Ortak Geleceğin İnşasında Buluşan Kadınlar Programı

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

 11. Kadın Buluşması Açılış Konuşması

24-26 Mayıs 2013
Konuşmacı: Ayla Kerimoğlu

Sayın vekillerim, kıymetli misafirlerimiz
2003 yılında oluşturduğumuz Kadın Buluşmaları bu yıl 10. yılını doldurmuş bulunmakta. Temelde haksızlığa karşı mücadeleyi şiar edinen “Buluşan Kadınlar”ın motivasyon kaynağı İlahi adaletin insan eliyle tecelli edeceğine duyduğumuz inanç ve sosyal süreçlerde kadınların yer almasının daha güzel bir dünya için zorunlu olduğu düşüncesiydi.

Zira inanıyoruz ki kadınların, kadın duyarlılığının ve kadın bakış açısının eşlik etmediği yaşam ve barış süreçleri eksik kalmaya mahkumdur. Bu düşüncelerden hareketle Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 10 toplantı gerçekleştirdik. Bu buluşmalarda kendi sorunlarımızı konuştuğumuz kadar Türkiye’nin ve dünyanın gündemini meşgul eden sorunları da mercek altına aldık.

Kimi zaman Türkiye’nin yaygın sorunlarından olan şiddet, başörtüsü yasakları ve ailede meydana gelen sorun alanları gibi konuları ele alıp farkındalık oluşturmaya çalıştık, bildiriler yayınladık, gerekli mercilere raporlar sunduk. Kimi zaman da Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ve bunun ülkeye, demokratikleşmeye etkilerini konuştuk. Irak işgalinden hareketle küresel emperyalist tehdide karşı bölgesel kadın dayanışması gerçekleştirmek amacıyla çalışmalar yaptık.

{jcomments on}

Bugün ülkemiz çok önemli ve zorlu bir süreçten geçmekte. Yıllardır süren çatışma ve şiddet ortamı 40.000 insanımıza, 40.000 canımızın kaybına yol açmıştır. Ayrıca yapılan resmi açıklamalara göre çatışma ortamının ekonomik maliyeti 350 milyar dolar olarak ifade edilmektedir. Gencecik yaşında toprağa verdiğimiz evlatlarımız da, bu uğurda heba edilen milyar dolarlar da Türkiye’nin olduğu kadar her birimizin de kaybıdır.
Modern devlet insanların bedenlerini ele geçirmekle kalmayıp ruhlarına da sahip olmak istiyor. Bu hadsiz beklenti ülkemizin tarihinde kara leke olarak kalacak pek çok olayın da ruhunu teşkil etmekte. Cumhuriyetimizin modernist, laikçi ve ulusalcı paradigmalara sahip icraatları her kesim için ayrı bir zulme dönüşmekte:

İstiklal Mahkemelerinden, 1915’e,  Dersim’den, Kürt meselesine kadar birçok kıyım gerçekleşti. Bu arada çoğu kez en insani haklarımız bile elimizden alındı.
Seyit Rıza,  Ahmet Kaya, Merve Kavakçı, Hrant Dink gibi zulümle sembolleşen isimlerimiz oldu. Hepsini burada anmamızın mümkün olmadığı karanlıklarla örülmüş bu utanç listesi oldukça uzun…

Artık ülkemizde bu türden acılar; Madımak’taki, Başbağlar’daki, Uludere ve Reyhanlı’daki gibi olaylar yaşanmasın istiyoruz.
Terörist eylemlerle masum insanlar öldürülmesin istiyoruz.
Ulucanlar ve Diyarbakır cezaevleri gibi işkence merkezleri olmasın istiyoruz.

Zira zulmü, çatışmayı ve ölümü kutsallaştırmanın ve bunun üzerinden çıkar sağlamaya çalışmanın insani bir tarafı yok. Şiddeti siyasi bir çıkar aracı olarak yarınlarımıza miras bırakmak çocuklarımıza yapacağımız en büyük haksızlıktır. Çünkü kutsal olan ölüm değil, hayattır.  En büyük değer, insan hayatına sahip çıkmak olmalıdır.

Sorunlarımızdan kaçarak, üstünü örterek, sorun olarak gördüklerimizi yok ederek bir yere varamayacağımız nihayet idrak edilmiş durumda.

Çok uzun ve meşakkatli bir yoldan ulaştığımız bu sürece destek vermek, ümit ve kaygı arasında yeniden inşa etmeye çalıştığımız yarınlarımız için sorumlu davranmak her kesimin görevidir. Yarın evlatlarımıza anlatacağımız onurlu hikâyelerimizin olması, ancak bu süreçte takınacağımız müsbet tavır ve çözüme demokratik yollarla destek olmakla mümkün.

 Artık sözün gücüne inanmak zorundayız. Çözüm üzerinde düşünmek, fikriler üretmek, önerilerde bulunarak barış ve huzur ekseninde ortak bir geleceğin inşasına katkı sunmak zorundayız. Çünkü bu süreç aslında Kürt meselesinden hareketle bizim yeniden demokrasimizi, birbirimize olan inanç ve güvenimizi inşa edeceğimiz süreçtir. Zira Çatışma ve şiddetin kazanan, barışın ise kaybeden tarafı olmaz.

Ortak bir barışın tesisine destek vermekten imtina edenler ile süreci sabote etmeye çalışanlar yarın bu tutumlarından dolayı ağır bir eziklik ve utanç duyacaklardır.

Yaşanan sorunların dile bile getirilmesinin çeşitli şekillerde cezalandırıldığı yıllardan, sorunların varlığını kabul eden ve çözüm iradesi beyan edilen günlere geldik. Her şey güllük gülistanlık olmasa da en azından şiddetin ve silahla mücadelenin çare olmadığında herkes hemfikir.

Elbette bu noktaya kolay gelinmedi. Binlerce ananın gözyaşları ve yıkılan yuvaların enkazı altında bütün bir ülke debelenip dururken şimdi bir şans yakaladık. Yarınlara umutla bakabilmek, birlikte eşit hak ve özgürlüklere sahip olabilmek, demokrasimizi daha da güçlendirmek için bir şansımız var artık.

Bugüne kadar gelebilmek nasıl büyük zorluklar içeriyorduysa biliyoruz ki bundan sonrası da hiç kolay olmayacak. Ancak çözüm irademizi kararlıkla koruduğumuz ve çözümü silahların gölgesinde değil, müzakere süreçlerinde gördüğümüz sürece er ya da geç bunu da başaracağız. Asr süresinde buyrulduğu gibi birbirimize “hakkı ve sabrı” tavsiye ettiğimiz sürece başarma şansımız var demektir.

İşte bu duygu ve düşüncelerle düzenlediğimiz bu programda her türlü farklılığımızı arkamızda bırakarak barışa duyduğumuz özlem ve inançla vicdan sahibi insanlar olarak çözüm sürecine destek vermek üzere bir araya geldik.

Program esnasında “birlikte yaralarımızı nasıl sarabiliriz”, “Türkiye’nin önünde açılan bu yeni sayfaya biz kadınlar ne katabiliriz” soruları üzerinde birlikte düşüneceğiz, hayallerimiz ve beklentilerimizi paylaşacağız. Bir gece okunan hatimlerle kayıplarımızı rahmet ve dualarla anarken ertesi gece girdiğimiz bu yeni dönemi Kürtçe ve Türkçe türkülerle kutlayacağız.
Ülkemizin siyasi ve toplumsal ikliminde baharın yaşandığı bu günlerde yüreklerimizde tomurcuklanan umut çiçeklerinin açmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Her programda olduğu gibi bu programında oluşmasında emeği geçen ve teşekkür etmem gereken pek çok kişi var.

Öncelikle bu proje fikrini önererek bizi zorlu bir çalışmanın içine sokan Fatma Çiftçiye,

Programın gerçekleşmesi için birlikte yorucu bir çalışma içine girdiğimiz Hidayet Tuksal’a,

Projeye başından sonuna kadar maddi manevi destek veren Ayşe Böhürler, Betül Keskin ve Nebahat Akkoç’a,
Her türlü farklılıklarını bir tarafa bırakarak barıştan yana tavır alıp, yürekleriyle bu programa icabet eden sayın vekillerimize ve kıymetli konuşmacılarımıza,
Ve tabi katılımıyla bu çalışmaya ruh katan, çalışmayı ete kemiğe büründüren,   çağrımızı kuvvetlendiren siz değerli katılımcılara çok teşekkür ediyorum.
Programımıza ve yeni Türkiye’nin eşiğine hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Önceki Yazı

11. Kadın Buluşması Basın Bildirisi

Sonraki Yazı

11. Kadın Buluşması Ortak Geleceğin İnşasında Buluşan Kadınlar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir