Göç Kadın ve Dayanışma

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Göç Eden Kadınların Yaşadığı Sorunlar 

8 Mart 2016

8 Mart Dünya Kadınlar günü etkinlikleri kapsamında Üsküdar Müftülüğü’nün Aile ve Dinî Rehberlik Bürosunun düzenlediği “Göç Bağlamında Kadın ve Dayanışma” başlıklı programda Hazar Derneği başkanı Ayla Kerimoğlu, konuyla ilgili bir sunum yaptı. Program Suriyeli mültecilerin çektikleri sıkıntıları gözler önüne seren “Haykırış Belgeseli”nden kesitlerle başladı. Kerimoğlu mülteci kavramının 1951 Cenevre toplantısında “…. ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsın mülteci” olarak kabul edildiğini ve taraf ülkelerin kendilerine “can güvenliği” nedeniyle sığınan insanların temel yaşam koşullarını sağlamakla yükümlü olduklarını ifade etti. Ancak teoride her ne kadar mülteci kavramının kapsamı geniş tutulsa ve birtakım gerekliliklerin taraf ülkelerin sorumluluğunda olduğu ifade edilse de, Avrupa’nın Hıristiyan demografik yapısını bozmak istememesi nedeniyle Suriyeli Mültecilerin en temel haklarına ulaşmada engellendiklerine dikkat çekti.

Göç olgusunun travmatik bir süreç olduğunu ifade eden Kerimoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Kişinin alıştığı ortamdan ayrı kalma, yalnızlık, yabancılaşma, kendini değersiz görme, yakınlarının yokluğu ve onları geride bırakmaktan ötürü hissedilen pişmanlık duyguları göç yaşayan bireyi etkilemektedir. Bunlarla birlikte dil bilmeme, gelecek endişesi, geldikleri ülkeye geri gönderilme korkusu, yasal statülerinin belirsizliği, ekonomik sorunlar kaygı ve korku oluşturmaktadır. Ait olma duygusunda azalma, daha yüksek düzeylerde anksiyete ve depresyon gibi fizyolojik ve psikolojik sorunlar, göçün beraberinde getirdikleridir.

Savaş nedeniyle yaşanan göç olgusu, dramatik sonuçlar doğurmaktadır.  Savaşlarda en çok mağdur olanlar kadın ve çocuklardır. Cinsel taciz, tecavüz ve fuhuş, aile içi şiddet, göç nedeniyle kimliksiz bir yaşama mahkum edilme gibi çeşitli sorunlarla yüzleşen sığınmacılar arasında depresyon ve intihar oranları oldukça yüksektir.

İkinci Dünya savaşından sonra en büyük göçün yaşandığı günümüzde Suriye’li 4 milyon insan sığınmacı durumuna düşmüştür. 7,6 milyon insan ise Suriye içinde yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Sadece 2015 yılında Ege ve Akdeniz’de boğularak yaşamını yitiren kişi sayısı 5509dur. Bunda Suriyelileri ülkesine almak istemeyen Avrupa Ülkelerinin de sorumluluğu vardır.

Yaklaşık 500 bin kişinin kabul edildiği Avrupa ülkelerinde resmi rakamlara göre 10 bin çocuk kaybolmuş ve akıbetleri bilinmemektedir. Bu çocukların organ mafyası, çocuk işçiliği ya da cinsel istismara maruz kaldığı ya da seks işçisi olarak kullanılabileceğinden endişe edilmektedir.”
Sığınmacılara gönülden el uzatan, kucak açan ülkemiz insanının yanında istismarcı kişiliklerin de varlığına dikkat çeken Kerimoğlu; maalesef ülkemizde sığınmacıların emeğinin sömürüldüğünü, kadınların çaresizliklerinden istifade ederek tacize uğratıldığını ifade etti ve bunun hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunun altını çizdi. Yine bu kötü niyetli kişilerin, göç etmek zorunda kalan insanlara sağlam olmayan can yelekleri ve botlar satarak ölümlerine neden olduklarını ve istismarın hiçbir çeşidinin bizlere yakışmadığını ifade etti.

Kerimoğlu en fazla dezavantajlı grup olan dul ya da yalnız kadın ve çocuklara sahip çıkılmasını istedi. Hazar Derneği’nin Suriyeli mültecilere yönelik çalışmalarını da aktaran Ayla Kerimoğlu bu bağlamda; kamplarda ihtiyaç analizi yapıldığını ve tespit edilen eksiklerin, kamplarda yaşayan Suriyeli ve Ezidi mültecilere ulaştırıldığını ifade etti. Kadınların sosyal intibakını sağlamak ve iş bulma imkanlarını artırmak adına Dernek bünyesinde dil kursları başlatıldığını, daha sistemli yardımı sağlamak adına “Yardım Kardeşliği” platformunun kurulduğunu ve Kızılay’ın çözüm ortağı olacağını söyledi.

Ayla Kerimoğlu “Biz olsaydık ne yapılmasını isterdik, onları yapmaya çalıştık” diyerek gözetilmesi gereken temel kritere parmak bastı ve ironik bir şekilde “Bu kadar ağır bir atmosferde 8 Mart Kadınlar Günü neye tekabül ediyor hiç bilmiyorum…” diyerek konuşmasını bitirdi.{jcomments on}

 

Önceki Yazı

Kadın Barış ve Güvenlik

Sonraki Yazı

Genç Hazar’lı Kızlarımızla Hasbihal

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir