4 Haziran 2014
Birleşmiş Milletler verilerine göre Dünyada 3 kadından biri şiddete uğruyor. Türkiye’deki verilerde bununla örtüşüyor. Şiddetle mücadele hemen her ülkenin en önemli sorunları arasında yer alıyor. Bu mücadelede şiddeti sıfırlayan ülke olmasa da “şiddete sıfır tolerans” gelişmiş ülkelerin politikası haline gelmiş durumda. Ülkemizde yaşanan şiddet olaylarının hızla artıyor olması, çözüm odaklı çalışmaları ve önleyici tedbirleri almayı zorunlu kılmakta. Son 10 yılda konuyla ilgili gerek hukuki, gerek uygulamaya dönük iyileştirmelerin yanı sıra şiddet mağduru olup gidecek yeri olmayan kadınlar için sığınmaevlerinin açılışına da hız verilmiş durumda. Çok kısa sürede sayıları 125’i bulan sığınmaevleri soruna ne kadar çözüm üretiyor, mağdur kadınlar buralardan nasıl faydalanıyor, sığınmaevleri gerçekten bir ihtiyaca cevap veriyor mu gibi sorularımıza cevap bulmak için Wo/men For Women Projesi kapsamında 1996 yılında açılan x sığınmaevini ziyaret ettik, yetkililer ve mağdureler ile görüştük.
Sığınmaevi müdiresi konuyla ilgili şunları anlattı:
“Sığınmaevlerine sadece şiddet mağduru kadınlar değil gidecek yeri olmayan kadınlarda, ilk adım evleri vasıtasıyla müracaat ediyor. Müracaat eden kadınların beyanı esas kabul edilip herhangi bir belge talep edilmiyor ve kendi ikametgahlarının dışındaki evlere yerleştiriliyor. Güvenlik açısından sığınma evlerinin yerini kimse bilmiyor olsa da güvenlik elemanları 24 saat nöbet bekliyor. Son ana kadar evlerini terk etmeyi düşünmeyen çoğu çocuklu bu kadınlar, korku, çaresizlik ve gelecek kaygısı içinde buraya gelmeye mecbur kalıyor. Özgüven kaybı yaşayan ve değersizlik duygusu hakim olan bu kadınlar için başarılması gereken en zor şey bu kayıpların telafi edilmesi. Bunun için psikolojik destek kadar onlara özgüven kazandıracak bilgi ve becerilerle kadınların desteklenmesi de önemli.
“Sığınmaevlerine sadece şiddet mağduru kadınlar değil gidecek yeri olmayan kadınlarda, ilk adım evleri vasıtasıyla müracaat ediyor. Müracaat eden kadınların beyanı esas kabul edilip herhangi bir belge talep edilmiyor ve kendi ikametgahlarının dışındaki evlere yerleştiriliyor. Güvenlik açısından sığınma evlerinin yerini kimse bilmiyor olsa da güvenlik elemanları 24 saat nöbet bekliyor. Son ana kadar evlerini terk etmeyi düşünmeyen çoğu çocuklu bu kadınlar, korku, çaresizlik ve gelecek kaygısı içinde buraya gelmeye mecbur kalıyor. Özgüven kaybı yaşayan ve değersizlik duygusu hakim olan bu kadınlar için başarılması gereken en zor şey bu kayıpların telafi edilmesi. Bunun için psikolojik destek kadar onlara özgüven kazandıracak bilgi ve becerilerle kadınların desteklenmesi de önemli.
İlk travmayı atlatan kadınlara, sorunlarının dışında başka bir dünya olduğunu da göstermek için önce eğitime sonra meslek edinmeye teşvik ediyoruz. Çünkü okuma-yazma bilmek ve bir meslek sahibi olmak, kadınlara özgüven sağlıyor. Kadınların gelecekleri adına doğru karar alabilmeleri için onlara zaman ve imkân sağlıyor ancak alacakları kararda etkili olmaktan kaçınıyoruz. Kadın boşanma kararı alırsa, o zaman ona iş imkânı sağlamaya çalışıyor, hayırsever vatandaşlar ve belediyenin yardımıyla ev açmasına yardımcı oluyoruz.
Özgüvenlerini kazanan kadınlar kendilerine çeki düzen verme ve hayatlarını yeniden kurabilme başarısını gösterebiliyor. Bu kadınlar sığınmaevine büyük bir umutsuzlukla gelen yeni mağdurelere, kendi hikayeleriyle örnek olarak sosyal destek sağlıyorlar. Aynı dertten mustarip olan bu kadınların dayanışması, onları bizlerle birlikte büyük bir ailenin parçası yapıyor, burayı ve bizleri öyle benimsiyorlar. O yüzden de ev açan kadınlar hem birbirlerine hem de sığınmaevine yakın yerleri tercih ediyorlar. Böylece yeni hayatlarına birbirlerine destek olacak yeni bir sosyal çevre ile devam ediyorlar. ”Yine de her şey bu kadar yolunda gitmeyebiliyor. Zira herkes çok yaralı ve binbir çeşit sorunla başetmeye çalışırken yaşadıkları küçük sorunlar onları çileden çıkaracak büyük sorunlara dönüşebiliyor. Görüştüğümüz kadınlardan bazıları buradan 3-4 sene önce ayrılmış ve kendi hayatlarını kurmuş kadınlar olsa da hikâyelerini anlatırken yaşaran gözleri ve bükülen boyunları yaşadıkları travmayı henüz atlatamadıklarını gösteriyordu. Ancak bu kadarını bile başaramayan kadınların varlığı da gözden ırak tutulmamalı. Buradan çıkan kadınların çok azı eski eşlerine geri dönmüş, bir kısmı yeniden evlenmiş ancak birçoğu hayatlarının geri kalanını yalnız yaşamaya kararlı görünüyor ve bu kadınların çoğu daha çocuk denecek 20’li yaşlarda. Erken evlilik dolayısıyla birkaç çocukla bu yaşlarda yalnız kalan kadınlar dramın bir başka boyutuna işaret ediyor. Çocuklar yine bu dramın diğer boyutunda, şiddeti geleceğe taşıması muhtemel bir potansiyeli içinde taşıyor. Çocukların rehabilitasyonu ve eğitimi için de özel gayretlerle bir şeyler yapılıyor ancak bütün sığınmaevi idarecilerinin bu kadar dirayetli ve fedakar olması çok kolay değil. Zira sürekli dert dinleyen ve çoğu çözümsüz görünen dertler ve dertli anne ve çocuklarla sürekli muhatap olan görevliler de çok dayanamayıp ayrılıyormuş. Belediyelerin ya da kamu kurumlarının bünyesindeki sığınmaevi idareci ve personeline ayrıca süpervizyon eğitimleri verilmesi hizmet kalitesi açısından önemli görünüyor.
Sığınmaevindeki kadınlar, aslında bizi değil şiddet uygulayan erkeklerin buraya kapatılması lazım diyorlar. Sığınmaevi bir yerde kurtarıcı da olsa aslında korku içinde buraya sığınan, ihtiyaç halinde bile dışarı çıkmayan kadınlar için ayrı bir ceza gibi. O yüzden kadınlar, şiddeti önleyici şekilde cezaların artırılması ve mağdurelerin değil şiddet uygulayanların bir yere kapatılması gereğine işaret ediyor.
Sığınmaevlerinin hergeçen gün sayısının ve hizmet kalitesinin artmasını, iyi bir gelişme olarak görebileceğimiz gibi bu sayının bile ihtiyaca cevap vermekten uzak olduğunu bilmek artan şiddetin boyutunu gösteren bir başka veri olarak düşündürücü. Sorunun merkezine inerek önleyici tedbirleri almaz ve konuyu örgün ve yaygın eğitimin bir parçası haline getirmezsek en büyük sevincimiz! açılan sığınmaevlerinin sayısı kadar olacaktır. {jcomments on}