CEDAW Hükümet Raporu Hazırlık Toplantısı

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:
9-10 Nisan 2007
Hazırlayan: Ayla Kerimoğlu

1986 yılından bu yana Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın   Önlenmesi Sözleşmesinin (CEDAW)  18. maddesi uyarınca ülkelerin her dört yılda bir ülke raporunu sunma yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük gereğince KSGM’nin düzenlediği CEDAW ülke raporu hazırlık toplantısına katıldık. Yapılan davet, ağırlıklı olarak hukuki olarak ayrımcılığın giderilmesi yönünde atılan pek çok adımın  dördüncü ve beşinci ülke raporlarına yansıtıldığını, hazırlanacak olan altıncı raporun ise üniversiteler ve STK temsilcilerinin katkılarıyla birlikte  uygulamadaki gelişmelere yer verilerek hazırlanmasının önemine vurgu yapıyordu.

Davet edildiğimizde katılım için ancak bir iki günümüz vardı. Taslak rapor ise son anda elimize geçtiği için sadece  uçakta okuma fırsatını bulabilmiştim. Bu davet, daha önce 2003 yılında katıldığım CEDAW gölge raporu hazırlık toplantısını çağrıştırmıştı bana. Merakım daha çok kadınların o zamandan bu yana ne kadar kendi hemcinslerine karşı ayrımcılıktan uzaklaşmış olabildiği yönünde idi.

Toplantıya herkesin katıldığı bir oturumla başladık. Burada Ferice Acar CEDAW nedir, işleyişi nasıldır, bu oturumlarda takip edilmesi gereken yöntem nasıl olmalıdır konusunda bilgilendirmede bulunduktan sonra atölye çalışmaları başlamış oldu. Eğitim, sağlık, istihdam, şiddet ve karar alma mekanizmalarında kadın konulu atölyelerden ben eğitim konulu olanını seçmiştim. Zira yıllardır eğitim çalışması yapıyor olmanın yanı sıra eğitim ayrımcılığa uğradığımız ana alanlardan birini teşkil ediyordu. Mademki uygulamadaki aksaklıklar konuşulacak burada söyleyecek sözüm vardı.Tanışmanın ardından hazırlanan taslak metin üzerinde çalışmaya başladık. Konu eğitimde ayrımcılığa uğrayan kadınlardı. Ama söz konusu başörtüsü olunca pek çok itiraz geliyordu. CEDAW ülke raporunu hazırlarken STK’ların işbirliğini öngörüyordu. Ancak katılımcı STK’lar devletçi zihniyete sahip olunca kim sivil, kim değil konusu iyice karmaşıklaşıyordu. Devlete rağmen halkın yanında olması gerekenler tam tersi bir şekilde her ne kadar STK olarak anılsalar da devletçi oluyorlardı.

Toplantı hazırlanan raporun dil açısından değerlendirilmesiyle başladı. Konuşulanlar içerikten çok raporun tekniğiyle ilgiliydi.
Sıra anayasamızın 12. ve 40. maddelerinde bulunan “Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilemez, vazgeçilemez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.  Anayasamız bu maddelerle hiçbir ayrım yapılmaksızın kişisel hak ve hürriyetleri teminat altına almıştır. Buna bağlı olarak da bütün kanun tüzük, yönetmelik v.b. hukuki düzenlemeler kadın erkek ayrımı yapılmadan bütün vatandaşlarımızı kapsayacak biçimde düzenlenmiştir”,  bölümüne gelince buradaki ifadenin doğru olmadığını anayasa ile düzenlenen hakların yönetmeliklerle sınırlandırıldığını bu yüzden pek çok kız çocuğunun okuyamadığını belirterek bunun bu raporda ifade edilmesini istedim.Aslında herkesin bildiği bu yasağın dile getirilmesi pek çok kişinin itirazına konu oldu.

İtirazlarını dile getirirken ki argümanları kısaca şöyleydi;
Bu konu spesifik bir konu buraya girmez,
Bu ülke raporu, burada bu konuya değinemeyiz, isteyen gölge rapor hazırlayabilir.
Biz buraya nezaketen davet edildik böyle bir değişiklik yapma hakkımız yok.
Bu konu meclisi ilgilendirir, burası meclis değil. İsteyen yasalar çerçevesinde okuyabiliyor buna bir engel yok.
Bu konu daha önceki CEDAW raporunda yer aldığı için tekrar edilmesine gerek yok.
Size karşı yapılmış bir ayrımcılık yok.
Bu sorunu dile getirmeme itiraz edenlere “ neden ayrımcılık çerçevesinde dahi sorunlarımı dile getiremiyorum. Ben kadın mı değilim, yoksa bu ülkenin vatandaşı mı değilim? Diye sorduğumda buna verecek bir cevapları yoktu.CEDAW gibi bir çalışma konseptinde dahi herkesin bildiği ama bilmezden geldiği bir ayrımcılığı dile getirmeniz engellenebiliyor. Çok acı ki kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi kapsamında yapılan bir çalışmada dahi çok açık ayrımcılığa uğrayabiliyorsunuz.
Bu duruma kişisel olarak üzülmenin dışında en vahim olanı bu konuda ülkemizin ve insanımızın hala bir mesafe alamamış olması. Yıl 2007 ve maalesef  ülkede özgürlükler adına değişen hiçbir şey yok…{jcomments on}

Önceki Yazı

Sepetçiler Kasrı İftar Programı

Sonraki Yazı

ABD’li Öğrenciler Derneğimizi Ziyaret Etti

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir