Sosyal Medya; Sanal mı? Gerçek mi?: İnternet Bağımlılığı

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Klinik Psikolog Mehmet Dinç

11 Kasım 2017

Bağımlılık dendiğinde insanların aklına gelen standart bağımlılıklar vardır; alkol, uyuşturucu, sigara bağımlılığı gibi. Bunlar kimyasal bağımlılıklardır. Kimyasal bağımlılıktan daha tehlikeli olan ise eylemsel bağımlılıklardır. Eylemsel bağımlılık bir kişinin bir davranışa bağımlı olması ve uyuşturucunun zarar verdiği gibi o davranışın o insana zarar vermesidir. Toplumda davranış bağımlılığı kötü alışkanlık gibi görülerek hafife alınmaktadır. Halbuki uyuşturucu bağımlılığı neyse, tanı almış davranış bağımlılığı da onun gibidir ve bunu tek başına bir insanın iradesiyle çözmesi mümkün değildir; tıbbi tedavi gerektirir.

Bağımlılığa giden yolları basamaklar olarak ele alırsak;

  • Birinci basamak kullanım basamağıdır ve bu basamağın hiçbir zararı yoktur. Bir insan uyuşturucuyu bir defa kullansa zarar görmez. Bu kullanım basamağıdır.
  • İkinci basamak kötüye kullanım basamağıdır. Yani kullanmaktan artık zarar görmeye başlamıştır fakat yine bağımlılık aşamasında değildir, kişiyi döndürmek kolaydır.
  • Üçüncü basamak ise bağımlılık basamağıdır. Bağımlılık basamağında iki tane kriterimiz vardır;
  • Kontrolün kaybolması yani iradenin kişide olmaması; vakti olmasa da, istemese de yapmak zorunda olması.
  • Onsuz yaşamamaya başlaması. Günlük en basit işi bile onu kullanmadan yapamaz hale gelmesi. Kişide bu iki kriter varsa bir bağımlılık söz konusudur.

Şöyle bir problemimiz var. Geçen sene bağımlılıkla alakalı verdiğim bir seminerde, “şayet çocuğunuzun içe kapanması arttıysa, ders başarısında düşüş varsa, öz bakım azaldıysa, arkadaşlarıyla irtibatı azaldıysa, odaya giriyor uzun saatler çıkmıyorsa, anne babadan para aşırıyorsa, eski hobilere ilgi azaldıysa korkun, çocuğunuz uyuşturucu bağımlılığı olabilir”, dedim. Seminerden sonra bir kadın telaşlı bir şekilde yanıma geldi. Bu dedikleriniz hepsi benim oğlumda var. Babasının cebinden para aldığını bile gördük dedi ve çocuğu bana getirdi. Sonunda çocuğun kumar bağımlısı olduğu ortaya çıktı ve ben bunu aileye ilettiğimde anne “çok şükür Allah’ım” dedi. Aslında kumar bağımlılığı, uyuşturucu bağımlılığından daha basit bir şey değil. Bilakis kumar, internet bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılıklar kimyasal bağımlılıklarından daha tehlikeli. Çünkü kimyasal maddeler vücudu kısa zamanda bozduğu için insanlar biraz daha dikkatli oluyor, ama davranışsal bağımlılıkları anlamak da korunmak da öyle kolay olmuyor. Ayrıca kimyasal bağımlılıklarla alakalı dünya kadar makale vardır, araştırma yapılmıştır, tedavi vardır, uzman vardır ama davranışsal bağımlılıkta uzman yok. Türkiye de İnternet bağımlılığı ile alakalı çalışma yapacak kişi bulamıyoruz. Nerede tedavi olacak bu insanlar? Bu açıdan baktığımızda davranışsal bağımlılık dediğimiz şey zamanla kimyasal bağımlılıktan çok daha tehlikeli boyuta gelebilir.

Bir davranışın ne zaman bağımlılık haline geldiğini anlamamız için ise 6 tane kriter vardır;

  • Dikkat çekme; bir insanın 24 saatini, bir haftasını gözlemlediğinizde bu süre içinde her şeyden daha çok öne çıkan bir davranışı varsa bütün tavırları o davranış etrafında şekilleniyorsa bu şüphe etmemiz gereken bir durumdur.
  • Duygu durum değişimi; kişi bir davranışı duygusunu değiştirmek için kullanıyorsa, canı sıkıldığında, üzüldüğünde, kafasını dağıtmak istediğinde hep aynı davranışa yöneliyorsa alkol almak gibi bu da bir bağımlılık göstergesi olabilir.
  • Tolerans geliştirme; kullanım süresini her geçen gün daha fazla arttırma. Öyle bir duruma gelinir ki mecburen yapılan işlerin dışındaki bütün vakit bir davranışta toplanır.
  • Geri çekilme; herhangi bir şekilde insanın bağımlı olduğu davranışa ulaşamadığı, yapamadığı zaman gerginlik hissetmesi. Genelde psikolojik olarak problemler yaşanır, zaman zaman öfke belirtisi olarak fiziksel zarar verebilir. Halüsinasyon gibi vücudu harekete geçirecek belirtiler gösterebilir.
  • Çatışma; kişinin örneğin anne babasıyla veya öğretmeniyle düzenli olarak belli bir davranıştan dolayı, sorumluluklarını yerine getirmemesinden dolayı çatışmalar, gerginlikler, sıkıntılar yaşaması.
  • Nüksetme; davranışı bırakıp bırakıp tekrar başlama.

Bu davranışlar bir kişide var ise o kişi için bağımlı ya da bağımlılık riski altında diyebiliriz.

Bir insan neden bağımlı olur, niçin bir davranışa bu kadar yatırım yapar sorusuna gelirsek de bunun 3 temel sebebi vardır. Bunlardan bir tanesi kişinin kötü hissetmesi, canının sıkılması, içinden çıkamadığı sorunları olması dolayısıyla unutmak, beynini uyuşturmak için bu davranışa yönelmesidir. İkincisi kişinin normal hissetmesi ama normal hissetmenin ona yetmemesi ve hep süper, keyifli, eğlenceli hissetmek istemesidir. Üçüncüsü ve en tehlikelilerinden bir tanesi uyum sağlamadır. Yani herkesin yaptığı bir şeyden geri kalmama isteği. Uyum sağlama meselesi şu anda en çok sıkıntı yaşadığımız meselelerden bir tanesidir.

Peki, internet bağımlılığı nasıl bir anda hayatımıza bu kadar girdi, bir anda bu kadar yer buldu ve yayıldı? 10 sene önceye baktığımızda Twitter, Facebook, İnstagram, Snapchat yoktu fakat şu anda bunları kullanmayan bir genç düşünülemiyor bile. Teknoloji hayatımızda büyük boşluk doldurdu diye kalıplaşmış bir söz var. Demek ki hayatımızda bir boşluk bırakmıştık, teknoloji de geldi yayıldı, hayatımızdaki diğer her şeyi dışarı çıkarıp atmaya çalıştı. Bu boşlukları bırakmamızda ve hayatımızdaki sürecin bu kadar kolay gelişmesindeki en önemli sebeplerden bir tanesi; hayat tarzının değişmesi meselesidir. Şehirlerde ve apartmanlarda inanılmaz derecede sıkışmış bir hayatta yaşıyoruz. Hareket edebileceğimiz, var olabileceğimiz imkan gittikçe daraldı. Rahatça ağlayamıyor, gülemiyor, şarkı söyleyemiyoruz. Bir Fransız sosyolog şöyle ifade ediyor: kutularda yaşıyoruz; ev kutusu, araba kutusu, işyeri kutusu, okul kutusu gibi. Geçen sene İngiltere’de bir kampanya yapıldı. Kampanyada iki resim var; biri çocuk diğeri ise mahkum resmi. Altındaki şu soru; sizce hangisi gün içinde daha çok açık havada kalıyor? Cevap ne biliyor musunuz? Mahkum daha çok açık havada kalıyor. Çünkü hapishanede günlük 1 saat açık hava izni veriliyor ve mahkum her saniyesini kullanıyor. Şehirde yaşayan çocuk günde bir saat bile açık havada kalmıyor, sürekli kutuların içerisinde. Çocukların kendilerini ifade edememeleri, var olmamaları, hareket edememe durumları ciddi anlamda internet bağımlığını etkileyen faktörlerden bir tanesi. İkinci faktör eğitim sisteminin değişmesi. Sınav sistemleri, süreçleri, insanları hayattan kaçmaya yönlendiriyor. Mesela deniyor ki adil bir seçim olabilmesi için herkesin aynı sınavdan geçmesi gerekiyor. Fakat herkesin fıtratı farklı olduğundan bu aslında adil bir sistem olmuyor. Şu anda lise, üniversite, KPSS, ALES insanları isteseler de istemeseler de bir kalıba girmeye zorluyor. Bu da ister istemez insanda bir stres, gerginlik doğuruyor. İçinde bulunduğu gerçekliği değiştiremeyen insan ise sanal dünyadaki oyunlara, sosyal medyadaki profillere daha çok yöneliyor.

Genel olarak çocukların internete bağımlı olmasında üç tane meseleyi halledersek çözüm üretmiş olacağız. Bunlardan bir tanesi; gençlerin enerjilerini boşaltabilecekleri mecralar oluşturmak. Yani hareket edebileceği, koşabileceği, zıplayabileceği bir alan olduğunda çocuğun internet bağımlısı olma riski azalır. İkincisi; çocuklara kendilerini ifade edebilecek bir alan oluşturmak. Görünmek meselesi çok önemlidir. Sosyal medyada bir paylaşım yapıyor kaç kişinin beğendiğine bakıyor vs. Bu kişi gerçek hayatta görünemiyor. Varla yok arası bir insan oluyor, kalabalığın içerisinde yok oluyor. Görünebileceği bir ortam sağlanması lazım. Bunun için STK’lar çok önemli bir konuma sahip. Üçüncü mesele ise çocukların sağlıklı sosyalleşmesi meselesidir. Çocuk fazla sosyalleşemezse anne baba kifayet edemez. Anne babasının yanında akranlarıyla, arkadaşlarıyla da yeterlince sosyalleşmesi gerekiyor. Büyüklerle aralarında kuşak farkı olduğundan ortak nokta bulmakta zorlanıyorlar. Çocuklara mümkün olduğunca beraber gerçekleştirecekleri bir hedef, bir amaç koymakta yarar var.

Çocuklarımıza erken yaştan itibaren sağlıklı insanlarla tanışmasını, kaynaşmasını, derinlikli ilişki kurmasını sağlayacak bir sistem kurmalıyız. Birbirimizin çocuğuyla ilgilenmeli, toplum olarak birbirimize destek olmalı, derin ilişkiler kurmalıyız ki başta internet bağımlılığı olmak üzere diğer sorunların üstesinden gelebilelim.

Temel meselelerimizden bir tanesi de çoklukta boğulmuş olmamızdır. Çok insanı az tanıyoruz, çok işi az yapıyoruz, çok şeyi az biliyoruz, çok şeyi az istiyoruz, çok istediklerimizi az yapıyoruz. Aslında tam tersini yapmamız gerekir, az insanı çok tanımalıyız. Yüzeysel ilişkiden ziyade derinlemesine tanıdığımız insan sayısını arttırmalıyız. Bir sürü şey hakkında temel bilgimiz var ama derinlemesine bildiğimiz çok az şey var. Zihnimizi bir şeyde derinleştirmeye çalışmalıyız ki insanlar bizden beslensinler bir şeyler öğrensinler. Her yerde olmaya çalışırken hiçbir yerde olamıyoruz. Bir çok şeyi aynı anda yapmaktansa bir iş belirleyip o işi çok iyi ve yıllarca yapmalıyız. Her şeyi aynı anda istemek yerine bir şeyi çok isteyip sürekli dualarımızda ona yer vermeliyiz. Kendimizle alakalı az şey yapıyoruz, ömrümüzü vakfetmeden hiç bir şey olmuyor. O yüzden kaç yaşında olursak olalım, hangi konumda olursak olalım, yapabileceğimiz çok fazla şey var. Ancak odaklanıp derinleşerek insan muvafık olabilir.

Hazırlayan: İrem Özdeş

*Bu metin Klinik Psikolog Mehmet Dinç ile Hazar Derneğinde gerçekleştirilen seminerin özetidir.

 

Önceki Yazı

Mirasımız Derneği Kudüs Sunumu

Sonraki Yazı

Uyuşturucu ile Mücadele İstişare Toplantısına katıldık

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir