Van’da Sempozyum: Değerler ve Desenler

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

21-22 Nisan 2018

AKADDER (Anadolu Kadın ve Aile Derneği)  tarafından 21-22 Nisan 2018 tarihlerinde Van 100. Yıl Üniversitesinde düzenlenen “Değerler ve Desenler” üst başlıklı sempozyumda derneğimizi temsil ettik.

AKADDER, kadının sosyal hayattaki konumunun güçlendirmeyi, aileyi merkez alarak hedefleyen bir sivil toplum kuruluşu olarak kendini tanımlıyor. 45 ayrı şehirden 500’e yakın kadın davetliden oluşan STK temsilcileriyle birlikte, değerlerimizi ve nasıl sahip çıkacağımızı konuşmak üzere bir araya geldik.

21 Nisan Cumartesi günü, ev sahibi Dernek Başkanı Rabia Aldemir’in açılış konuşmasıyla sempozyum başladı. “Anadolu’nun suyu toprağıdır kadın. Vakarın ve akıl eden kalbin simgesidir. Öncelikli hedefi Rabbine kul olmak ve sonra Medeniyet değerlerimize sahip çıkmaktır. Değerlerine sahip çıkan insan, kazanan insandır. Kan ve kemik bütün insanlarda vardır. “Farklı olan yürektir”, demiş bir düşünür. Bize düşen bu yürekli insana ve İslam’a hizmet etmektir. Van’da ne arıyoruz? (Neyi yitirdiysek onu… Ne geleneği putlaştıran, lanetleyen, ne bugünü yücelten, zenginin fakiri, erkeğin kadını, kadının çocuğu rencide etmediği incitici dilden uzak durmalıyız.) Amacımız; farkındalık yaratmak, kendimizi sorgulamak, birbirimizi tanımak, güveni arttırmaktır.” dedi başkan. Ardından Ali Bardakoğlu’nun “İslam öncesi cahiliyet toplumundan en büyük farkımız kadın ve çocuk olmalı!” tavsiyesini de ekledi.

Onur konuğu olarak davet edilen, rahmetli Timurtaş Hoca’nın eşi Mevlüde Uçar; “Kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır. İslam, kadına ezilmeyi, suskun olmayı hak görmez, üretken olmayı tavsiye eder. Biz kısık sesli nesillerdik ama fısıltılarımız tufan kopardı.” dedi. 1946 El-Aziz (Elazığ) doğumlu olan bir hanımefendi olarak, akrebin kıskacında İslam’ı anlatmaya çalıştıklarını ilave etti.

1. Oturumun konu başlığı “DÜNDEN BUGÜNE DEĞİŞMEYEN DEĞERLERİMİZ” idi. Oturum başkanı Fadime Özkan’ın moderatörlüğünde Ayşen Gürcan, Gazi Kılıçparlar ve Kemal Öztürk sunumlarını yaptılar.

“Şahsiyet Sahibi Olmada Esma’nın Yol Göstericiliği” başlıklı sunumunda Ayşen Gürcan;  “Değer, iç tutarlılığı olan ve kendi arasında uyumu olan bilgilerdir. En güzel değerler, Esma’ül Hüsna’nın sahibine aittir. Her şey tüm yaşam enerjisini ondan alır.” dedi. “Kavram haritası tekniğiyle şema çıkarılarak, Esma’nın şahsiyet oluşumunda yol göstericiliği araştırılmıştır. Merkez kavram “AZİZ”dir. Bir kanat “ALİM”, diğer kanat “RAHİM”, bir diğeri “GAFUR”dur. Güçlü toplum demek; ilmi, adil, aktif, ilkeli ve insani toplum demektir. Şahsiyet oluşumu için; akıl, irade, duygu ve eylem şarttır. Şahsiyetin temele oturması için; yenilikçi, bağımsız, güvenilir ve samimi değerlerin bir araya gelmesi gerekmektedir. Güçlü insan, güçlü aile, güçlü toplum ve güçlü ekonomi ancak değerlerimiz öne alınarak oluşabilir.” diye ilave etti.

“Değer Üreten Ve Koruyan Bir Ocak: Aile” sunumunda Gazi Kılıçparlar;  “Zamanı ve zemini önemsemeyen hiçbir çaba sonuç getirmez. Zamanın ve zeminin ruhunu yakalamalıyız. Tolstoy “ İnsan Ne İle Yaşar” kitabında; içinde bulunduğumuz an, o anı paylaştığımız kişi, o an ki işimiz en kutsalımızdır der. Beşeriyetin insaniyet mektebine geçişi aile ocağında başlar. Değer; üstün, kıymet, meziyet, değen neye değiyor, ne karşılık buluyor sorularına cevaptır. Bireyin insan olarak kurduğu en önemli müessese ailedir. Değer, sana ait olanı paylaşmaktır. Aile, ibadet bilincinin kazandırıldığı yerdir. Orada kazandırılan kimlik ileride ses verir. Çocuklar vahiy ikliminin sıcak ortamında yetiştirilmelidir.” dedi.

“Ortak Geleceğin Bugünkü Mimarları: Gençlerin Katkısı” sunumunda gazeteci yazar Kemal Öztürk; “ Daha fazla sorgulayan, ülkesini dünyayı keşfetmek isteyen, icatlar yapan nesil yetiştirmeliyiz. Neden dünyada ses getiren işler yapan, iz bırakan, buluşlar yapan gençlerimiz yok? Nerede hata yapıyoruz ki gençlerimizle problemler yaşıyoruz?” diye sordu. Gençler küçük yaşta sanatla ve sporla mutlaka tanıştırılmalı dedi ve adab-ı muaşeretin küçükken öğretilmesi gereğinin altının çizdi. Liseye gelmeden çocukların mesleki yetenek ve ilgilerinin keşfedilip, meslek yönlendirilmesi yapılmasının önemini vurguladı. Yabancı dil öğretiminin mutlaka erken bir zamanda halledilmesi gerektiğini ısrarla söyledi.

Öğleden sonra başlayan 2. Oturumun konu başlığı; “GÜVENLİ TOPLUMUN KURUCU DEĞERLERİ” idi. Akademisyen Sema Sancak’ın moderatörlüğünde, Muhsin Kızılkaya, sosyolog Ferhat Kentel ve Hidayet Şefkatli Tuksal sunumlarını yaptılar.

“Toplumsal Hafızanın İnşasında Ortak Değerler” başlıklı sunumunda Muhsin Kızılkaya; sözlü anlatımın egemen olduğu toplumlarda “anlatıcı” olan insanların, toplumsal hafızayı diri tuttuğunu, kalemin yerine “ses” geçtiğini anlattı. “Bir coğrafyada dil yasağına rağmen, türküler söylenmiş, ağıtlar yakılmış, mevlitler okunmuşsa ortak bir hafıza vardır. Latin alfabesine geçiş, toplumsal hafızamızı sildi. Bir toplumun duygusunu anlamak için, dilini bilmelisiniz.” diye sunumuna devam etti.

“Kapitalizmle Hemhal Olan Değerler” başlıklı sunumunda Ferhat Kentel; “Batının teknolojisini alalım, kültürünü almayalım.” demekle olmuyor. Teknoloji beraberinde değerlerini de getiriyor dedi. Billboardların toplumun değerlerini şekillendirdiğinin altını çizerek, hızla yükselen inşaat kültürünün altında değerlerimizin ezildiğini anlattı. Birlikte yaşamak değil, nasıl yaşadığınız önemlidir, diyerek de ekledi.

“Üretilen Değerler ve Kadının Misyonu” başlıklı sunumunda Hidayet Şefkatli Tuksal;  “Kapitalizme ayak uydurup kadına rol biçtiler. Her bir birey, bu dünyaya kendi hikâyesini yaşamaya geldi. Kadın, kendisi üzerinde yaratılan algılar ve din istismarı yapılarak aşağılanması yüzünden mutsuz oluyor, bakılan ve yargılanan bir nesne durumuna getiriliyor.” dedi. 28 Şubat döneminde okuldan atılan birçok genç kızın yurt dışında eğitim gördüğünü ve zorluk çektiğini anlatarak, bu konunun da altını çizdi.

Oturum bittikten sonra Atölye Çalışmaları başladı. Sivil Toplum Çalışmaları, Toplumsal Güven Ve Uyum Atölyesi, Sorun Çözümünde Ailenin Rolü, Medya Atölyesi, Kültürel Etkileşimde Özgürlüğün Korunması Atölyesi, Birlikte Yaşamanın Edebiyatta Temsili Atölyesi olarak 6 ayrı atölyede çalışmaya devam edildi. Atölyelerde fikir alışverişinde bulunularak, tecrübe ve bilgi aktarımı yapıldı, sorunlara çözümler sunuldu. Bir arada ortak fikir üretebilmenin pratiği yapıldı.

Akşam ise “Müzik ve Şiir Dinletisi” vardı. Akademisyen Edebiyatçı Mehmet Çelik; Van’ın içinde bulunduğu coğrafyayı, bu coğrafyada yetişen şairleri tanıttı. Şiirlerinden dörtlükler okudu. Bu coğrafyada hem Türkçe, hem Kürtçe, hem Arapça hem Farsça yazılan eserlerin var olduğunu, hepsinin ayrı birer değer olduğunun altını çizdi. İdris-i Bitlisi’yi de, Ahmed-i Hani’yi de tanıttı. İdris-i Bitlisi’nin 300 yıllık Türk- Kürt kardeşliğinin mimarı olduğunu söyledi. Sezai Karakoç’tan da şiir okudu, Karacaoğlan’dan da…

İnsanın hakikat arayışı olduğunu ve eğer bir kişide aşk ve bilgelik varsa uğraştığı her işi seveceğini ve başarılı olacağını vurguladı. Müzik eşliğinde dinlediğimiz şiirlerle şairlerin dünyasına yolculuk yaptık ve duygu deryasından bizler de nasibimizi aldık.

22 Nisan Pazar günü devam eden 3. ve son oturumun başlığı “GEÇMİŞİN İZİNDE GELECEĞİ ARAMAK” idi. Oturum başkanı Vahdettin İnce moderatörlüğünde, Mustafa Ekici, Yıldız Ramazanoğlu ve Cihan Aktaş sunumlarını yaptılar.

“Üzerinde Yaşadığımız Toprağın Hakkı: Yerlilik” başlıklı sunumunda, TRT Kürdi genel koordinatörü olan Mustafa Ekici; “Coğrafya kaderdir der İbn-i Haldun. Her birimiz kaderin bize sunduğu coğrafyalarda doğduk ve büyüdük. O topraklardan beslendik. Evrensel olmak demek dilinden, dininden, kültüründen kopmak demek değildir. Annenizin kavurduğu helvayla da evrensel olursunuz, halanızın ördüğü atkıyla da…” dedi.

“İnsanlığın Kurucu Özlerinden Biri: Edebiyat” başlıklı sunumunda Yıldız Ramazanoğlu; “Cemil Meriç, milyonlarca insanı birbirine edebiyat sevdirir.” der. Edebiyat, bilgiden daha fazlasına ihtiyaç duyan insan içindir. Edebiyatın en temeli, Habil-Kabil hikâyesidir. Hz. Nuh’un kıssası, Hz. İbrahim’in kıssası, Belkıs kıssası, Ashab-ı Kehf… Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha… Batı, Hafız’ın Divan’ı ile peygamberimizin ahlakını tanıdı. Edebiyat hakikate vardırır. Edebiyat şehir kurar, toplum yapar. Üç İstanbul’u, Huzur’u, Yol Ayrımı’nı okumadan o zamanın ruhunu okuyamayız.” dedi.

“Kent ve Estetik Değerler” başlıklı sunumunda Cihan Aktaş; “ Bir şehrin dokusu insanını yansıtır ve o şehrin dokusunun değişim kararını sadece orada yaşayanlar, ortak hafızası olanlar verebilir. Ev inşa etmek, aynı zamanda komşunun hakkını da gözetmektir. Evler ve mahalleler kimliğini yitirmeye başladı. Çocuklar nerede oynuyor, yaşlılar nerede ölüyor?” sorusunu sordu yazar ve mimarın değil, şirketlerin öne çıktığı bir şehirleşme olduğunun altını çizdi.

Kapanış konuşmasını yapan Turgay Aldemir, geçmişten günümüze hakikat arayışımızı, değerlerimizi koruma hassasiyetimizi, yeri geldiğinde yaptığımız hataları ve günümüze gelen yansımaları ve çözüm önerilerini sundu. Son olarak, “Hikmet müminin yitiğidir. Arayarak bulunmaz ama bulanlar arayanlardır.” diyerek sempozyumu sonlandırdı.

Hazırlayan: Fatma DİŞLİ

Önceki Yazı

Van; Tuşba Kalesinin Gölgesi, Van Gölünün Yanıbaşı

Sonraki Yazı

Genç Hazar…

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir