RP Manisa Milletvekili Bülent ARINÇ
“Demokrasi mi, laiklik mi, militarizm mi? Türkiye’de bir tartışmadır sürüyor. Tabii ortalık toz duman olunca konuşulanlar pek ciddi bir şekilde duyulmuyor. Bu konuların konuşulabilmesi için ortalığın biraz aydınlanması, aklı selimin hakim olması ve sakin bir ortama girmemiz gerekiyor. Her nedense sayıları az ama gürültüleri çok fazla bir takım çevreler hala bu sisli, puslu ortamın devam etmesini arzuluyorlar.
Şu da bir gerçek ki Türkiye’de demokrasi henüz hazmedilmemiş. “Egemenlik milletindir” denilmesine rağmen malesef bazı etkili ve yetkili merciler bu egemenliği halktan alarak; “Bunların ne yapacağı belli olmaz. Evet biz bu lafı ettik ama korkulu rüya görmektense uyanık durmak daha iyidir. Bu millete her şey verilmez, seçtiğine de fazla güvenilmez” gibi bir havanın içinde oldukları malum. Eğer sandıktan çıkana saygı göstermek demokrasinin bir kuralı ise altı milyon oy almış bir siyasi partiye bu kadar hazımsızlık gösterilmemesi lazımdır. Ama bunu hukuki bir zeminde tartışamıyorsunuz.
Basının bu kadar üzerimize gelmesinin ve hatta demokrasi adına militarizme alkış tutmasının sebebi kendi menfaatlerini devam ettirmek istemesinden ibarettir. RP 24 Aralık seçimlerinden birinci olarak çıkar çıkmaz, mezkur basın Refahsız bir hükümet propagandasına başladı. Bu durum milletin oylarını inkar ve demokrasiye ihanettir. Sonunda ANAYOL Hükümeti kuruldu ve ancak üç ay dayanabildi. Şimdi DYP ve RP hükümette. Olması gerektiği gibi koalisyon devam ediyor.
RP bir başka zorluğu da seçmeniyle yaşadı. Önceleri “iyi güzel de siz küçük partisiniz, size oy verirsek barajı aşamazsınız, dolayısıyla oylarımız bölünür, sol geleceğine ANAP ya da DYP gelsin” dendi. Şimdilerde ise “size ordu müsade etmez” denilmeye başlandı. Biz millet önünde rüşdümüzü ispat etmek için hükümet olmaya mecburduk.
Ayrıca Türkiye ekonomik açıdan ve terör açısından çok uç noktalara doğru gidiyordu. Türkiye coğrafi bakımdan tüm dünyanın iştahını çeken bir ülke. Bölgesinde yalnız kalmış, ateş çemberi içerisine alınmış ve adeta 2. Sevr hortlatılmak isteniyor. Cumhurbaşkanı bile bunu telaffuz ediyor. Borcun içine batmışız. Kısacası meselelerin çözülmesi, can bulması lazım. Bugüne kadar gelenler yapamadılar, belki biz yapacağız diyerek koalisyonla kendi programımızı tam olarak uygulayamayacağımızı da bilerek sorumluluk duygusuyla, yıpranma pahasına bu hükümete girdik.
Türkiye’nin yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Halkın enerjik hale gelmesi, bürokrasinin kalkması, kaynakların geliştirilmesi lazım. Çok şükür 6-7 aydır develüasyon yapılmadı, hazine borçlarındaki faiz oranları düştü, KİT’ler kar etmeye başladı. Özelleşme; Özal zamanında “Özallaşma”, Çiller zamanında “Özerleşme”ydi. Şimdi gerçekten “özelleşme” oldu. Kalkınma hızı geçen 6-7 ay boyunca %7.5 civarında oldu. Bu OECD ülkeleri için bir rekordur. Enflasyonda düşüş sağlandı. Devlet halkı kucakladığı için 3 aydır Doğu’da kayda değer terör olayı olmamıştır. Irak petrol boru hattı açılmış, Güneydoğu’da ticaret canlanmıştır. Irak ambargosu Türkiye’ye 30 Milyon dolar zarar vermiştir.
Silahlı Kuvvetler çok eskiden beri politikanın içinde, ilkeleri tabu haline getirmiş durumda “yaklaşmayın vururum” diyor. Üniversiteler iktidarlara meydan okuyabiliyorlar. Asker nasıl istiyorsa öyle anayasa hazırlıyorlar. Üçüncü kuvvet olan basın ise “biz hükümetler kurar, hükümetler yıkarız, ihtilaller yaptırırız” diyor.
Bir diğer önemli unsur ise adalet mekanizması, kendisinin kabul ettiği ilke ve prensipleri ifa etmek, bunun dışında söz söyleyenleri mahkum etmek için çalışıyor. Başka kuruluşların da yürütmeye karşı etkin oldukları malum. Hükümet olmak muktedir olmak demek değildir. Bu hükümet ordu, basın, üniversite ve anayasa mahkemesi konularında çok güçlü değil.
Böyle olunca adımlarınızı iyi atmak zorundasınız. Zemin çok kaygan, bir de ortağımız ve bir programımız var. Kendi söylemlerimizi istediğimiz gibi gerçekleştiremiyoruz. Mesela “Adil Düzen Projesi”. Bu ancak tek başına iktidara gelince mümkün olabilir. Yalnız şuna inanınız ki RP’li arkadaşlarımın hepsi samimiyetle çalışıyorlar. Adeta bir ateş çemberi içinden geçiyoruz. Türkiye’yi siyasetle çökertmişler, İnşallah biz de siyasetle kurtarmaya, ayakta tutmaya gayret edeceğiz.”
Not: Programın özeti, deşifre üzerinden hazırlanmıştır.
Hazırlayan: Gülşah Karabulut