BURSA KADIN BULUŞMASI
Kadın Buluşmaları; Türkiye genelinde, ortak hassasiyetleri olan kadınların, kendi aralarında iletişim ve bilgi akışını sağlamak, problemlerin tespitinde ve çözümünde istişare, dayanışma ve işbirliği içinde olmak amacıyla yılda iki kez bir araya geldikleri oluşumun adıdır. İlki 31 Mayıs- 1 Haziran 2003 tarihinde Ankara’da olmak üzere sırasıyla Çorum, Antalya, İstanbul, Batman ve Afyonda yapılan “Kadın Buluşmaları”nın sonuncusu, 28-30 Nisan 2006 tarihleri arasında Bursa’da “Değerler” başlığı altında gerçekleştirildi.
Daha çok evrensel değerlerin ele alındığı Bursa buluşmasındaki konuşmacılardan, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Hayati Hökelekli, “Din Değerleri ve Eğitim” başlıklı konuşmasında yer alan bir anketin sonuçlarına göre: %99’u Müslüman olan Türkiye nüfusunun %30’u günlük namaz, %67 si Cuma namazı, %72’i bayram namazı kılıyor. Yine bu ankete göre hayatımızda Tanrı önemlidir diyenler %85, cinsel özgürlükten yana olanlar %29dur. Bunların yanında, %68’i yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış ve %6’sı da güven sorunu yaşamaktadır. Sayın Hökelekli bu anketten yola çıkarak inançlarla değerlerin uyuşmadığı şeklinde kısa bir değerlendirme yapmıştır. Konuşmasına; “çağımız insanı ahlak ve değerlerden yoksun hale gelmiştir. Başlıca sebeplerinden biri de Ahlaki donanımdan yoksun bilgidir. Çünkü böyle bir bilginin tezahürü bütün değerleri yıkan bir güç olabilir ve olmuştur da. Halbuki Yaradan, insana başlı başına değer atfetmiş ve onu ahlakla donatmıştır. Onun içindir ki öze dönüşün bir göstergesi olarak değerler bugün dünyada yükselen trend olmuştur. Değerlerin sadece bir moda olmaktan öte hayat tarzı olabilmesi için yeni bir ben idraki, sağlam ve iyi karakterli insanlar yetiştirmek ve böylece güzel ahlak modelleri ortaya koymak gerekiyor. Din ise bu anlamda iyi bir kaynaktır.” dedikten sonra konuşmasını ümit vadeden cümlelerle bitirmiştir.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yard. Doç. Dr. Enver Uysal’ın “Değer Kaymasının Sonuçları ve Etik Kimliğin Korunması” konulu konuşmasını genel olarak şöyle toparlayabiliriz:
“Tanzimat ve batılılaşmayla birlikte bizde yaşanan taklit, duyarsızlık v.b. sebeplerden dolayı kimlik kayması yaşanmıştır. Bu ise hayatın dine yabancılaşmasına meydan vermiştir. Tanzimattan hemen öncesine kadar bizde var olan ve genlerimizle taşınan dini, milli, tarihi, kültürel geleneklerin dönüştürülerek tekrar kazanılması gerekir. Özümüzde var olandan hareket etmeliyiz çünkü değerler her toplumun kendi dünya görüşüne göre şekillenir. Bu sebeple eğitime ciddi anlamda yatırım yapılmalıdır. Bu konuda da en büyük görev her zaman olduğu gibi yine kadınlarındır. Çünkü kadınlar, öz kimliğimizin gönüllü kahramanlarıdır.”
Uludağ Üniversitesi’nden, uzman Çiğdem Tüfekçi, “Batıda Değerlere Dönüş” adlı konuşmasında medeniyetler arasındaki paradigma farkından bahsetmiştir. Sayın Tüfekçi; “modern insan, dünyada her şeyi yapmaya muktedir ve her şeyi yönlendirme konusunda kendini hak sahibi gördüğü içindir ki Dünya savaşları olmuş ve insanlar bir hiç uğruna telef edilmişlerdir. Şimdilerde yaşanan ekolojik kriz de bu paradigmanın bir yansımasıdır. Biz ise bütüncül bir paradigmaya sahibiz. Varolan değerlerimizin farkına varıp ondan hareketle yeni bir ahlak ve çevre bilinci oluşturmamız elzemdir” demiş ve buna göre yapılabilecekleri şöyle sıralamıştır: “Yaşam boyu eğitim diyerek, nesillere, edep, ahlak, haya eğitimi verilmeli. Ana baba eğitiminin öncelikli olması gereken aileler, bu konuda bilinçlendirilmeli.
Değerlere dayalı kültür üretimi yapılmalı. Basın yayın medya kuruluşlarını değerlere saygılı olmaya davet etmelidir.”
“Zihniyet Değişimi ve Değerler” konusunun tartışıldığı 2.gün oturumlarında, Prof. Dr.Ümit Meriç; beden ve ruhun bize emanet olduğundan hareketle dünyanın da bir emanet olduğunu ve dolayısıyla kainattan sorumlu olduğumuz gerçeğini unutmadan hareket etmemiz gerektiğini vurgulamıştır.
Diğer konuşmacı Araştırmacı-Yazar Yıldız Ramazanoğlu ise özetle şunları söyledi: Beyaz, siyah veya başka bir ırk olmak, batıya veya doğuya ait olmak bir şey ifade etmez. Bizim üstünlüğümüz zaten insan olmamızdan kaynaklanmaktadır. Bize düşen, Rabbimizin Fussilet Suresi 33. Ayette buyurduğu gibi “Ben Müslümanlardanım de ve dosdoğru ol” hükmünce hareket etmektir.
Kimliğimizi içine doğduğumuz kültür belirler. Bizler de cumhuriyet kültüründe doğan cumhuriyet kadınlarıyız ve geçmişten de ancak esin kaynağı olarak faydalanırız. Müslüman, Rabbine teslim olmalı ve aynı zamanda bütün güzellikleri temsil etme özelliği taşımalıdır.
İstanbul Müftülüğü’nde görev yapan, din eğitimi uzmanı Nevin Meriç: “Değerlerdeki Değişimin Fetvalarda Örnekliği” konulu konuşmasında, değerin kültürle iç içe olduğunu söyledi. Devamında ise; “Değerlerin kaynağı vahiydir ve değerler ilk olarak ailede öğretilir. Çünkü aile, değer ve duygularını kuşaktan kuşağa aktarır, neslin devamını sağlar.Değerlerin değişmesi, modernleşme ve dünyevileşme Rab-kul ilişkisine mesafe koydu. Yeniden inşa süreci başlatılmalı; değerlerimizi Rab-kul ilişkisi içinde düzenlemeliyiz.Yalnızlaşan insana ziyaret kültürünü canlandırıp derdini paylaşarak yardım etmeliyiz” demiştir.
Sonuç olarak en büyük insani değerin “iman” olduğu vurgulandı. Bu çerçevede eğitim faaliyetlerine destek olmak, kadın ve aileyi desteklemek, ekonomi alanında doğru ahlakı yerleştirmek, herkesin kadın ve erkek olarak üzerine düşeni yapması, gençlere hedef göstermek, tüketimi kırmak ve israfı önlemek, değerleri yeniden canlandıracaktır.
Atölye çalışmaları ve kulis görüşmeleri de çok canlı ve tartışmalı geçti. Kadınlarımız sorunlara vakıf ve çözüm arayışı içinde idiler. Bir sonraki buluşma için Urfa’dan gelen davet kabul edildi ve bir buluşma böylece sona erdi.
Emine Akay
HAZAR GRUBU