Prof. Dr. Cevat BABUNA
“Klonlama, erkeğe yani sperm hücresine ihtiyaç duyulmadan üremenin gerçekleşebilmesidir. Ancak klonlama sadece üremenin oluşturulmasında değil başka amaçları uygulayabilmek için de kullanılabilir.
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1.Üreme amaçlı klonlama: Vücuttan herhangi bir hücre çekirdeği alınarak, çekirdeği alınmış bir yumurta içine yerleştirilir. Bunun sonucunda yumurtaya yerleştirilen hücre kimden alınmışsa doğacak canlı onun kopyası olur.
2.Tedavi amaçlı klonlama: Çekirdek yumurta içine yerleştirildikten sonra anne rahmine verilmez ve çeşitli yöntemlerle insanın kendi dokularının -mesela karaciğer, böbrek- aynısı elde edilir. Bu ise hastalanan o dokunun yerine yenisinin konulmasını sağlar.
3.Embriyonik klonlama: Normal tüp bebek işlemi gerçekleştikten sonra elde edilen embriyoların kopyalanmaları sağlanır. Bu, deney yapılırken hayvanlarda kullanılan bir yöntemdir.
Bir yöntemin insanlarda denenebilmesi için öncelikle hayvanlarda denenip başarıya ulaşması gerekir. Bazı küçük hayvanlarda deneyler başarıyla uygulanmasına rağmen büyük hayvanlarda düşük, karın içinde ölüm ve doğum sonrası ölümlere sıkça rastlanmaktadır. Ayrıca annenin yaşamını tehdit eden sorunlar da yaşanmaktadır. Bunların dışında hayvanlarda anomali riskinin arttığı gözlenmiştir.
Üreme amaçlı klonlama, insanlar üzerinde uygulanacaksa mutlaka güvenli ve yeterli veriler olmalıdır. Fakat yapılan araştırmaların ışığında, bunun olduğunu söylemek mümkün değildir. Klonlama konusunda her ne kadar iddialar ortaya atılıyorsa da insanlarla ilgili teknik olarak mümkün olmakla beraber şartlar sebebiyle imkansıza yakındır. Diyelim ki insanlara uygulanması söz konusu hale geldi. O zaman bunun sonuçları üzerinde de ayrıca durmak gerekir.
1997’de klonlama sayesinde 277 kopya elde edilmiş bu kopyalardan ancak 29 tanesinde gebelik gerçekleşmiş ve sonuç olarak sadece Dolly doğmuştur. Bu kadar zayıf ihtimalle de olsa sonuçlanan kopyanın taşıdığı bir sürü risk vardır. Hayvanlarda sakat doğanlar öldürülüyor ama söz konusu olan insan olduğunda ne olacak? Kopyalanan hayvanın beyni bizim için önemli değildir. Önemli olan fiziki olarak iyi olup olmadığıdır. Ama insan için bunu söyleyemeyiz. Kopyalamanın insan üzerinde gerçekleşmesiyle, nesebin karışması, bir insanı baştan itibaren kısa bir ömre mahkum etme, suistimale zemin hazırlama gibi sakıncalar da söz konusu hale gelir.
Dolly’nin doğmasıyla bazı bilim adamları insan üzerinde de çalışmalara başladıklarını açıkladılar. Bu açıklamadan sonra enteresan müracaatlar olmuş. (Bir anne-baba, lösemili çocuklarının kopyasını elde ederek sağlıklı bir çocuk sahibi olmak için, lezbiyenler erkeksiz bir çocuk sahibi olmak için, mafya babası hastalandığında kopya sayesinde organ değişimini rahatlıkla sağlayabilmek için v.s.)
Klonlama karşıtlarının çabalarıyla bir çok ülke, bu uygulamanın kendi yasalarında yeri olmadığını, kanun dışı olduğunu duyurdu. Araştırmacılar ise çalışmalarını sürdürebilmek için yasaklanmamış bölgelere geçtiler. Tüm engellere rağmen 26 Kasım 2001 yılında ilk klonlanmış insan embriyosu haberi geldi. Fakat bazı bilim adamlarının ortaya koydukları delillere göre, insan klonlama çalışmalarının henüz başarıya ulaşmadığı görülüyor.
Eğer çalışmalar sonuç verirse tedavi amaçlı kopyalama sayesinde tıpta önemli gelişmeler kaydedilebilir. Tedavi amaçlı klonlama insanda iyi izlenimler bıraksa da işe insan ve insanın içinde taşıdığı hırslar girdiğinde çok tehlikeli boyutlara ulaşabilir. İnsanın içindeki para ve yaşama hırsı göz önüne alındığında ne kadar önlem alınırsa alınsın, ne kadar yasa çıkarsa çıksın, ahlak çöküntüsü kaçınılmaz olacaktır. İşte klonlamanın asla göz ardı edilemeyecek boyutu budur. ”
Not: Programın özeti, deşifre üzerinden yapılmıştır.
Hazırlayan: Emir Sultan Baryaman