Depresyon

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Prof. Dr. Musa TOSUN

“Türkçe’de daha çok ruhsal çöküntü mânâsında kullanılan depresyon, depressus kelimesinden türemiştir. Aşağı doğru bastırmak, baskı altına almak, çökmek, durgunlaşmak gibi anlamları içerir.

Depresyon kavram olarak birkaç mânâda kullanılır. İlki, mutlaka psikolojik bir rahatsızlığın belirtisi olmayabilir. İkincisi, sendromdur ki belirtiler kümesi meydana gelir. Bu, depresyonun küme halinde oluşmasıdır. Üçüncüsü, sendromlar kümesiyle ifade edilir. Böyle bir hastada bir takım belirtiler bir araya gelir ve belirti bir süre, belli şiddette devam eder ve  tedaviyi gerektirir. Hangi çeşit olursa olsun depresyon bir duygu durumu bozukluğudur.

Tarihte ilk depresyon vakası M.Ö 600-700 yılları arasında yaşanan Gılgamış destanında geçmektedir.

Bir yazar Psikiyatri için, “tıp sanatlarının en eskisi, tıp biliminin ise en yenisidir” diyor. Gerçektende ilk insanlarla birlikte yaşamış olan Psikiyatri’nin, bugün bilimsel açıdan incelenip, çeşitli çalışmaların ve araştırmaların yapılıp bir temele oturtulması lazımdır.

Freud’un depresyonla ilgili araştırmalardan oluşturduğu psikanaliz metoduna göre; olayın belirtileri rüyalarda, bilinç dışında aranır. İbn-i Sina ise bedende, gerçeklerde arar. İbn-i Sina’nın yöntemi bugün için daha geçerlidir. Depresyona çareler üretirken, biyolojik belirtilere göre hareket edebilirsek, hastalığa daha bilimsel açıdan yaklaşmış oluruz.

“Depresyonu Önleme ve Tedavi Komitesi”
nin herkesin kendi kendini test etmesi için geliştirdiği yönteme göre kişi kendine şu on soruyu sormalıdır;

Hayattan zevk alamadığınız anlar oluyor mu?
Hayatın anlamsız olduğunu düşünüyor musunuz?
İlginizde, isteklerinizde azalma var mı?
Son zamanlarda sık sık karamsar, kötümser düşüncelere dalıyor musunuz?
Kendinizi bitkin, yorgun, halsiz hissediyor musunuz?
Uyku düzeninizde bir bozukluk var mı?
İştahınız azaldı mı? Kilo kaybediyor ya da alıyor musunuz?
Bedeninizde ağrı, göğsünüzde baskı oluyor mu?
Cinsel sorunlarınız var mı?

Eğer bu sorulardan bir kaçına evet diyorsanız depresyon belirtileri taşıyan bir insansınız, hepsine evet diyorsanız ve bu durum bir süredir devam ediyorsa, süreklilik kazanmışsa depresyonunuz var demektir. Aslında bu belirtilerin birçoğunun insanlarda olması normaldir. Kendi kendimize hemen hasta teşhisi koymamalıyız.

Bazı depresyonlar dış sebepler, hayat şartları, stres olmadan da, vücudun içersinde olup biten bir takım değişikliklerden dolayı ortaya çıkabilir. Bunlara “endojen depresyon” denir. Kişide çevresinden bağımsız olarak gelişen depresyonların en tipik örneği melankolidir. Bu çok ağır bir depresyon tablosudur. Fakat çok olumlu şartlarda yaşarken bile ortaya çıkabilir. “Eksojen depresyon” da tam tersine organik rahatsızlık ya da bir ruhsal hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar.

Depresyonda, tek uçlu ve iki uçlu olmak üzere bir sınıflama daha var. Tek uçlu depresyon hiçbir stres ve problem olmaksızın ortaya çıkabilir ve hasta sadece depresyon nöbetleri geçirebilir. Diğerinde ise bazen depresyon nöbeti ve ruhi çöküntü olur, bazen de aşırı neşe, hareketlilik, taşkınlık şeklinde bir mani nöbeti olarak ortaya çıkar.

Yas ve matem durumu da tam bir depresyon halidir. Yasın üç ana dönemi vardır. İlk dönemde kişi olayın şoku ile ne olduğunu anlayamaz. Şaşkınlık devresi yaşar. İkinci dönemde gerçek bir keder yaşanır. Şayet hastalık bu dönemde atlatılırsa, üçüncü döneme; kişinin dünya ile yeniden iletişim kurduğu devreye geçilir. Yasın bir şekli daha vardır ki kişi üçüncü döneme geçemez ve ikinci dönemde takılır kalır. Bu kederli hâl, aylar- yıllar geçtiği halde devam edebilir. İşte buna biz “uzamış yas depresyonu” adını veriyoruz.

Bir de kadınlarda 45-50 yaş, erkeklerde 55-65 yaşları arasında ortaya çıktığı kabul edilen “yaş dönümü depresyonu” vardır. Başka bir çeşit olan “maskeli depresyon” da hasta, daha çok fiziki bir rahatsızlıkla gelir. Hastaya ne zaman hastalığının bir depresyon olduğu anlatılırsa o zaman ağrıları kesilir.

Psikiyatride biz bütün rahatsızlıkları bio- psiko- sosyal boyutu olan rahatsızlıklar olarak kabul ederiz. Endojen sebepleri bir kenara bırakırsak depresyon da böyledir.

Yaşanan olayların hatalı yorumlanması sonunda da bir duygulanım bozukluğu ortaya çıkabilir. Bazıları bunun için “duygulanım bozukluğu değildir. Düşüncenin, davranışın bozukluğudur. Duygulanım bozukluğu bunun sonucunda ortaya çıkar. Yani bir insanın kederli hüzünlü hale gelmesi, düşüncelerindeki olumsuzluklar yüzünden olur.” diyorlar.

Genellikle depresyonlu kişilerde görülen intihar olayları sebebiyle, depresyon teşhisi koyduğumuz hastaları hastaneye yatırarak tedavi etmeye teşvik ederiz. Çünkü bu durum kişinin tasarruf ehliyetini ortadan kaldırır.

“İslam, insanı dünya ve ahirette mutlu eden bir dindir. İman, insanı özellikle psikolojik rahatsızlıklardan korur. O halde imanı kuvvetli olan birinin bu türden rahatsızlıklar geçirmesi mümkün değildir”, diye düşünmek doğru değildir. Kafamızdaki imanı kalbimize indirebilirsek bizi pek çok küfrün hastalıklarından korur, hayatın güçlükleriyle başa çıkabilmek için, bize, eşsiz savunma mekanizması sağlar ama imanı ne kadar kuvvetli olursa olsun, kişi depresyona girebilir ve bu yüzden de intihar edebilir. Bundan dolayı da imansız gitmez, çünkü mükellefin şartı akıl baliğ olmaktır ve o hastada akil olma özelliği ortadan kalkmıştır.”
Not: programın özeti, deşifre üzerinden hazırlanmıştır.

Hazırlayan: Güler Örengül

 

Önceki Yazı

Kişisel Gelişim

Sonraki Yazı

Basında Hazar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir