Hayat Sağlık Vakfı
O BİR İNSAN YAŞAMAK ONUN DA HAKKI
Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı’ndaki arkadaşlarımızın kürtajla ilgili güzel bir çalışma yaptıklarını duymuştuk. Bu çalışmadan istifade etmek üzere arkadaşlarımızı bir programımıza davet ettik. Çok çarpıcı ve fazlasıyla etkileyici bulduğumuz programa burada onların anlatımıyla yer vermek istedik.
Kendilerine bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyor, savunmasız çocukların katledilmelerini engellemek için yürüttükleri takdire şayan çalışmalarında başarılar diliyoruz.
“ Yaşadığımız hayat keşmekeşi içinde savaşlar, faili meçhuller, eğitim ve düşünce özgürlüğünün engellenmesi gibi somut sorunlar dururken, ne olduğu belirsiz bir ceninin hakkı elinden alınıyor diye yaygara yapmanın anlamı ne?” diye sorabilirsiniz. Hakikatin ayrıntılarda gizli olduğu düşüncesinden yola çıkarsak, hayatın başlangıç noktasına saygı göstermeyen bir toplumun hiçbir canlıya ve hiçbir hakka saygı göstermeyeceği gerçeğine varabiliriz.
Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı Kürtaj Çalışma Komisyonu olarak, henüz doğmamış ve varlıklarını annelerine dahi hissettirememiş bebeklerin sesi olmak üzere yola çıktık. İnanıyoruz ki doğmuşların haklarına saygı önce doğmamışların hakkına saygı göstermekle başlar. Günümüzde adeta bir doğum kontrol yöntemi gibi kullanılan kürtajla, yaşama hakkı döllenmeyle başlayan çocuğun, bu hakkı elinden alınmaktadır. Oysa temel soru kürtajla yok edilenin ne olduğudur. Ayrıca niçin bir çocuğun hayatı anne karnı dışındayken korunuyor ve bunun için büyük masraflar yapılabiliyor da anne karnındayken korunmuyor ve öldürülmesi için paralar harcanabiliyor. Bu soruların cevabı insan hayatının ne zaman başladığına bağlıdır. Bunun için öncelikle bazı biyolojik gerçekleri bilmemiz gerekmektedir.
Döllenmiş yumurta ( zigot) çok büyük bir hücre olmasına karşın çıplak gözle ancak küçük bir nokta şeklinde görülebilir. Bu tek hücre anne ve babadan gelen 46 kromozoma sahip, genetik kodlanması tamamlanmış, bugüne kadar dünyaya gelmemiş ve bu günden sonrada gelmeyecek olan yeni insanın ilk halidir. Bu hücre müdahale edilmezse bizim 30 trilyon hücrelik halimize dönüşecektir. Yaşam serüvenine devam edecek olursa bebek bir haftalıkken rahime yerleşir, 10 günlükken annenin adet görmesini engelleyecek hormanal değişimlerin başlamasına sebep olur. 3 haftalıkken kalbi atmaya başlar. Bu kalp, annesinden farklı grupta olabilen bebeğin kanını vücuduna pompalamaktadır. 6 haftalıkken uzuvları belirginleşmeye başlayan bebeğin beyin fonksiyonlarının da olduğu EGS’sinin çekilmesi ile kanıtlanabilir. 10 haftalık olduğunda artık ayakları, parmak izleri de dahil oluşmuştur. 3 aylıkken ise ağrıyı hissedebilecek kadar büyümüştür. Türkiye yasalarına göre isteğe bağlı kürtaj sınırının 10 hafta olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
Bu bebeklerin öldürülme nedenleri arasında en çok sayılan, annenin sağlığının tehlikede olması, bebeğin sakat doğma ihtimali ve tecavüz gibi ihtimallerdir.Ancak bunlar kürtaj nedenlerin sadece % 1’ini tutmaktadır. Yapılan araştırmalar kürtajın % 90 oranında isteğe bağlı olarak yapıldığını ortaya çıkarmıştır.
Kürtaj, bebeklerin parçalanarak öldürülmesi dışında annenin sağlığını da pek çok açıdan tehdit etmektedir. Enfeksiyon, kanama , kısırlık, rahim delinmesi, düşük ve psikolojik bozukluklar bunların birkaçıdır.
Sonuç olarak, dünyanın güçlünün güçsüzü ezdiği bir anlayışa teslim olmasını istemiyorsak önce kendi değerlerimizi ve tercihlerimizi biçare bebeklere zorla dayatmaktan vazgeçmeliyiz. İşte biz bu bebeklerin savunamadıkları haklarının onların adına savunuyoruz.”