Türkiye’de Siyasi Liderlik ve Siyasi Katılım
14 Aralık 2015
“Türkiye’de Siyasi Liderlik ve Siyasi Katılımda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” Projesi BM Kadın Birimi, Parlamentolar Arası Birlik (IPU) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) ortaklığında Ankara Holiday Inn Hotel’de 35 STK’yı temsilen toplam 52 kişinin katılımı ile gerçekleşti.
Projenin amacı, Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği açısından TBMM’nin dönüştürücü gücünden faydalanarak kadınların siyasi liderliğini ve katılımını güçlendirmek; projenin nihai hedefi ise karar alma süreçlerinde kadın sayısının artırılması olarak belirlenmişti. Bu proje çerçevesinde milletvekillerinin ve yasama uzmanlarının toplumsal cinsiyet konusunda daha duyarlı olmaları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması için kapasite geliştirme etkinikleri planlanmaktadır.
Toplantıda aşağıdaki konular gündeme getirilmiştir:
Sayın Sabine Freizer (Yönetişim Barış ve Güvenlik Politika Danışmanı, Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi, BM Kadın Birimi): Sayın Freizer konuşmasında, kültürel, ekonomik ve siyasi nedenlerle kadınların siyasete katılımının engellendiği, kadınların siyasette başarılı olabilmeleri için finansal kaynaklara erişebilmesi, eğitim alabilmesi ve ailelerinden destek görmelerinin önemine değindi.
”1325 (2000) Sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararıyla 31 Ekim 2000 tarihinde kabul edilen yasa gereği kadınların barış süreçlerinde etkin rol alması ve kadınların siyasette kilit rol üstlenmeleri gerektiğine işaret eden Freizer, BM’in Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi (CEDAW) gereğince kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi için yapısal, sosyal ve kültürel değişimlerin gerçekleşmesinden üye ülkelerin sorumlu olduğunu hatırlattı.

Sayın Neşe Çakır (Proje Yöneticisi), projenin amaçlarını “kadınların karar alma mekanizmalarına katılımlarını artırmaya yönelik yasal çerçevelerin ve politikaların düzenlenmesi ve uygulanması, kadınların siyasi liderliği ve siyasete katılımlarını teşvik eden toplumsal cinsiyete duyarlı önlemlerin alınması ve TBMM’nin toplumsal cinsiyete dayalı bütçe oluşturması” olarak açıkladı.
Ardından, KEFEK’in toplumsal cinsiyet anaakımlaştırma stratejisini uygulayabilmesi için STK’lar ve kadın kuruluşları ile güçlü ilişkiler kurması gerekmektedir”, dedi.
Sn. Dr. Selma Acuner (BM Kadın Birimi – Küresel Sivil Toplum Danışma Kurulu ve Şiddet Gözlemevi Uzmanlar Grubu Üyesi) konuşmasında, kadın sorununu ele alan uluslararası sözleşmelerin sorunun çözümü için ne anlam ifade ettiğini, buradan hareketle nelerin yapılabileceğini anlattı ve eşit temsil hakkının bir vatandaşlık hakkı olarak anayasaya girmesi gerektiğini söyledi. CEDAW’ın, küresel kadın hareketinin en güçlü dayanağı olduğunu ifade eden Acuner, 1945 BM Evrensel Beyannamesi sonucunda kurulan Kadının Statüsü Komisyonu’nun (KSK), kadın hakları konusunda uluslararası siyasi gündemin oluşmasına zemin sağlayan ancak bağlayıcı olmayan bir platform olduğu, ülkelerin kadın politikalarının karmaşıklığı (özellikle cinsellik ve üreme hakları konusunda) nedeniyle KSK’da karar çıkarmanın zor olduğunu ancak; bir baskı unsuru olarak kadın örgütlerinin KSK’ya katılımının sağlanması gerektiğinin altını çizdi. Resmi yetkililerin KSK görüşmelerine katılmak isteyen kadın örgütlerine karşı dışlayıcı/itici tutumlarının değişmesi gerektiğine dikkat çeken Acuner, kadın örgütlerini dışarıda bırakmak konunun sahiplerini dışarıda bırakmaktır, bu da KSK‘nın ruhuna aykırıdır, dedi.
Ülkelerin farklı önceliklerinin olduğunu ve bunu belirleyen normların birbiri ile zıtlaşması ve kültürel çatışmaların BM çerçevesinde kadın hak ve özgürlüklerini sağlayacak kararların çıkmasını engellediğine dikkat çeken Acuner, KSK’da tartışmalar hükümetler arası siyasi kavgaya dönüşmekte, gündemi muhafazakârların belirlemesi ile gündemin bloke edilmesi söz konusu olmaktadır, dedi.
Sn. Ezgi Koçak, (Kaos GL) yaptığı konuşmada şunları söyledi:
CEDAW Sözleşmesi BM Genel Kurulu’nda 1979 yılında onaylanmış ve 1981 yılında yürürlüğe girmiş, 189 ülke tarafından da imzalanmıştır. Sözleşme temelinde ülkeler ulusal ve yerel düzeyde kadının insan haklarını geliştirmek durumundadır. CEDAW’a taraf olan ülkelerin Komiteye belirli aralıklarla rapor sunmaları gerekmektedir.
CEDAW Komitesi Ekim 2015’te Türkiye’ye 20 soru yöneltmiştir. Ayrımcılık karşıtı yasa, cinsel yönelim, nefret suçları, kadınların ifade özgürlükleri, kamu denetçiliği (ombudsman), insan haklarının Paris Prensipleri ile ne kadar uyumlu olduğu, güvenlik konusu, Kürt kadınlar ve yükselen muhafazakârlık konuları soru yöneltilen temel konu başlıklarıdır.

Hükümete, 4+4+4 eğitim sistemi, LGBT bireyler ve engelli kadınların hakları, kadın politikalarının neden aileye yönelik olduğu ile ilgili soruları, hükümetin kapılarının STK’lara kapalı olması nedeniyle ancak CEDAW Komitesi aracılığıyla yöneltebiliyoruz.
Halihazırda kadınlar bir birey olarak değil, ailenin yeniden üretim aracı olarak görülmektedir. Kadının istihdama katılımı, esnek çalışma koşullarına hapsedilmektedir.
Hükümet, CEDAW vesilesiyle sorulara yanıt vererek bizi muhatap almak zorundadır.
Sn. İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu) konuşmasında, “siyasi temsil sınırlı bir alandır. Oysa ülkede pek çok açıdan farklı kadınlar yaşamaktadır ve ihtiyaçları da farklıdır. Son zamanlarda kadınlar, sadece temsille sınırlı olmayan büyük bir politik alan açmışlarsa da kadınların bu alanda belirleyici konumda olduğundan söz edilemez. Katılım; yaşam alanımızı kendimizin belirlemesi demektir. Bunun için kadın örgütlenmesinin desteklenmesi, güçlendirilmesi ve önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir” dedi.
Demokratik yapılanmada ilişkilerin kişisel değil kurumsal olmak zorunda olduğunu ifade eden Üstün, “yereldeki her sivil toplum örgütünün edindiği bilgi ve deneyim uzmanlık anlamına gelir. Meclis bu ülkede yaşayan kadın örgütlerine açılmalıdır. Kadınlar Meclise seslerini taşıyamıyorlarsa, katılamıyorlar demektir”, dedi.
Programın ikinci bölümünde gerçekleşen çalıştaylarda serdedilen görüşler paralelinde alınan kararlar genel kurulla paylaşıldı.
Programdan aklımızda kalanlar
Programa katılanların genel kanaatlerini bir kaç noktada özetlemek mümkün görünüyor:
1- Sayın Fatma Şahin’in Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı döneminde gerçekleştirdiği kadın lehine çalışmalardan sonra gelen yeni Bakanın kadın konusunu aile ekseninde ele almış olması ve kadın STK’ların süreçten dışlanması bir eleştiri olarak dile getirildi.
2- Bakan Ayşenur İslam döneminde kendilerinin hiç bir görüşme isteğinin kabul edilmediği ancak yeni Bakan Sema Ramazanoğlu’nun sivil toplum geçmişinden ötürü diyaloğa daha açık olduğu, dolayısıyla STK’ların Bakanlıkla yeni bir ilişki ve çalışma zemini oluşturulabileceği ifade edildi.
3- KEFEK’in etkin kullanılmasının toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemine dikkat çekildi ve STK iş birliğiyle KEFEK’in çalışmalarına ivme kazandırılması gereği dile getirildi. Bunun için yılda iki kez KEFEK ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya gelmesi önerildi.
4- Hükümetin kadın politikalarına yönelik temel eleştiri noktası; kadınların, bir birey olarak değil ailenin yeniden üretim aracı olarak görülüyor olmasıydı.
5- İktidarın kadınlar için esnek çalışma saatleri getirmek istemesine; kadını ev içinde tanımlayan mantığa uygun olduğu, bu çalışma sisteminin kadınlara kariyer imkanı tanımayacağı ve kadını eve hapsedeceği düşüncesiyle itiraz edildi.
6- Yapılacak çalışmalarda LGBT bireylerin de muhakkak yer alması sık sık dile getirildi.
7- STK’larla olması gereken düzeyde bir işbirliğinin olmaması nedeniyle, hükümete yönelik yaptırımların ancak CEDAW üzerinden uygulanabileceği ve bu mekanizmanın daha etkin bir biçimde kullanılması gerektiği özellikle vurgulandı.
8- Dikkati çeken bir başka husus; programa katılan kadın STK’ların, kadın konusunun kendi feminist perspektiflerine uygun olarak ele alınması ve düzenlemeler yapılmasını istiyor olmalarıydı. Aynı anlayışı paylaşmayan yetkililerin kendilerini süreçten dışladığını düşünen STK’lar BM düzeyinde çalışmalarını sürdürmekte ve uluslararası anlaşmalar üzerinden Türkiye politikalarına etki etmeye çalışmaktalar. Ancak iktidar partisi, muhafazakar kimliği ile oy almış ve buna uygun politikalar geliştirmeyi seçmenine verdiği oyun gereği saymakta olduğundan bundan sonra yapılacak kadın çalışmaları daha çok gerilim üreteceğe benziyor.