Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç ile TİHEK’in faaliyetleri, çalışma alanı ve mekanizması hakkında konuştuk.
Toplantıya bir çok STK’dan temsilci katıldı ve Kılıç’la yapılabilecek işbirlikleri hakkında istişarede bulundular.
Programın özetini aşağıda bulabilirsiniz.
Prof. Dr. Muharrem Kılıç – TİHEK
1990’ların sonunda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insan haklarının kurumsallaşması hız kazanmıştır. Ülkemizde 2001 yılında Başbakanlık merkez teşkilatında ana hizmet birimi olarak “İnsan Hakları Başkanlığı” oluşturulmuştur. 2012 yılında Paris Prensipleriyle uyumlu bir ulusal insan hakları kurumuna duyulan ihtiyaç sonucunda 21/6/2012 tarihli 6332 sayılı Kanunla Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) kurulmuştur. TİHK, 2013 yılında Bakanlar Kurulu Kararıyla Ulusal Önleme Mekanizması olarak görevlendirilmiştir.
Ulusal insan hakları kurumu ve ulusal önleme mekanizması olarak görev yapan TİHK’nin kapasitesinin artırılması ihtiyacı duyulmuştur. Aynı zamanda Anayasa’nın 10’uncu maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinde yer alan eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı konusunda çalışmak üzere yeni bir kurumsal yapıya gereksinim olduğu değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği (AB) Hukukunda yer alan Direktiflerde de ayrımcılıkla mücadele etmek için eşit muameleyi yerleştirip geliştirecek organların kurulması veya mevcut organlara bu görevin verilmesi gerektiğine yer verilmiştir. AB müktesabatına uyum çerçevesinde 20/4/2016 tarihli ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6701 sayılı Kanunla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kurulmuştur. Bu şekilde kurum, ulusal insan hakları kurumu ve ulusal önleme mekanizması görevinin yanı sıra eşitlik organı olarak da görevlendirilmiş, TİHEK’in kurulmasıyla birlikte 6332 sayılı Kanunla kurulan TİHK ise lağvedilmiştir.
Ulusal kurumların oluşturulmasının tarihçesine baktığımızda, 1993 yılında Viyana Kongresi sonrasında Paris Prensipleri adı altında birtakım ilkeler seti kabul edilerek, ulusal insan hakları kurumlarının nasıl yapılanması gerektiği değerlendirilmiştir. Paris Prensipleriyle birlikte dünyada insan hakları kurumları oluşturma furyası başlamıştır. Özellikle Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzeninde bir değişim ve demokratikleşme dalgası olmuştur. Demokrasi dalgası içinde kimi otoriter devletler bile bir anlamda insan hakları ihlallerini, hak ve özgürlükler noktasındaki kısıtlayıcı tutumlarını perdelemek amacıyla bu türden kurumlar oluşturmuşlardır. Örneğin Afganistan, Taliban öncesi dönemde bir insan hakları kurumu oluşturmuştur.
Eşitlik kurumları Avrupa’da ayrımcılığın önlenmesi, demokratik zenginlik, kozmopolitlik gibi konuları yönetebilmek adına ortaya çıkmış mekanizmalardır. Bizde ise daha çok AB normlarına uyum çerçevesinde gündeme gelmiştir. TİHEK’i akranlarından farklı kılan idari yaptırım yetkisine sahip bir kurum olmasıdır. Dünyada sadece dört ülkede buna benzer kurum vardır. Diğerleri genelde ombudsmanlık düzeyinde çalışmakta olup bu kurumların temel amacı, kamu otoritelerinin hakkaniyete aykırı muamelede bulunmamasını temin ederek kamu idaresine tavsiyelerde bulunmaktır. “Yasaya uygun olan hukuka uygun olmayabilir” ilkesinden hareketle bu şekilde bir yapılanma önerilmiştir. Yurttaşlar, bir kurum veya otorite tarafından mağdur edildiği iddiasıyla şikâyette bulunduğunda ombudsman iddiayı değerlendirerek kötü yönetimin ortaya çıkardığı ihlalleri bertaraf etmek adına tavsiyede bulunmaktadır.
TİHEK bir eşitlik kurumu olarak ayrımcılık yasağıyla ilgili konularda bireysel başvuru almaktadır.6701 Sayılı Kanun’da da açıkça düzenlendiği üzere cinsiyet, medeni hal, servet, engellilik, felsefi ve siyasi görüş gibi 15 temelde ayrımcılık yasağının ihlal edildiği iddia edilirse, başvuru üzerine veya resen harekete geçiyoruz. Medeni hale ilişkin ayrımcılık yasağına, “Bekara ev verilmez” şeklinde verilen ilanlar örnek gösterilebilir. Kişiler bu şekilde ilan verebilmekte veya ev sahipleri emlakçılara “Bekara verme” şeklinde talimat verebilmektedir. Bu durum herhangi bir şekilde ispat edildiğinde “medeni hal temelinde ayrımcılık” yasağının ihlali gerçekleşmektedir. Ayrımcılık yasağının ihlali durumunda her yıl yeniden değerleme oranıyla değişen miktarlarda idari para cezası uygulanmaktadır. 2023 yılı için 5.000 ve 90.000 TL arasında idari yaptırım söz konusu olabilmektedir.6701 sayılı Kanun uyarınca ayrımcılık talimatı verme ve bu talimatı uygulama ayrımcılık olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle idari yaptırım, ayrımcılık talimatı veren ev sahibi ve bu talimatı uygulayan emlakçı açısından söz konusu olabilmektedir. Cezadan sonra yargı yolu da açık olduğundan taraflar isterlerse idari yargıya başvurabilmektedir. İdari yargı, maddi hukuk açısından davayı incelemekte olup6701 sayılı Kanuna uygun şekilde sözleşmeleri ve beyanları dikkate alarak maddi hukuk ve usul hukuku açısından konuyu değerlendirmektedir.
TİHEK olarak çoğunlukla karara bağladığımız olaylar “doğrudan ayrımcılık” iddiası içermektedir. Doğrudan ayrımcılık, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanılmasını 6701 sayılı Kanunda sayılan temellere dayanarak engelleyen veya zorlaştıran her türlü farklı muameledir. Örneğin; kıyafet, maddi durum, cinsiyet gibi sebeplerden ötürü kişiye hizmet sunulmazsa doğrudan ayrımcılık söz konusu olmaktadır. Kurumumuza başvuru yapılmadan önce ayrımcılık olduğu iddia edilen uygulamanın düzeltilmesi için ilgili taraftan talepte bulunma şartı aranmaktadır. Telafisi güç ve imkansız zararların varlığı halinde bu şart aranmadan başvurular kabul edilebilmektedir.
TİHEK aynı zamanda “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek Seçmeli Protokol”(OPCAT) bağlamında, işkencenin ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezanın önlenmesi konusunda çalışmalar yürütmek üzere Ulusal Önleme Mekanizması olarak görevlendirilmiştir. Özgürlüğünden mahrum bırakılmış kişilerin tutulduğu yerlere, cezaevleri, sığınmacılarla ilgili merkezler, kadın sığınma evleri, yaşlı bakımevleri gibi yerlere habersiz ziyaretlerde bulunma ve bu kurumları izleme yetkisine sahibiz. Bu yetkiyi hem Kanunumuzun hem de tarafı olduğumuz sözleşmelerin gereği olarak kullanmaktayız. Merkezlerdeki ziyaretlerimize hassasiyet durumuna göre ilgili STK’ların temsilcilerini de dâhil edebiliyoruz. Uzmanlarımız ziyaretlerini, gerekiyorsa psikologlarla ve hekimlerle birlikte yaparak raporlarını hazırlamaktadırlar. Hazırlanan raporlar, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu tarafından onaylandıktan sonra kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Bu alanda bir yaptırım yetkimiz mevcut olmayıp sadece tavsiye kararı verebilmekteyiz.
TİHEK olarak bizim hem ayrımcılık hem insan hakları hem de ulusal önleme mekanizması görevi çerçevesinde resen inceleme yetkimiz bulunmaktadır. Kurum karar organı herhangi bir başvuru olmasa bile hak ihlalinin resen inceleme yetkisiyle araştırılması, tahkik edilmesi ve takibinin yapılması yönünde karar verebilmektedir. Resen inceleme yetkimiz çerçevesinde bireysel hak ihlallerinin, ayrımcılık yasağı ihlallerinin, kötü muamele ve işkence iddialarının üzerine gidebilmekteyiz.
6701 sayılı Kanun kapsamında Kurumun uluslararası gelişmeleri ve ülkedeki mevzuat çalışmalarını izlemek, değerlendirmelerde bulunmak ve bu konudaki görüş ve tavsiyelerini ilgili mercilere iletme görevi de bulunmaktadır. Ayrıca uzmanlarımız tarafından ilgili kamu kurumlarına, STK’lara eğitimler verilmekte, farkındalık çalışmaları ve istişare toplantıları gerçekleştirilmektedir. İnsan hakları ihlallerinin raporlanmasıyla ilgili olarak da eğitim faaliyetleri yürütmekte ve çocuklara yönelik faaliyetler düzenlemekteyiz.
Ayrımcılıkla mücadele hukuku ve eşitlik hukuku, Türk hukuk sisteminde yeni bir alandır. Bu durumun geri kalmış olmakla bir ilgisi yoktur. Bu aslında bizim toplumsal dinamiğimizi, tarihsel gücümüzü de ifade etmektedir. Amerika’da asırlardır ayrımcılık ve yasaklar söz konusudur. Tarihlerinin ayrımcılık ve yasaklarla dolu olması sebebiyle bu alanda çok gelişmiş çalışmaları vardır. Bizde de zaman içinde gelişeceğini düşünüyorum.