini dengede tutmak zorunda. Amerika’nın biri petrol diğeri İsrail’in güvenliği olmak üzere dikkat ettiği iki önemli nokta var. Şimdiye kadar bu ilişkileri Türkiye dengede götürüyordu. İrtica tehdidi paranoyası çıkınca, İran’la olan münasebetlere de o gözle bakmaya başladı. İsrail’le yakınlaşması bu ülkelerden uzaklaşması gibi bir sonuç doğurdu. İlk defa Türkiye, İslam Zirvesi’nde ağır bir şekilde eleştirildi. Sonuç olarak ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamadığımızı görüyoruz.”

 

Not: Programın özeti, deşifre üzerinden hazırlanmıştır.

Hazırlayan: Berna Önçırak

 

Önceki Yazı

Refah Partisi ve İktidar

Sonraki Yazı

Sistemin Eleştirisi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir