İslam’a Göre Bahailik

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Dr. İlyas ÜZÜM

 

Bahailik konusunu hem İslam ilkeleri açısından hem de  Bahailerin bakış açısıyla işlemek üzere iki aşamalı program yaptık.

Programımızın birinci aşamasında Dr.İlyas Üzüm misafirimiz olmuş ve İslam ilkeleri açısından Bahailiği bize anlatmıştır. Özeti aşağıda istifadenize sunuyoruz:

“Bahailik, İmamayye Şiası içinde teşekkül eden Şeyhilik, Babilik, Reşdilik çizgisinin bir uzantısıdır. Mensupları Bahailik’ i müstakil bir din olarak görmektedir. Fakat ilk tabilerinin geçmişine, kullandıkları terimlere, temel çıkış noktalarına baktığımızda tamamen Şii karakterli bir oluşum olduğunu görürüz.
İmamiyye Şiasına göre 12. imam 941 yılında büyük gizliliğe intikal etmiştir. Şeyh Ahmet el- Ahsai (ö. 1826), kaybolan bu imamın manevi nurunu topluma aksettirecek “kâmil bir şii” bulunması gerektiğini ve bütün peygamberlerde, 12 imamda tecelli eden hakikatin ancak kamil bir şiide bulunabileceğini söylemiş, bir süre sonda da kendisinin ve öğrencisi Kazım Reşit’ in “kamil şii” olduğunu ileri sürmüştür.
Kazım Reşit’ in öğrencilerinden Ali Muhammed daha da ileri giderek kendisinin önce mehdiye açılan “bab” kapı olduğunu, sonra da peygamber olduğunu ileri sürmüştür.
Çeşitli sosyal ve iktisadi zorluklar içinde yaşayan 19. y.y. İran’ ında bir dereceye kadar ilgi gören Bahailik başta İngilizler ve Ruslar olmak üzere batılılar tarafından desteklenmiştir. Ancak İslam âlimleri tarafından küfrüne hükmedilmiş olan Bab ve beraberindekiler kurşuna dizilmişlerdir. Babın öğrencilerinden Bahaullah Mirza Hüseyin Ali bir süre sonra kendisinin “yeni bir zuhur” olduğu iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Bahaullah Hüseyin Ali peygamberliğini ilan edince önce Bağdat’ a sonra da Akka’ ya sürülmüş ve 1892 yılında orada vefat etmiştir.
İslam âlimlerine göre Bahai anlayışın temelini teşkil eden Mirza Hüseyin Ali’ nin peygamberliği, yazdığı kitapların vahiy mahsulü olduğu ve İslam dininin hükmünü nesh ettiği iddiaları kabul edilebilir olmaktan tamamen uzaktı. Zira Allah, Hz. Muhammed’ in son peygamber olduğunu ve ondan sonra peygamber gelmeyeceğini açıkça bildirmiştir. O’ nun en büyük mucizesi olan Kur’an ‘ın hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar intikal etmesi de yeni bir peygambere ve kitaba ihtiyaç olmadığını açıkça göstermektedir.
Öte yandan Bahaullah’ ın İkan, Akdes, Saklı Sözler gibi eserleri, vahiy karakteri taşımaktan çok uzaktır. Bunların çoğu Kur’an, Kitab-ı Mukaddes ve Şii kültürde önemli yeri olan Bihar’ ül Envar gibi kaynaklardan derleme metinlerdir ve dil açısından yer yer ciddi hatalara sahiptir.
Bahai anlayışta var olan kıyametin kopmayacağı ve cehennemin inkarı telakkisi de kabul edilebilir gibi değildir. Kur’an-ı Kerim’de ki bir çok ayetin yanında, teorik fizik alanındaki çalışmalarda fiziki kıyametin kopacağını ispatlamaktadır. Bahailikte yer alan 3 vakit namaz, yılda 19 gün oruç vs. gibi ibadetlerin de ilahi bir dayanağı yoktur. Ayrıca bu inanışta öne çıkarılan sosyal hayata ait tespitler ve ilkeler en detaylı ve sağlam haliyle İslam dininde mevcuttur.”

Not: Hocamızın konuşması, deşifre üzerinden özet haline getirilmiştir.

Hazırlayan: Dilek Karataş
Önceki Yazı

Kader

Sonraki Yazı

Bahailere Göre Bahailik

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir