Araştırmacı / Yazar Rasim ÖZDENÖREN
“Bir başka adı da küreselleşme olan yeni dünya düzeni söylemi, asıl Körfez Savaşından sonra etkili olmaya başladı. Öznesi belli olmayan küreselleşmeyi, bütün dünya istiyor gibi görünüyor ve insanlığın son safhasıymış gibi empoze ediliyor. Müslümanların da talep ettiği, sınırların açılması ve gümrüksüz ticareti öngörmesi böylece de ulus-devlet modelinin sorgulanması anlamını taşıyan küreselleşmeye Müslümanların da sahip çıktığını görüyoruz. Hâlbuki küreselleşme ile Batı, kendi kültürünü bütün dünyaya dayatarak toplumları manipüle edebilmeyi hedeflemektedir. İslam’ın hoşgörüye dayanan evrenselcilik anlayışının aksine küreselleşmede başka her türlü kültür, din vs. ister iknâ yolu ile ister baskı ile ortadan kaldırılmak isteniyor.
Yeni dünya düzeninin rükunları; demokrasi, insan hakları, liberalizm ve Türkiye üzerinden baktığımızda laikliktir. Bunların tümüne bizim Müslümanlar olarak rezervlerimiz var. Fakat kendini Müslüman diye tanımlayan bazı kimseler bu esaslasın İslam’da zaten mevcut olduğunu söyleyebiliyorlar.
İnsan hakları; Kur’ an’ın deyimiyle insanı tağut yerine koyan bir anlayıştır. Kendi kanununu kendisi yapar. Batıda insan hakkı dendiğinde kiliseye karşı çıkan insanın hakları akla gelir. Hâlbuki İslam’da referansımız Kur’ an’dır. Ve İslam’da kul hakkından bahsedebiliriz.
Fiyatlar serbest bırakıldığı ve gümrük uygulaması olmadığı için İslam’da liberalizmin var olduğu zannediliyor. Bu esaslar profan ve seküler düzlemlerde uygulandığında “İslami” olması söz konusu olamaz.
Demokrasi, halkın kendi kendisini idare etmesi, farklı düşünce sahiplerinin kendini ifade edebilmesi ve örgütlenebilmeleridir. Fakat realiteye bakınca bunun böyle olmadığını görüyoruz. Burada “Türkiye demokrasinin neresinde” diye sormak gerekir. Bence hiçbir yerinde değil. Ayrıca demokrasi bu saydıklarımızdan fazla bir şeydir. Bir düşünme ve yaşama biçimidir. Seküler ve profan bir düzlemi öngörür.
Demokrasinin temel araçları siyasi partilerdir. Türkiye’de İslami parti kurmak yasaktır ama serbest olsaydı da parti kurarak İslami mücadele yapılamazdı. Demokrasi aracına binilerek ancak demokrasiye ulaşılır. İslam’a değil. Amaçlar ve araçlar bakımından İslami düşünceyle seküler düşünce biçimi birbirinden tamamen farklıdır. İslam’a göre amaca götüren araç da mübah olmalıdır. Seküler düşünceye göre ise amaçlara giden her yol mübahtır.”
Not: programın özeti, deşifre üzerinden yapılmıştır.
Hazırlayan:Emine Akay