Bacıyan-ı Rum Anma Etkinliklerine katıldık

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

21-23 Şubat 2018

Hazar Derneği olarak, Türk Tarih Kurumu’nun davetlisi olarak, 21- 23 Şubat 2018 tarihleri arasında Bilecik’te yapılan “BACIYAN-I RUM ANMA ETKİNLİKLERİ”ne, Anadolu ruhu taşıyan bir kadın derneği olarak katılmayı vazife bildik. O ruhu, bugünlere taşıma sorumluluğunu her daim içinde hisseden kadınların oluşturduğu derneğimiz, üç gün süren etkinliklerde bu misyonunu ifa ederek, tarihi sorumluluklarından birini de yerine getirdi.

Etkinlikte konunun uzmanı olan akademisyenler sunumlarını yaptılar. Aşağıda yapılmış olan sunumların özetini bulabilirsiniz:

Anadolu kadınları Teşkilatı, nam-ı diğer Bacıyan-ı Rum Türk tarihinin temellerinde bulunan en önemli sosyal zümrelerden biridir. Osmanlı tarihçilerinden Aşıkpaşazade’nin 1481 yılındaki Tevarih-i Al-i Osman’ında adı geçen zümreler arasındadır. Anadolu’nun fethi yıllarında ortaya çıkmış, manen ve madden zirveye çıkmış bir topluluktur.

Ortaçağ İslam ve Türk kaynaklarında Anadolu’ya “Rum diyarı” dendiği için, “Bacıyan-ı Rum” tabiri Anadolu kadınları demektir. Anadolu’nun Türk olmasının sağlayan dört sosyal zümre vardır. Bu zümreler; Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum’dur.

Anadolu Kadınları felsefesi; sadece çocuğunun üstünü örten değil, mermilerin üstünü de örten Türk Kadını profilidir. Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı eş zamanda bu teşkilatı kurmuştur. Amacı; kadınları toplum hayatında önemli bir yere getirmek ve savaşan erkeklere destek olmaktır. Hacı Bektaş Veli tarafından eski Türk geleneğine uygun olarak Fatma Bacı’ya “el verilmiştir.”

Bacılar, eşi gibi ata binebilmeli, kılıç kuşanabilmeli, eşi savaşa gidince hayatta kalabilmeli ve yöresinin savunmasını yapabilmelidir. Ahilik teşkilatı Moğol istilası döneminde öne çıkmıştır. Ahi Evran, Horasan bölgesinden gelmiş bir Türkmen’dir. Ahilik eğitiminde İslami İlimlerin yanında ahilik esasları da talim terbiye edilir. Ahi zaviyelerinde gece sohbetleri de olur. Şehrin ileri gelenleri de bu sohbetlere katılır. Ayrılırken yolculara azık verilir. O azığı bacılar hazırlar.

Bacıyan-ı Rum felsefesi ise, “İşine, aşına, eşine sahip ol!” felsefesidir. Üyeleri arasında birlik beraberlik, mesleki eğitim, gelenek görenek aktarılması, dini eğitim ve siyasi eğitim öne çıkmıştır. İskit Türkleri ve Türk- Tatar kadını savaşçıdır. İlk pantolonu da atlı savaşçı kadınlar giymiştir.

Etkinliklerde birçok önemli kadın şahsiyetler anılmıştır. Bunlardan biri “Terken Hatun” dur.

TERKEN HATUN

Harezmşahlar döneminde, bir hükümdar eşi, bir valide sultandır. Asıl öne çıktığı alan, siyasi faaliyetlerde rol almasıdır. Güçlü bir siyasi kişiliktir. Kendine ait sarayı, devlet erkanı, emlak ve akarı vardır. Devlete ve memlekete çok hayırlı işler yapmış ama aynı zamanda oğluyla girdiği siyasi rekabet yüzünden zarar da vermiştir.

TATLI HATUN

Candaroğulları Beyliği, 14.yy. da Kastamonu ve Batı Karadeniz’de varlığını devam ettirmiş bir Anadolu Türk Beyliğidir. Oğuz boyları ve Kıpçaklardan oluşur. İsfendiyar Bey, 55 yıl hükümdarlık yapmıştır. Onun eşi olan Tatlı hatun( Esen Kutlu Hatun) hayır hasenat işleriyle isim yapmış bir hükümdar eşidir. Çeşmeler, camiler, medreseler yaptırmıştır. Kırım ve Kastamonu arasındaki ticari bağlar onun yaptırdığı hanla güçlenmiştir.

SELÇUK HATUN

15. yy. da yaşamıştır. Bu yüzyıla kadar padişah kızlarına “hatun”, 16.yy.dan sonra ise “ Sultan” denilmiştir. Hayır hasenat sahibi hayırsever bir Osmanlı Sultanefendisidir. Beyazıd ve Cem Sultan arsındaki taht mücadelesinde elçilik, arabuluculuk görevi yapmıştır. Diğer bir adı “Hala Sultan”dır. Yeğenlerinin arasını düzeltmek için çok çaba sarfetmiştir. Uzlaştırma görevinden dolayı, elçilik yaptığı için “Devlet Hatun” da denilmiştir.

İstanbul’da ilk hayrat yapan kadındır. Yeşil türbede babasının yanında yatmaktadır. Adı hala Bursa’da hatırlanmaktadır. Gücünü devlet bekası için kullanmış, ihtirasları için kullanmamıştır. Camiler, çeşmeler, köprüler, mescitler yaptırmıştır.

GÜLÇİÇEK HATUN

14.yy.da yaşamış, 1. Murat’ın eşi, Yıldırım Beyazıd’ın annesidir. Rum asıllıdır. Bursa’da yaşamış bir Rum ailesine mensuptur. Araziler, zaviyeler, evler vakfetmiştir. Sahip olduğu mal varlığını hayır işlerinde harcamış ve tesis ettiği vakıflarla Osmanlı Devletinin kurumlarıyla var olup gelişmesine ve toplumsal refahın sağlanmasına önemli katkılarda bulunmuştur.

BALKANLARDA VAKIFLARI OLAN SULTANLAR

Fatih Sultan Mehmet’in kızı Hemzade Sultan, Sofu Sultan, Neslişah Sultan, Ayşe Hafsa Sultan, Yavuz Sultan Selim’in kızları olan Hanım Hatun ve Hatice Hatun, Mihrimah sultan, 2. Selim’in kızları olan İsmihan ve Gevherhan Sultan, Kaya Hatun, Eslime Hatun ve diğerleri…

RAZİYE SULTAN

13. yy. Delhi Türk Sultanlığı hükümdarlarından birisidir. İltutmuş’un kızıdır. Oğulları yerine kızını veliaht seçmiştir. Babası gibi adil davranmıştır. Ülke sınırlarını başarıyla korumuştur. Ata binen, ok yay kullanan, savaş meydanlarında gezen cesur bir kadındır. Halkın arasına karışmıştır. Dört yıllık iktidarı rakipleriyle mücadele ile geçmiştir. Muhalifleri kazanmak için, muhalif beylere unvan vermiş ve yandaşlarını küstürmüştür. Bir kadının Müslüman Türk devletini yönetmiş olması sıra dışı bir olaydır.

EMETULLAH HATUN

3. Ahmet’in baş kadınlarındandır. Baş kadın valide Sultandan sonra en kıdemli kadındır. Vakfiyesini dört kadı onaylamıştır. Sebil, mektep, çeşmeler yaptırmıştır ve dükkânlar vakfetmiştir. Mektepte okuyan öğrenciye burs vermiştir. Öğrencilerin senede bir gün mesire yerine götürülmesini şart koymuştur. Harameyn-i Şerif’e altın göndermek tüm vakıf kadınlarında olduğu gibi Emetullah hatunda da vardır.

GÖKTÜRK PRENSESİ FAKİM

Siyasi bir evlilik olan Fakim ve 1. Hüsrev’in evliliği Sasaniler ve Göktürkler arasında olmuştur. Fakim İstemi Kağan’ın kızıdır. Babası gibi güçlü bir kişiliği vardır. Asya’nın bu iki büyük gücü bu evlilikle bir araya gelmiştir. Fakim İran sarayına gelin gitmiştir. 1. Hüsrev’in lakabı “ölümsüz ruh”dur. Hem İranlılar hem Araplar Hüsrev’i severler. Evladının tahta çıkması, Fakim’in İran sarayındaki gücünü göstermektedir.

İSTANBUL’DA KADIN VAKIFLARI

Vakıf felsefesi, vakıf kuranların akılları gönülleri dingin olur. Eserleri vakfedenin karakterini temsil eder. Vakıflar; hamiyetperverlik iyilik hareketidir. İstanbul’da kayıtlı 3258 vakıf vardır. % 30’u kadınlar tarafından yaptırılmıştır. En çok vakıf kuran kadın isimleri; Ayşe, Fatma, Emine ve Hatice’dir.

