Bir Büyük Düşünür; Ali Şeriati

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:
17-18 Kasım 2012

Fecr Yayınevi tarafından organize edilen Ali Şeriati sempozyumu yoğun katılımla Bağlarbaşı Kültür Merkezinde gerçekleşti. Ali Şeriati’yi öne çıkan yönleriyle tanımaya yönelik olan programa Şeriati’nin eşi Puran Hanım ve oğlu İhsan Bey de katıldı.

Programda Ali Şeriati şu şekilde anlatıldı: Ali Şeriati; modern, eleştirel, İslamcı, gelenekle hesabı olan, yapı bozumcu biridir. Şeriati geleneği asla kutsal görmez. Geleneğe insan içinden bakar. İnsanı özgürleştiren geleneği iyi, köleleştiren geleneği kötü diye tarif eder. Geleneğin dinin karşısına yeni bir din gibi çıkarılmasına da kuvvetle itiraz eder.

Aynı zamanda Şeriati dinin hem özgürleştirici hem de köleleştirici yönüne dikkat çeker. Batıda yaşanan dinin kişileri köleleştirdiğini, aydınlanmayla buna karşı çıkan batılı düşünürlerin haklı olduğunu, onların itirazlarının aslında Hristiyanlık ve kilise olduğunu İslam’ın ise kişiyi özgürleştiğini söyler.

Şeriati, bir düşüncenin, bir idealin kurumsallaşmasına da karşıdır. Tasavvufa da bu yönüyle itiraz eder. Fenafillah yerine fenafilhalk der yani Allah’ta değil halkta yok olmayı önerir.

Şeriati, bir taraftan düşünceyi bir taraftan da sosyal yapıyı değiştirmeyi hedefler. Geleneksel kurumlara toptan karşı çıkar.  Namaz, hac, hicret, tevhid, şura, şirk, şefaat gibi Kurani kavramları dönüştürür. Onlara yeni anlamlar yükler.

Geleneği Modernizmden daha çok eleştirmiştir ancak modernizmi de analize tabi tutmuştur. Zihni tarihin tahakkümünden kurtarmak Şeriati’nin önemli temalarından biridir.

Dini ilahi kökenli bir dünya görüşü olarak görür. Dinleri tarihte icra ettikleri rolleriyle ele alır. Dinin dejenere olmuş kısımlarına şiddetle itiraz etmiş diriltici yönüne vurgu yapmıştır. O İslam’ın devrimci yönünü ortaya çıkarmaya çalışmıştır.

Şeriati dinler tarihini kendimizi anlama ve sorgulama yönteminin zemini olarak görür. Dinler tarihini incelemek ve öğrenmek ona göre salt bilimsel bir merak değil varoluşsal bir zorunluluktur. Dinleri anlamak bir takım ritüelleri anlamak değildir. Dinleri anlamak bütün dinlerde varolan ortak ruha ulaşmakla mümkün olur.

Şeriati insanın özgürlük sorunu ve yabancılaşma konusunu çok önemsemiş bunun üzerinden müstakil eserler kaleme almıştır. Özgürlüğü insanın belirlenmişliğine karşı bir başkaldırı olarak tanımlayan Şeriati’ye göre özgürlük insanın kendinden haberdar olması, kendini tanıması ile mümkündür. Kişi etrafında olup bitenlere bakarken kendine bakmayı unutur. Halbuki özgürlük kendine bakmakla başlar, irade ile devam eder, irade varsa sorumluluğun da var demektir. İnsan yaratıcı bir varlıktır, kendine idealler koyar ve bunu gerçekleştirmeye çalışır. Özgür olmak öyle kolay bir şey de değildir. İnsan ancak belli aşamalardan geçerek özgürlüğünü kazanır.

Beşer ve insan arasındaki farka da işaret eden Şeriati, ancak özgürlüğünü kazanan insan olur der. Yoksa insanın diğer canlılardan bir farkı olmaz. Ona göre insan bu özgürlüğü kazanınca tanrıyla akraba olur.

Şeriati bu özgürlük tanımını yaratıcı felsefeyi referans alarak yapar. Şeriati anlatımlarında bolca sembolik dil kullanıyor. O sembolizmi anlamayınca Şeriati’yi anlamak ta mümkün olmaz. İşte Şeriati burada da sembolik bir dil kullanarak yaratılış felsefesindeki insanın başkaldırışını şöyle açıklar. İnsanın en büyük eylemi isyandır. Yeryüzü hayatı isyanla başlamıştır. İnsan ilk isyanı, ilk başkaldırışı ile insan olmaklığını kazanmıştır der.

Kapitalizmin ve kominizmin insanı ekonomik olarak yani kapitalizmin tüketici, kominizmin üretici vasıf üzerinden insanın özgürlüğünü tanımladığını söyler. Yunan felsefesinde ise insan tanrıyla kavga ederek özgürlüğünü elde eder der. Halbuki İslam’da Tanrı insanın dostudur, insanın yeryüzünde yaşamasına yardım eder. Dolayısıyla insana ve Tanrıya bakıştaki temel farklılıklarımıza dikkat çeker.

Şeriati’ye göre insan özgürlüğünü kolay elde edemez. Çünkü çok faktör tarafından bu özgürlük sınırlandırılmıştır. İnsanı belirleyen ve sınırlandıran ilk faktör tabiattır. İkincisi tarihin belirleyiciliğidir. Üçüncüsü “Ben”i oluşturan toplumdur. Dördüncüsü kişinin öz benliğidir. Bunlar insanın 4 zindanıdır ve ona göre bu zindanlarda kalanlar yabancılaşmış insandır. Bir insanın tam insan olabilmesi bütün potansiyellerini ortaya koyabilmesiyle mümkün olur. Tek yönlü gelişmeyle insan olunamayacağını söyler. Doğruluk, iyilik, güzellik, bilgi, sanat ve ahlak bu tam insanın özellikleridir.

İslam’ı analitik olarak ele alan ender biri olarak Şeriati sadece bir ütopya oluşturmamıştır. Gerçek İslam tanımı yapmak için kültürel İslam’ı mercek altına almıştır. Onun en önemli temalarından biri olan dine karşı din kavramıyla yaşanan dini çok ciddi eleştirmiş ve nasıl bir din olması gerektiği noktasında bir ufuk ortaya koymuştur.

Şeriati’nin bir diğer önemli teması şirktir. Ona göre şirk dininin özelliği Allahtan başka herhangi bir güce itaati dinsel formasyon altında sunmadır.  Ayrıca şirk dini, tevhide karşı kadın-erkek, zengin-fakir, güçlü-güçsüz gibi ayrımcılığı destekleyen dindir. Şirk dini gericidir, atalar dinine referans verir. Şeriati, kadın-erkek meselesini de böyle görüp lanetliyor. Kadın meselesini çözmek için moderniteyle hesaplaşmak yetmez gelenekle de hesaplaşılması gerekir diyor.

Şeriati dünyayı anlamak yetmez onu değiştirmeliyiz diyen, dinin devrimci yanına vurgu yapan, masa başı bilgi üreten entelektüellere karşı olan ve kendine entelektüel denmesinden de hoşlanmayan bir İslam düşünürüdür. Ama aynı zamanda bir aktivisttir, bir eylem adamıdır. Onun devrimci yaklaşımı ve başkaldırısı bütün metinlerine sirayet etmiştir. Bugün bile bizi etkileyen canlı ve coşkulu bir anlatımı vardır. Aynı zamanda bir söz ustasıdır. Anlatımı son derece güçlüdür. İki gün boyunca süren programa katılımın yoğunluğu ve katılımcıların daha çok gençlerden olması onun fikirlerinin hala geçerli olduğunun delili gibidir. Bugün onun fikirleri kadar gerçeği söyleme cesaretine de ihtiyacımız var. Ama her şeyden önce kendi değerlerimizle gençlerimizi buluşturmaya, batılı düşünürler kadar kendi düşünürlerimizin fikirlerinden de onları haberdar etmeye ihtiyacımız var. Böylece tek yönlü fikri beslenmenin önüne geçebilir kendi değerlerimize ait düşünce üretebileceğimiz bir sürece girebiliriz.

Hazırlayan: Ayla Kerimoğlu
Önceki Yazı

Kadına Yönelik Şiddete Sıfır Tolerans: “Beyaz Kurdele” İmza Kampanyası

Sonraki Yazı

Kayseri’de Kadın İstihdamı Nasıl Artırılır?

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir