Said Nursi’de Sekülerleşme ve Dünyalılaşma Olgusu

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:
25.Şubat.2012

Bediüzzaman’ın düşüncesinde sekülerleşme ve bundan çıkış yolu.

Prof. Dr. Bünyamin Duran derneğimizde verdiği seminerde ilk olarak ünlü filozof Habermas’ın Weber, Adorno, Parsons gibi sosyolog ve filozofların düşüncelerinden yararlanarak geliştirdiği tabloyu izah etti ve aydınlanma ve sekülerleşmenin başta Batı toplumları olmak üzere genel olarak insanlara kendi doğasından yabancılaşma, şeyleşme, anlamsızlaşma, özgürsüzleşme, metalara tapınma ve çocuksu narsizm seviyesine insanları mahkum etme gibi psikolojik sıkıntı ve bunalımlara mahkum ettiğini ilgili tabloya dayanarak izah etti.

Sekülerleşmenin kültürel, toplumsal ve bireysel etkileri

Daha sonra Duran, Bediüzzaman’ın İslam tarihindeki yerine değinerek gelenek içindeki yeri ve fonksiyonunu belirlemeye çalıştı. Prof. Duran’a göre, Bediüzzaman’ın da Gazali gibi İbn-i Sina’nın çok sayıda kanun, kavram ve kategorilerini kullandığını, hatta bazı alanlarda ilk defa İbn-i Sina’nın bazı ilkelerini Sünni Kelam’a kazandırdığını ifade etti. Buna örnek olarak İbn-i Sina’nın Şer Nazariyesi’ni zikretti. Şia dünyasının geniş olarak kullandığı Şer Nazariyesi, yani Hayr-ı Kesir’in yanında Şerr-i Cüzi bulunabilir ilkesine Sünni Kelamcıların hiç  iltifat etmediği, fakat Bediüzzaman’ın ilgili nazariyeyi alarak şeytanın yaratılmasından, cehenneme, insanlardan bir kısmının ebedi olarak cehennemde kalmasına, Hz Adem’in cennetten ihracına, hastalıklara, bela ve musibetlere, nebat, ve hayvanatın maruz kaldığı fena ve zevale kadar çok sayıda olayı bu nazariye çerçevesinde izah ettiğini anlattı.

Öte yandan Duran, Bediüzzaman’ın modern çağda Maturidi düşüncenin yeniden diriltilmesine çok önemli katkı sağladığı inancında olduğunu söyledi. Özellikle insan hürriyeti konusunda Maturidi alimlerden Sadr as-Şaria’nın İrade Doktrinini esas aldığını ve tüm düşüncesini o doktrin üzerine bina ettiğini ileri sürdü.
Duran; Bediüzzaman’ın gerek klasik kelamcılardan gerekse İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd’ten bazı noktalarda ayrıldığını; mesela İbn-i Sina’nın aşırı düzeyde akılcı olduğunu, yani insanların akıllarıyla marifetete ulaşabileceklerini, hatta en kaliteli hazların akli hazlar olduğunu, bu nedenle cennetteki bedensel hazları küçümseyip akli hazları vurguladığını; buna karşılık Bediüzzaman’ın İlahi Marifet için hislere ayrı bir vurgu yaptığını, insanın ENE yoluyla ilk olarak kendini keşfedip daha sonra kendisiyle Allah’ın sıfat ve Esmasını kıyasladığını ve onları kendisinden hareketle anladığını, bu nedenle Bediüzzaman’da akılcılıkla birlikte hisçiliğin daha ağır bastığını izah etti.
Duran’a göre Bediüzzaman’ı farklı kılan diğer bir özelliği onun insan psikolojisi, ahlak ve sünnet-i seniyyeyi geniş ölçüde kelamına kattığı ve o konuda Gazali’yle paralel mesleğe sahip olduğudur. Ancak Bediüzzaman bir noktada hemen tüm kelamcı ve filozoflardan ayrılır, o da onun Esmaya olan vurgusu ve o konuda ortaya koyduğu coşkusudur.
Duran sekülerlik karşısında Bediüzzaman’ın genel sistemini aşağıdaki tablo yardımıyla izah etti. Soru cevap faslından sonra seminer sonlanmış oldu.

Tevhid duyarlı sosyalleşme modeli
Prof. Dr. Bünyamin Duran’ın Hazar Derneğinde verdiği konferansın özetidir.

Önceki Yazı

İbn-i Haldun ve Ekonomi

Sonraki Yazı

Bu Ayın Duyuruları

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir