24-26 Kasım 2012
İstanbul Kongre Merkezi
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Kadın Platformunun “Aile ve Şiddet “ başlıklı konferansı İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Aile içi şiddet ve sonuçlarına yönelik farkındalığı arttırmayı, şiddet sarmalının aile içerisinden türemesindeki çapraşık ama bir o kadar gerçek sorunla yüzleşmeyi ve bu konunun farklı disiplinlerden gelen akademisyenler, sivil toplum alanından temsilciler ve bağımsız araştırmacılar tarafından tüm yönleriyle ele alınmasını ve çözüm politikalarının yapılandırılmasını hedefleyen konferansa 15 ülkeden yaklaşık 50 konuşmacı katıldı.
Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği olarak, 24- 26 Kasım tarihleri arasında üç gün boyunca pek çok oturum ve başlık altında yapılandırılan konferansın 23 Kasım akşamında gerçekleştirilen tanıtım toplantısına katıldık. Toplantının açılış konuşmasını yapan Vuslat Doğan Sabancı, şiddetin aile içi bir mesele olarak gizli kalmasının toplumsal bir yara olduğunu ancak yapılan çalışmaların meyvelerini verdiği bu son dönemde bu tabuyu kırmaya yönelik ciddi bir aşama kaydedildiğini, muhafazakar kesimlerin bu meseleyi dillendirmesiyle, bu tabuların yok edecek toplumsal farkındalığın mutlaka artacağına olan inancını belirtti .
Antropolojik, sosyolojik, psikolojik, hukuki, etik gibi pek çok farklı disipliner yaklaşımla ele alınan şiddet sorununun çok yönlü tanımlandığı konferansta, aile gibi toplumsal yapının nüvesi olan bir kurumun şiddetle mücadelede güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi. Aile içi şiddet, töre cinayetleri, çocuklara yönelik şiddet, göç ve şiddet, medya ve şiddet, internet üzerinden şiddet, toplumsal şiddet, gibi farklı temalar altında şiddet sarmalının engellenmesinde şiddetle mücadele örnekleri değerlendirildi ve konunun hukuki boyutu dünya üzerindeki örnekleriyle tartışıldı.
Bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Aile Konferansı sonuç bildirgesinde; Devletin her türlü şiddeti önleyici, azaltıcı tedbirleri almasının acil önemine işaret edildi. Gerek bireylere gerek ailelere psikolojik ve sosyal desteğin en nitelikli şekilde verilebilmesi amacıyla devlet birimlerinin yeni ve yapıcı tedbirler sunmasının gereğine dikkat çekildi. Şiddet sorunlarında birincil muhatap olan polis ve jandarma gibi kolluk birimlerine aile ve şiddet konusunda verilecek eğitimlerin, ihtiyaç duyulan toplumsal duyarlılığı geliştirmedeki öneminin de birincil olduğu vurgulandı. Devletin mağdur ve fail için gerekli psikolojik desteği verebilme kapasitesini arttıracak yeni merkezler kurulması ve aile ombudsmanlık sisteminin yaygınlaştırılması gerektiği belirtildi.
Ayrıca, sivil toplum birimlerinin konuya duyarlılık ve desteklerini arttırması, devletle bir araya gelerek toplumsal şiddeti azaltacak yeni çözümler üretmesi çağrısında bulunuldu. Okul müfredatlarında barışçıl yaklaşımların örneklendirilmesinin gençlere şiddetle mücadelede yeni vizyon kazandırılabileceği ifade edildi. Töre, örf, dini inanç gibi topluma olumlu katkı sunması beklenen yapıların şiddet gerekçesi olarak kullanılmasının engellenmesi ve bilakis bu kurumların şiddeti karşı duran yüzlerinin hatırlatılmasına duyulan ihtiyaç dile getirildi. Şiddetin yaygınlaşması ve normalleşmesine olumsuz katkısı sebebiyle medya eleştirisi yapıldı ve medyanın konuya yapıcı katkı sunma potansiyeline dikkat çekildi.{jcomments on}
Hazırlayan: Fatma Topçu