Kim Allah’a güzel bir borç verirse….
Bakara-245
Çalışmalarımızın eksenini her ne kadar eğitim faaliyetleri oluşturuyorsa da öyle durumlar ortaya çıkıyor ki, sadece insan olmak bile konuya bir tarafından müdahil olmayı gerektiriyor. İşte böyle “bana ne” diyemeyeceğimiz ve genelde tüm insanların duyarlılıklarını artıran afetler ya da savaş durumlarında ortaya çıkan ihtiyaç sahibi kadın ve çocuklar bizim de ilgi alanımıza girdi. Böyle durumlarda diğer sivil toplum kuruluşlarıyla ortak çalışmalar yapmaya ya da yapılan organizasyonlara yardımcı olmaya ve bu çalışmalara hem üyelerimizi hem tabi çevremizi yönlendirmeye çalıştık.
Bu vesileyle hem insan olmaktan hem İslam olmaktan doğan yükümlülüklerimizi bir nebze olsun yerine getirirken biraz olsun vicdanlarımızı da rahatlatmış olduk. Genelde yapılan bu yardımlar hiç tanımadığımız ve tanışma imkanı da olmayan kitleler için yapılıyordu. Ancak yaşadığım bir olay yaptığımız çalışmaların günün birinde karşımıza bir şekilde çıkmayacağının hiçbir garantisinin olmadığını göstermiş oldu: ABD’nin Irak işgalinin en şiddetli olduğu günlerde bizler “İstanbullu Hanımlar” olarak bir araya gelmiş İHH’nın organizasyonunda Irak için bir gezici hastane yaptırmıştık. Aradan birkaç yıl geçmişti. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Nimet Çubukçu’nun düzenlediği “Medeniyetler İttifakında Kadın” konulu Sempozyumun açılış galasında Iraklı bir Türkmen hanımla tanıştım. Henüz Irak’ta işler yoluna girmiş değildi. Ben de merakla Irak’ta kadın ve çocukların durumunu sordum. Sohbet ilerledikçe konular derinleşti. Bir ara ben ona Irak’taki duruma ne kadar üzüldüğümüzü ve onlar için bir şeyler yapabilmek için nasıl da çabaladığımızı söyleyerek Irak’a gönderdiğimiz gezici hastaneden bahsettim (2005). Kadın bana heyecanla “ben kadın doğum uzmanıyım ve o hastanede çalıştım” deyince sanki çok eski dostmuşuz gibi buğulu gözlerle birbirimize sarıldık. İşte o an yapılan yardımların muhatapları açısından nasıl bir minnet ve sevgiyle karşılandığını bir kez daha görmüş oldum.
Bu vesileyle yapılan Adapazarı depreminde erzak yardımı (1999), Pakistan’daki sel felaketinin ardından “Yetim Köyü Projesi” (2005), Ache’de tusunami sonrası geçici konut, temiz içme suyu bulamadığı için her gün yüzlerce çocuğun öldüğü Nijer’de su kuyuları (2006), Gazze muhasarasında yaşanan açlık ve ilaç yokluğu sebebiyle yapılan yardımlar, “Gazze için Dua Gecesi” (2009), Afrika’da genç yaşta evlenen ve çok çocuk doğurmaktan ötürü idrar kaçırdığı için toplumdan dışlanan genç anneler için fistül ameliyatı (2009), “Bir Kızım da Gazze’de Okuyor” (2010) diye yola çıktığımız öğrencilere burs yardımı, son yılların en büyük açlığıyla karşı karşıya kalan Somalili kardeşlerimiz için “Somali’de İftar Vakti” (2011) temasıyla erzak yardımı ve son olarak Van’da yaşanan depremin ardından Vanlı Kadınlara destek olmak için, içinde çamaşırhane ve banyoların da bulunduğu “Toplum Merkezlerine” (2011) katkı sağlamak üzere programlar düzenledik.
Bütün bu yaptığımız çalışmalar her ne kadar tanımadığımız insanlara yapılmış gibi dursa da aslında en büyük faydası yine kendimize olmakta. Yapılan bu çalışmalarla insan olduğumuzu tekrar tekrar hatırlamakta, vererek ve yardıma muhtaç olanların yanında durarak, bir nebze de olsa sorumluluktan kurtulmanın mutluluğunu duymaktayız. Biz inancımız gereği verdiklerimizin aslında yanımızda kalacak olanlar olduğu bilinciyle vermeyi ve yardımlaşmayı hayat düsturu haline getirme gayretindeyiz. Bizlere bu duygu ve düşünceyle hareket etme imkânı veren Rabbime şükürler olsun.