13 Aralık 2018

Suriye’de yaşanan iç savaştan kaçışı, bir çocuğun gözünden Misafir isimli yapımıyla sinemaya aktaran Andaç Haznedaroğlu, Hazar Derneğinin konuğu oldu. Bağlarbaşı Kültür Merkezinde yapılan etkinlikte önce Misafir Filmi izlendi; ardından söyleşi yapıldı.

Söyleşiden önce açılış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Ayla Kerimoğlu;

“Günümüz dünyasının en etkili kitle iletişim aracı olan sinema, yaygın kanaatin aksine sadece bir eğlence aracı ve boş vakit etkinliği değil. Kendine ait bir dili ve anlatım özelliği olan sinemada, sadece bir dakikada pek çok şeyi bir arada anlatabilmek mümkün. Bu çoklu anlatımın gücüyle günümüzde sinema, en etkili “kitle ikna sanatı” olarak bilinmekte.

Kültür aktarımında da oldukça işlevsel bir role sahip olan sinema, aynı zamanda toplumları manipüle eden güçlü bir propaganda aracıdır.

Amerikan kültür ve ideolojisinin yayılmasında, Yahudilere uygulanan holokostun tüm dünyada bilinmesinde sinemanın başat bir rolü vardır.

Pek çok açıdan sinemaya güçlü hikayeler sunabilecek olan İslam dünyası sinemanın bu gücünden henüz yeterince yararlanamamaktadır.

Mesela Bizler; Bosna savaşının siyasi, hukuki ve insani durumunu henüz sinema diline aktararak dünyaya anlatabilmiş değiliz.

Yine Afganistan, Irak işgali, Ortadoğu’da yaşanan çatışmaların neye ve kime hizmet ettiğini, Somali’deki açlığın sömürü düzeniyle ilişkisini, Arakan’da yaşanan soykırımı ya da yıllardır yaşadığı zulümle, dünyaya en çok mülteci veren Filistin meselesini ve diğerlerini yeterince etkili bir biçimde sinemaya yansıtamadık. Buralardaki küresel güçlerin rolünü ve orada yaşanan insani dramları, insanların dikkatine, adaletine ve merhametine sunamadık.

Kısaca, bizler sinemayı hala eğlence kültürünün bir aracı olarak görmeye devam ediyoruz.” dedi.

Az sayıda film yönetmeninin, bu alanın dışına çıkıp, daha farklı bir sorumlulukla hareket ettiğini, “Misafir” filminin de böyle bir duyarlılığın eseri olduğunu söyleyerek,  Suriye savaşının insani yönüne dikkat çeken Misafir filminin yapımcısı ve yönetmeni olan Andaç Haznedaroğlu’na bu duyarlılığından dolayı teşekkür etti.

Söyleşide Andaç Haznedaroğlu, filmi çekmesine neden olan olayı anlattıktan sonra ardından tatil planını erteleyip sınır bölgesine nasıl gittiğini ve oradan Türkiye’ye geçen Suriyelilerle nasıl üç buçuk yıl geçirdiği anlattı.

Bu süreçte Suriyelilerle oluşturduğu güven ve sevgi ilişkisinin hala devam ettiğini söyleyen Haznedaroğlu, filmi çektikten sonra kendinde yaşadığı zihinsel değişimi de anlattı. Film çekimi esnasında şahit olduğu ağır tabloları filmine yansıtmadığının altını çizen Haznedaroğlu, “olabildiğince gerçek ve objektif bir film yapmaya gayret ettim. Oyuncularımızın çoğu Suriyeli; başrol oyuncusu olan çocuğu çok zor buldum. Bu süreçte birçok Suriyeli yetimhaneyi gezdim, o zaman bu kadar çok yetimhane olduğunu da görmüş oldum,” dedi.

Filmde Suriyelilerin oynaması nedeniyle zaman zaman duygusal anların yaşandığını, film çekimini bırakıp birlikte ağladıklarını da anlatan Haznedaroğlu, “yine de tüm bunlar, filmin çok gerçek olmasını sağladı,” dedi.

Film, Türkiye’de çok az salonda vizyona girmesi ve çok kısa kalması nedeniyle büyük kitlelerle buluşamasa da, uluslararası arenada daha şimdiden 8 ödül almış durumda.

İzleyiciler arasında bulunan bir Suriyeli, filmi “tam da beni anlatıyor” diye yorumladı. Önce dayanamayıp çıkmak istedim sonra beni anlayanlar var diye bir rahatlık hissettim diyen Suriyelilerin olması filmin aslında ne kadar gerçek olduğunu da göstermiş oldu.