Vakıf kurarken, dini eğitim vermesi, sosyal bir amaca hizmet etmesi ya da para vakfı olmasına önem verilmiştir. Vakıf kurmak sadaka-i cariye olarak görülmüş, bu yüzden kadınların içtimai ve iktisadi durumlarına göre güçleri yettiği nispette vakıf kurdukları görülmüştür.

AVRUPA’DA BASILI GRAVÜRLERDE OSMANLI KADINI İMAJI

Gravür sanatı baskı sanatıdır. Avrupalı gözünde Türk kadını, namuslu, iffetli, yuvayı çekip çeviren zarif bir kadındır. 17.yy’dan sonra Osmanlı topraklarında batılılaşma etkisi başlamıştır. 1875’den sonra bütünüyle batı karakteri görülmektedir. 400 yıllık geleneksel çizgi kaybolmuştur.

Harem, masa başı, fantastik tasvirlerdir. Gerçeği yansıtmamaktadır. Özellikle elçi eşleri Türk kadının hamam kültürüne verdiği önemle onu tasvir etmiştir. Temizliğe verilen önemin altı çizilmiştir. Türk kadını, temiz ve tombul olarak anlatılmıştır. Eşine hizmet etmekten zevk alan bir kadın tasvir edilmiştir. Beyaz tenli ve göze sürme çekmesi, sokakta ferace giymesi gibi detaylar anlatılmıştır.

TEMEL BİLİMLERDE KADININ YERİ, CERN-ATLAS DENEYİ

İslam medeniyeti orta çağda bilimde altın çağını yaşamıştır. El-Buruni 12 km. hatayla dünyanın çapını ölçmüştür. İbn-i Sina 450 makale yazmıştır, bunun 230’u tıp makalesidir. İbn-i Heysem “gözün yapısını” incelemiş, günümüze temel katkıları yapmıştır. El Cezeri’nin mekanik cihazlarla ilgili temel verileri günümüze ışık tutmuştur. Farabi sesin titreşimini bulmuştur. Ali Kuşçu, Astronomi ile ilgili beş cilt kitap yazmıştır.

İsviçre’de Fransa sınırında bulunan, 1954’te kurulan, uluslararası en büyük temel bilimler araştırma labaratuvarı olan Cern’de çalışmalar yapan akademisyen Hatice Duran Cern- Atlas deneyindeki çalışmalarımızı anlattı. Bu merkez, disiplinler arası çalışmalara imkan vermekte olup, günümüz dünyasının ve geleceğin teknolojilerini üretmekte olan bir bilim merkezidir.

AYRICA;

Gagavuzya’dan gelen Doç.dr. Sofya Sulak Gagavuzya kadınlarının durumunu anlattı. Uşak üniversitesinden öğretim görevlisi; Eşme kilimleri ve kadınların iş hayatına katılmasının sağlanması için bir model önerisi sundu. Opet yönetim kurulu üyesi Nurten Öztürk, yapmış oldukları sosyal sorumluluk projelerini ve dönüştürdükleri köyleri okulları anlattı. Ümmiye Koçak; ilkokul mezunu, 10 çocuklu bir ailenin bir ferdi olarak, okumaya olan merakını, kendini geliştirmesini, tiyatro oyunu yazıp yönetmesini anlattı. “Yün Bebek” isminde çektiği sinema filminden bahsetti.

SUNUM YAPAN AKADEMİSYENLER

Prof. Dr. Refik Turan, Prof. Güray Kırpık, Doç. Sofya Sulak, Öğretim görevlisi Kenan Sakallı, Prof. Cevdet Yakupoğlu, Prof. Abdülhalık Bakır, Dr. Sevim Can, Dr. Nagehan Üstündağ, Prof. Hüseyin Çınar, Doç. Saadet Maydaer, Yrd. Doç. Vedat Turğut, Mevlüt Çam, Yrd.doç. Sıddık Çalık, Dr. Şengül Demirel, Semiha Nurdan, Prof. Mehmet Şeker, Doç. Hatice Duran Yıldız, Yrd. Doç. Ahmet Altungök.

Hazırlayan: Fatma Dişli

Önceki Yazı

Gezi Yazısı: Sisler İçinde Söğüt

Sonraki Yazı

Genç Hazar Kamp’ta!

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir