Esma Sayın
Nesil Yayıncılık
Hac, madde ile mananın, beden ile ruhun birleştiği bir ibadettir. Haccın davranış ve duruşları zahiri hac adını alırken bu hakikat ve sırlara ermek, batıni ve hakiki hacdır. Zahiri hac, Allah’ın yasaklarından uzaklaşma ve emirlerine uyma sahasıdır. Batıni hac, Allah için yapılır. Allah ile yakınlaşmayı sağlar. Haccın rükunları bir bedenin organları gibidir. Nasıl namazdaki “sübhan” kavramı bütün ilahi isim ve sıfatları içine alan kalp gibiyse “Hac” ibadeti de bütün ibadetleri içine alan, yüceliği tarife sığmayan büyük bir kalp hükmündedir. Haccın kalbine girerken, onun, tuzlu su içmek gibi, insanı içtikçe daha çok susatan bir aşk iklimine davet ettiğini anlamak hiç de zor değildir.
Haccın kalbine girerken, haccın organları hükmündeki rükunlarını iyi anlamak durumundayız. İhram, mahşer gününde tam bir boyun eğiş ve temiz bir niyetle Allah’ın huzuruna çıkar gibi bütün lezzet, şehvet ve arzulardan sıyrılarak yaratılışın en başındaki temiz fıtrata dönüşü simgeleyen bembeyaz bir kıyafete bürünmektedir. Namaz ve oruç esnasında da kişi, şehvet ve arzularını bir kenara bırakarak ilahi bütünlüğü yakalabilir. Vakfe, mahşer gününde bütün insanların bir araya toplanarak, dünyada yaptıkları işlerin hesabını vermek üzere hazırlanıp beklemeleri gibi, Arafat’ta topluca durup dualarla ve niyazlarla beklemelerini sembolize eder. Namazdaki kıyam duruşu da, insana hesap anını hissettirir.
İşte kul, namazda günde beş defa kıyamda mahşeri ve hesap gününü yaşarken, Arafattaki vakfede de bu manevi halleri hisseder. Hacının telbiye getirişi ise, Allah’ın mülk ve hükümranlığının müşahhas sembolü olan kutsal belde Mekke’deki Allah evi Kabe’yi ziyaretlerle, defalarca etrafında tavaf dönüşü yapmak suretiyle itaat ve bağlılığını gösteren sözler sarf etmesidir. Benzer sözleri, namaz esnasında Rabbini tesbih ve tenzih ve duayla hisseder.
İşte kul, namazda günde beş defa kıyamda mahşeri ve hesap gününü yaşarken, Arafattaki vakfede de bu manevi halleri hisseder. Hacının telbiye getirişi ise, Allah’ın mülk ve hükümranlığının müşahhas sembolü olan kutsal belde Mekke’deki Allah evi Kabe’yi ziyaretlerle, defalarca etrafında tavaf dönüşü yapmak suretiyle itaat ve bağlılığını gösteren sözler sarf etmesidir. Benzer sözleri, namaz esnasında Rabbini tesbih ve tenzih ve duayla hisseder.
İnsan, kurban keserken namaz ve zekat ibadetlerindeki hislerinin bir benzerini yakalayarak kendi nefsinin kurbanını keser. Bunun yanı sıra insan, şeytanı sembolize eden cisme taş atarken kendi içindeki olumsuz duygu, düşünce ve isteklere taş atmaktadır. Sa’y bir canlılık, bir arayıştır; sebeplere yönelerek çalışmak ve gayret göstermektir. İbadetlerin amacı da, aynı sa’y esnasında hissedildiği gibi, hayata yayılan manevi ruh enerjisini ve canlılığı sağlamaktır.
Hacı için Safa tepesi, manevi kirlerin döküldüğü ve hervele yapıp nefsinden kaçtığı noktadır. Merve tepesi ise, sükunet ve manevi huzurun indiği yerdir. Hacı, Safa tepesinde saflaşır, Merve tepesinde mürüvvet fazileti kazanır, kamil insan olur. Mekke’de Allah’ın konuğu olduğunu bilir, her şeyi memnuniyetle karşılar, huysuzluk yapmaz. Veda ziyaretleri ise, hacının nefsinden soyunup temiz bir yaratılışla Allah’ın huzuruna döndüğü makamdır.
Bu kitapta; madde ile mananın bütünleştiği genelde namaz, oruç ibadetini özelde hacı ibadetini manevi, deruni ve tasavvufi yönleriyle ele aldık.{jcomments on}