Irish Times Muhabiri Mary Fıtzgerald’ın Ziyareti

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

18 Eylül 2008

Mısır, Pakistan ve Türkiye’de İslam’ın farklı anlayışları üzerine dört  aydır araştırmalar yapan Mary Fıtzgerald aslen İrlanda’lı olup Ürdün- Amman’da yaşıyor. Fıtzgerald araştırmanın amacını “Avrupa’da yaşayanlar İslam Dünyasındaki çeşitliliğin farkında değiller. İslam’ı tek tip olarak görüyorlar. Ben bu çeşitliliği göstermek istiyorum”, diye açıklıyor.  Daha önceleri Mısır El-Ezher Üniversitesi, sanatçı Sami Yusuf, Müslüman Kardeşler Teşkilatı Başkanı, Tekbir Giyim’in sahibi, Konya İlahiyat Fakültesi öğretim elemanlarıyla görüşmeler yapmış.

İrlanda’da yayımlanan IRISH TIMES gazetesinde yapılan çalışma araştırma dizisi olarak yayınlanıyor. Bizimle yapılan görüşme Türkiye’de başörtü yasağının hayatlarımızı nasıl etkilediği üzerineydi.
Toplantı öncelikle başörtü yasağı dolayısıyla yaşadığımız kişisel tecrübelerin sorulmasıyla başladı. Aramızda her çeşit mağduriyet yaşayan arkadaşlarımızın var olması bu yasağın çeşitli veçhelerini göstermesi açısından denk düşmüş oldu.

Anlattıklarımızı ilgiyle dinleyen M. Fıtzgerald -aslında bizimde bir türlü anlayamadığımız- Avrupa’daki insanların çoğunluğunun Müslüman olan bir ülkede uygulanan başörtü yasağını anlamakta zorlandığını, başörtüsüne karşı olanlarla yaptığı mülakatlarda yasağın kendisine de abartılı gelen üç nokta üzerinden desteklendiğini ifade etti. Bunlar; Başörtüsünün siyasi bir sembol olduğu, Türkiye’nin İran olması korkusu, kendilerine de başörtü takmaları noktasında bir dayatma yapılacağı endişesi idi.


Ne başörtüsü siyasi semboldür ne de Türkiye İran…
Kendisine “Yapılan araştırmalar halkın büyük çoğunluğunun bu yasağı onaylamadığını ortaya koydu. Bu noktada yöneten elit ile halk arasında bir gerilim meydana geldi. Başörtülü kadının var olmasını, kendi hayatlarına müdahale olarak algılayan bir kesim de bu yasağı destekledi.  Oysa bugüne kadar tam da bunun tersi yaşandı. Aynı hak ve sorumluluklara sahip olması gereken vatandaşlar arasında böyle temeli olmayan korkular üzerinden ayrım yapıldı.”  diyerek geniş bir açıklama yaptık ve devam ettik;
“Türkiye-İran meselesine gelince; Türkiye hiçbir zaman İran olmaz. Çünkü her iki toplumun da farklı kültürel ve tarihi arka planı var.  Şii İran ile Sünni Türkiye arasında İslami yaklaşım farklılıkları var. Türkiye’deki hiçbir örtülü genç kız İran’ı idealize ederek İran’da yaşamak istemez ve oradaki uygulamaları onaylamaz.

Ayrıca Türkiye’de iddiaların aksine hiç kimse başörtüsünü siyasi nedenlerle takmıyor. Öyle ki örtülüler arasında farklı partilere oy verenler de var. Kaldı ki başörtüsü siyasi sembol olarak takılsa bile, bunu yasaklayan bir kanun da yok. Bugün bütün dünyada siyaset semboller üzerinden yapılıyor. Eğer bu suç ise bütün siyasi partilerin kapatılması gerekirdi.  Başörtüsünü yasaklayanlar ya da buna taraf olanlar önce olmayan bir suç icat ediyorlar, sonrada kimse böyle bir şey iddia etmemiş olmasına rağmen ısrarla bu suç kılıfını üstümüze geçirmeye çalışıyorlar. Aslında bu, anlamsız yasağı meşrulaştırma çabalarından başka bir şey değil.” dedik.


Başörtüsü mü? Türban mı?
Mary’nin “Başörtüsü ve Türban aynı şey midir? Aralarında bir fark var mıdır? “ sorusu üzerine de
“Başörtüsü takanların türban kelimesini kullanmadığını, türban kelimesini, başörtülüler dışında birilerinin ‘Halkın örttüğü başörtüsüdür, diğerlerinin taktığı siyasi içerik taşıyan türbandır’  diye ayırarak başörtülülerin halk desteğini ortadan kaldırmak üzere ürettiğini belirttik.
“ Yasak hayatlarımızı sınırlandırıyor, değiştiriyor ve kırılmalar yaşatıyor. Örtülü kızlar, kendi hayallerini değil, başkalarının çizdiği sınırlar içinde hayatlarını yaşamak zorunda bırakılıyor. Bir sürü çalınmış hayatlar var. Herkes bu problemi görmezden geliyor. İnsan hakları, uluslararası anlaşmalar, eğitim hakkı, yaşama hakkı vs. söz konusu başörtü olduğunda tamamen işe yaramaz hale geliyor. Bu konuda 20–30 yıldan beri mağduriyet yaşanmasına rağmen, hiçbir kanunsuz yola başvurmayan başörtülüler kadar, hiçbir suç işlemeden cezalandırılan ve hiç affa uğramayan bir kesim herhalde yoktur. Bu bile başörtülülere atfedilen “tehlikeli” imajını tek başına anlamsız kılmaya yetecek kadar önemlidir” vurgusunu yaptık.

Hazırlayan : Ayla Kerimoğlu

Önceki Yazı

Yeryüzü Doktorlarından Teşekkür Plaketi

Sonraki Yazı

Darbelere Dur De Mitingine Katıldık

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir