13.04.2018
Yaklaşık 6 yıldır görülen ve sona gelen 28 Şubat davasında 13 Nisan karar günü olarak belirlenmişti. Ankara 5. Ağır Ceza’da gerçekleşen duruşma salonunda oldukça gergin bir atmosfer vardı. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan sanık ve yakınlarının endişeli bekleyişleri ile yıllarca ötekileştirilenlerin geçmişin bir tesellisi için bu ana şahitlik etmek istemelerinin heyecanı gözle görünmez bir biçimde çatışma halindeydi.
Bir tarafta geçmişin muktedirlerinin günün mağlubiyetini hazmedememesinden kaynaklı öfke, diğer tarafta ise bugünün galiplerinin gözle görünür sevinci arasında yaşanan bir gerilim vardı salonda.
Daha duruşma başlamadan önce salon hınca hınç dolmuş; avukatlar, sanıklar, müştekiler bile ayakta kalmıştı.
Sanıklara son sözleri sorulduğunda çoğu beraatını isterken “söyleyecek başka sözüm yok” diyenler de oldu. “Beraatımı istiyorum” diyenler oldukça, salonda oturdukları yerden sessizce “ben de geçmiş yıllarımı istiyorum” diyen 28 Şubat mağdurları dikkat çekiyordu. Son söz olarak “milletime hizmetten başka bir şey yapmadım” diyen bir sanığa karşı yine eski bir mağdur “hangi millet” diye sordu.
“Bu kadar kalabalık bir izleyici önünde savunma vermek istemiyorum” diyen sanığın sözleri milletin gözü önünde başını açtırılan kız öğrencileri hatırlattı.
Karar için yeniden salona girildiğinde herkes nefeslerini tutmuş bir devri noktalayacak cümleleri bekliyordu. Hakim önce suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat eden 68 kişinin isimlerini saydı. Ardından süreç esnasında hayatını kaybeden 4 kişinin davasının düştüğünü ifade etti.
Daha sonra suçlu olmasına rağmen suçu zaman aşımına uğrayan isimleri saydı.
Ve sonunda Çetin Doğan, Çevik Bir, İsmail Hakkı Karadayı ve Kemal Gürüz’ün de aralarında olduğu 21 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildiğini ancak; cezada iyi hal indirimi yapılarak müebbet hapis cezasına çevrildiğini beyan etti. Ceza alan 21 kişinin TSK ile ilişkilerinin kesilmesine de hükmedildi. Karar boyunca salonda derin bir sessizlik vardı. Hakim “tamam, bitti” dediği halde kimse yerinden kıpırdayamadı. Polislerin uyarısıyla ancak yerimizden kalkabildik.
Kararla birlikte müştekilerin gözlerinde yaş, boğazlarında bir düğüm oluştu sanki. Kimsenin yüzü gülmüyordu. Salona girerken duyulan neşe yerini belli belirsiz bir hüzne bırakmıştı. Zira temyiz sürecinin ardından eğer Yargıtay cezayı aynen onarsa sanıklar cezaevine girecekti. Yargıtay’ın iş yükü göz önüne alındığında bu bazı sanıklar için hiç gerçekleşmeyebilirdi.
Yani suç tespit edilmiş, kişi suçlu bulunmuş ama ceza mahşere kalmıştı.
28 Şubat darbe süreci birçok kişinin hayatında pek çok olumsuz etkiler oluşturdu. Refah-Yol Hükümeti düşürüldü ve Refah Partisi kapatıldı. İşinden, okulundan, hayatından, özgürlüğünden edilen isimler oldu. 28 Şubat darbe süreci günümüzü bile etkileyen bir süreç halinde yaşandı. Geriye, döneme ait pek çok acı tecrübe kaldı. Ülkemizin darbeler tarihine yeni bir darbe modeli de kara bir leke gibi eklenmiş oldu.
Sonunda Türk milleti bu darbe zihniyetiyle hesaplaşmak, daha özgür ve demokratik bir sürecin önünü açmaya dönük bir ufuk belirledi. İşte bunların bir başlangıcı olarak bu yargılamaların manevi ve sembolik değeri tartışılmaz. Her ne kadar sürecin mağdurlarını bu ceza tatmin etmemiş olsa da ülkemizin geleceği açısından çok önemli bir adım olduğunu da teslim etmek gerekir. 28 Şubat darbe sürecinin aktörleri sadece askerler değildi. Sürecin diğer unsurlarını da içine alan yeni bir değerlendirme yapılması gerekir; dönemin medyası, sendikaların oluşturduğu beşli çetesi, işin mali kısmını üstlenen ekonomik kurumlar, yargıda ve bürokraside yuvalananlar, STK destekçileri gibi diğer sacayakları da ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bütün bunların askerlerin mahkûmiyeti üzerinden aklanması hiç de adil değil.
Umarız 28 Şubat darbe duruşmasında alınan mahkûmiyet kararı bazı insanları cezalandırmanın ötesinde sonuçlar icra eder. Umarız bu karar ülkemizde bundan sonra yaşanabilecek demokrasi dışı hareketleri önleyici bir bariyer oluşturur.
Hazırlayan: Hazar Derneği