Kaygı kişinin gelecekte karşılaşabileceği ve tehdit olarak algıladığı durumlara karşı verdiği duygusal tepkidir. Stresten farklı bir şey ama bambaşka bir şey değildir. Stresin kronikleşmesi kaygıdır. Panik atak dediğimiz sistemin vücuda gelen tehdit olmayan durumlarda da sanki tehdit varmış gibi davranmasıdır. Belirli bir düzeye kadar olan kaygı iyi bir şeydir. Bir araştırmaya göre sıfır kaygısı olan çocuklarda ders çalışmamakta. Çok fazla kaygısı olan çocuk, çok ders çalışsa da yetemeyeceğini düşündüğü için yine başarısız oluyor. Zaman zaman dürtüsellik geliştirip bir an önce kaygıdan kurtulmak istiyorlar. Kaygı belir bir düzeye kadar performansı artıran işlevsel bir durumdur. Belli düzeyden sonra başarıyı düşüren, içten gelen, kötü bir şey olacakmış hissiyle yaşanan bir bunaltıdır. Kaygı, kişinin tehlikeler karşısında tedbir almasına, daha dikkatli hareket etmesine ve dolayısıyla güvende kalmasına olanak sağlar. Uyum sürecine yardım eder. Stres yaşayan kişi tehdit ortadan kalkınca gündelik yaşamına devam eder. Kaygı ise bununla ilgili sürekli endişelenme durumudur. Sağlıklı bir dozda yaşanan kaygı çocukları sabah yatağından kaldıran bir kaygıdır. Bu aynı zamanda hayat karşısında bütün insanlar için de geçerlidir. Sıfır kaygı umutsuzluk sürecini başlatır.
Kaygının Fizyolojisi
Kaygının çok somut bir tarafı vardır. Beynimizin ön kısmında bilinçli bir yapı var düşünen mantık yürüten kısım burası alt taraf sadece komut alıyor. Üst beyin kaygıyı algıladığı zaman örneğin sizin çocuklarınız stres sezdiği anda beyin o anda bir reaksiyon verir. Bu da aynı bir durum orta beyin bu komutu algılıyor ancak hiçbir fikri yok orta beynin, orta beyindeki amigdala korkuyu ve kaygıyı algılayan bunun için gerekli hormonu salgılayan bir organdır. Medeniyetler kurulmadan önce kadınlar mağarada durup çocukları korumakla görevliydi. Asıl tehlikeyi algılayan ve bu duruma önlem alması gerekn kişi kadın, erkek zaten tehlikeye gidiyor. Kadının fıtratı kaygıya karşı daha hassas. Canlının uyum sürecinde verdiği reaksiyondur. Beynin en ön kısmındaki bilinçli yapının vücuda sinyal vermesiyle beraber tüm organların stresle baş etmek üzere hazırlanması, diğer her şeyi ikinci plana atmasıyla olur. Mide ağrıları, şeker, kalp hastalıkları kortizolün çok fazla vüvutta olmasından kaynaklanıyor, aks bozuluyor çünkü. Kronik hale geldiğinde bu hastalıklar ortaya çıkartıyor.
Değişen Dünya ve Nesiller
Dünya sosyal, ekonomik ve teknolojik olarak hızına yetişemediğimiz bir değişimle dalgalanıyor. Yani uyum sağlamamız gereken alanlar çok fazla ve zaman aralıkları çok sıkışık. Çocuğun girdiği sınavı kazanma isteği de şu an ki dünya şartları için uyum sürecini temsil ediyor. Bugün kü dünyada istediği mesleği yapabilmesi için birçok alan diploma istiyor. Annelerin çocukların sınav kaygısı için çözüm arama istekleri uyum sürecini gösterir. Aileniz size baskı yaptığı zaman onların dediğini yapma uyum süreci sadece verdiğiniz tepkiler kişiseldir. İnsan geçmişi düşünen geçmişe efkarlanan geleceği düşünen anda kalamayan canlılarız. İnsan yaşadığı yerin anlamını arayan öleceğini bilen tek canlı. Kendini koruma hali dürtüsel. Biz düşünerek hareket ediyoruz. Şimdi ki gençlerin uyum göstermesi gerek süreçler çok fazla. Sürekli her gün yeni bir güncelleme geliyor. Ergenler için kendi bedenlerinde de hızlı değişim yaşadıkları bir süreçte olduğu için onlar için uyum süreci daha zor geçiyor.
• Yaşadığımız sosyal çevre, o çevrenin beklentileri, geçmiş yaşantılar, algıladığımız duygusal tehlikeler. Hepsi birer stres faktörü olarak karşımızda duruyor. Mesleki sınavlar ise bu faktörlerin en başında geliyor.
Gençlik Dönemine İlk Adım
İnsanın hayatına yön verip kendi ayaklarının üzerinde durmaya başlayacağı dönem. Ben bunun 21 yaşına kadar devam ettiğini düşünüyorum. Hem anne hem babanın çalıştığı senaryoda bir çocuğa sadece ananesi veya babanesi bakmış olsa bile çocuk yine de annesi ve babasıyla daha fazla özdeşim kurar. Fıtratımız böyle çünkü. Bir çocuk ne kız veya erkek olsun ilk aşkı annesidir. Daha sonra odipal dönemde aşk nesnesi kız çocuğu için baba erkek çocuğu için annesidir. Zor bir uyum süreci. Ergenlik döneminde aile çok önemlidir. Aile olmadan psikoterapi ergenlerde olmaz.
Çocuğun Sınav Kaygısı
Sınav kaygısı öncelikle öğrencinin performansında, ardından ruh hali üzerinde oldukça büyük bir etkiye yol açar. Çocuk; sınav öncesinde, sınav anında ve sınav sonrasında kaygılı ruh haline bürünür, bu kaygılı ruh hali çocukta performans düşürür. Çocuğun ruh halindeki değişikliklerden dolayı, çocuk daha çekingen ve özgüveni düşük bir kişi haline gelebilir. Bu da çocuğun sosyal hayatını olumsuz etkiler. Şimdi ki nesilde kaygı daha fazla yüksek, bir yandan önceki nesilden öğrendiği bir durum var bir yandan ne yapacağını bilemiyor. Uyum sürecinde çok zorlanıyor. Her bilgi her ortamda her şekilde elinin altında olmaması gerektiğini düşünüyorum. Her davranışı çocukluğa bağlamak yaptıklarının sorumluluğunu almamak olarak yansıyor. Anne de çocuğun yaptığı her şeyi travma olarak adlandırıyor ok yaygın ve basit kullanılarak içi boşaltılır hale geldi. Çocuğa mükemmel bir hayat öğrettiğimizde dışarıya çıktığında sudan çıkmış balığa dönüyor. Dış dünya çok pragmatizm üzerine yürüyor. Aile çocuk kaygılandı diye kaygılanırsa çocuğu çok zorlar hale getirir burada duyguları konuşmak gerekiyor. Duygularını ifade edebilmesi için önce ailesiyle konuşması gerekiyor. Ergenlikte duyguların ve hormonların çok yoğun ve keskin olması mantıklı düşünme kısmında azalma duygusal kısımda artma oluyor. Karakter değişimi dediğimiz yer bundan kaynaklı oluyor. Önce mantık kısmı sonra duygu kısmı büyür bundan dolayı bütün duygular çok uçlardadır.
Ailenin Sınav Kaygısı
Ailenin sınava hazırlık sürecinde aşırı stresli olması, sözleri, davranışları ve motivasyon şekli ile çocukların kaygı düzeylerini daha da artırdığı görülüyor. Ailesi kaygılı olan çocuklar sınavı “ölüm kalım” meselesi haline getiriyor ve kaybetmenin büyük bir yıkım olacağına inanıyorlar. Çocukların sınav kaygısından önce anne babaların sınav kaygısı üzerine çalışıldığında doğrudan çocuğun da sınav kaygısı düşmeye başlıyor. Bazen aileler çocuklardan daha fazla kaygılı olabiliyorlar böyle olunca da çocuk sınavı ölüm kalım haline getirebiliyor. Koşullu sevgiyi de öğrenmişse “benim sevilme yolum bu sınavda başarılı olmak” dille böyle söylemiyor olabilir ama davranış olarak bu şekilde davranıyor olabilir. Çocukların ciddi bölümünde sınava yönelik kaygı varken ailelerde ki kaygının sebepleri iş aile evlilik yaşantıları olabiliyor. Ebeveynlik bütün kötü şeylerden arındırmak demek değildir buna rağmen çocukların kaygılı olabildiklerini görüyoruz. Sadece iyi şeylere maruz bırakmak demek değil çocuğa koşulsuz sevgi vermek demektir ebeveynlik.
Sınav Kaygısının Nedenleri
- Zamanı Etkin Kullanamama
- Yanlış Ders Çalışma Alışkanlıkları
- Mükemmeliyetçilik Düşüncesi
- Başarısızlık Korkusu
- Sınavlara Çok Fazla Anlam Yüklenmesi
- Aile Baskısı ve Beklentileri
- Olası Sonuçlara Dair Olumsuz Senaryolar
- Diğer Öğrenciler, Sınıf Arkadaşları, Akraba Çocuklarıyla İlgili Olumsuz Beklentiler
- Fizyolojik Tepkiler İle İlgili Olumsuz Beklentiler
Sınav Kaygısındaki Düşünceler
-Ne kadar çalışsam da başarılı olamayacağım. (özgüvensizlik)
-Kendimi yetersiz hissediyorum. (mükemmeliyetçilik)
-Sınavdan kötü bir sonuç alırsam ailem beni sevmeyecek.
-Sınavdan düşük alırsam arkadaşlarım beni dışlar. Rezil olurum. (akran zorbalığı)
-Ailem benim için çabalıyor. O yüzden yapabileceğimin en iyisini yapmam şart!
-Çalıştığım kadarı yetmeyecek, başaramam.
Aileler Neler Yapma(ma)lı?
Tutarsız olmayın.
Çocukların sınav kaygıları kendini belli etmeye başladığında aileler hemen kendine çeki düzen verirler. Çocuklarıyla konuşur “hiçbir şey senin sağlığından daha değerli değil bu sadece bir sınav. Sen elinden geleni yapıyorsun.” Gibi rahatlatıcı konuşmalar yaparlar. Ancak çocukların farkındalıkları çok yüksektir ve bu tutarsızlıkları hemen fark ederler.
Sınav Koçluğu Yapmayın.
Çocuğunuzun sınava yönelik çabalarını takdir edin. Ona “sen zaten çok akıllısın, zekisin” demek yerine “ne kadar çok çalıştığını görüyorum, çabanın sonucunu alacağına inanıyorum.” gibi yapıcı destekleyici sözlerle onu teşvik edin. Ebeveynin sınav koçluğu yapması sınavı üstlenmesi demek olur. Ebeveynlik ilişkisinden demek oluyor.
Çözüm Odaklı Olun.
Odak noktanız sorunun ne olduğundan ziyade sorunu nasıl çözebileceğiniz olmalı. Çocuğunuz sizden yardım istiyor ya da zorlandığı konu ile başa çıkamıyorsa isteyeceği son şey sorunun üzerine konuşarak daha fazla zaman harcamaktır. Beklediği ve ihtiyaç duyduğu bu sorunla nasıl başa çıkabileceğini öğrenmektir.
Potansiyelini kabul edin.
“Boynuz kulağı geçsin.” Çocuğumuz bizden daha iyi olsun isteriz ve tüm imkanlarımızı da bu uğurda feda ederiz. Oysa bu bakış açısı bile çocukların üzerine ne büyük sorumluluklar yüklüyor. Potansiyel sadece zeka ile ilgili bir şey değil disiplin ile ilgili bir şeydir.
Kıyaslama Yapmayın.
Akranlarıyla ya da kardeşleriyle kıyaslanmak çocukların ciddi performans kaygısı duymasına neden olur ve ailenin sevgisini kazanmak için başkaları gibi başarılı olmak zorunluluğu hissettirir.
Beslenme, Uyku, Egzersiz.
Sınav kaygısı ile baş etmede yeterli uyku uyuma ve dengeli beslenmenin oldukça önemli olduğu araştırmalarca tespit edilmiştir. Sınav son bir gün kala bile çocuğunuzun alışık olduğu saatte uyuması, uyku öncesi rutini varsa bunu yerine getirmesi ve yeme düzenini değiştirmemesi çok önemlidir. Uykudan önce ve sabah kafein almamalı, uyku düzenini etkileyecektir. Bilgi işlemeyi uykuda yaparız. Gündüz öğrendiklerimizi gece işleriz. Uyku sadece enerjisel değildir.
Sonuçlara Övgü veya Öfke
Çocuğunuz bir sınavdan başarısız olduğunda bunu büyük övgüler ve kutlamalarla taçlandırıp, başarısız olduğunda büyük öfke, üzüntü duyuyorsanız çocuklarınızın sınav kaygısı daha da körüklenir. Burada bir stabiliteye ihtiyacımız var. Dengeli davranmamız gerekir.
Birlikte Zaman Geçirin.
Çocuk ailenin kendisinden tek beklentisinin sınav sonuçları olduğunu algıladığında kaygısı yükselir. Oysa hayat öyle bir yer değil! Birlikte bir şeyler yapmak sınavlar kadar hayatın bir parçasıdır ve çocuğa -sen bir yarış atı değil benim her şartta evladımsın- mesajı verir.
Sınav Öncesinde Neler Yapılabilir?
-Sınav kaygısının aslında doğal bir durum olduğunu belirtin.
-Çocuğunuzu kaygıyı arttırabilen kahve gibi içeceklerden uzak tutun.
-Çocuğunuzla beraber gevşeme teknikleri uygulayın.
Çocuğunuzun geçmiş sınavlardaki kötü notlardan söz ederken iğneleyici olmayın.
-Aksine bunun doğal bir durum olduğunu ve sonuçların her zaman bu şekilde gelmeyeceğini belirtin.
-Çocuğa yeni bir bakış açısı kazandırın. Bu sınavın, okul hayatı boyunca tamamlayacağı bir çok aşamadan yalnızca biri olduğunu hatırlatın
Sınav Esnasında Neler Yapılabilir?
-Sınav esnasında karmaşaya düştüğü takdirde nefes egzersizleri yapmasını önerin.
-Sınav esnasında kendi kendisini motive edebilecek cümleler tekrar etmesini isteyin.
-Bu sınav sırasında kendisini cesaretlendiren insanları ve onların güzel sözlerini hatırlamasını önerin.
-Başkalarının sınavlarını ne kadar yavaş veya hızlı yaptığını dikkate almamasını önerin.
-Hız, notlandırma kriterlerinin bir parçası olmadığı için kendi zamanlamasına ve kendi sınavına odaklanması gerektiğini belirtin. Bunu düşünmenin onu engelleyeceğini açıklayın.
Sınav Sonrasında Neler Yapılabilir?
-Sınav sonrasında çocuğunuzun sinir sistemi gevşemeye başlasa da kaygılı ruh hali bir süre daha devam eder. Bu süre zarfında çocuğunuza güzel sözler söylemeniz, ruh halinin iyileşmesini sağlayacaktır.
-Sınav bittikten sonra çocuğunuzu ödüllendirin.
-Bir sonraki sınava kendini hazır hissetmesi için çocuğunuzla keyifli vakit geçirin.
-Çocuğunuzun zihnindeki kaygı, performans ve öz değeri ayrı tutmaya çalışın.
-Sonuçların ona verdiğiniz değerle doğru orantılı olmadığını hissettirin. Onu, o olduğu için sevdiğinizi belirtin.