Türkiye’nin Örtülü Gerçeği Başörtüsü Ayrımcılığı Anketi

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

 

Türkiye’nin Örtülü Gerçeği Başörtüsü Ayrımcılığı Anketi, başörtüsü yasakları üzerine bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırma olan Türkiye’nin Örtülü Gerçeği projesinin (2007) ikinci ayağıdır.

Türkiye’nin Örtülü Gerçeği çalışması 18-50 yaş arasındaki, lise ve üstü eğitim düzeyinde, çeşitli dönemlerde uygulanan başörtüsü yasaklarından etkilenen kadınlarla yapılmıştı. Toplam 1112 katılımcı üzerinde ve yüz yüze görüşmelerle anket uygulaması şeklinde gerçekleştirilmiş, araştırmanın sonuçları ise düzenlenen bir panelle kamuoyuyla paylaşılarak yayınlanmıştı. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.hazardernegi.org/turkiyenin-ortulu-gercegi/

Prof. Dr. Ayşen Gürcan danışmanlığında gerçekleşen 2021 Anket Çalışması ise betimsel tarama modelinde tasarlanmıştır. Çalışmanın nicel kısmı online anket portalı üzerinden yapılacak olup, niteliksel kısmı birebir mülakatlarla yapılacaktır. İnternet üzerinden gerçekleştirilecek anket için belirlenen örneklem; Türkiye’de yaşayan ve hali hazırda başörtülü olan, sadece Türkiye’de doğmuş büyümüş kadınları kapsamaktadır. Anket verilerinin güvenirliliği açısından çifte ayrımcılığa uğrayan mülteci kadınlar dışarıda bırakılmıştır. Zira “yabancı düşmanlığı”nın ayrımcılığın diğer bir alt başlığı olarak Türkiye’de çalışılması gereken önemli bir alan olduğu kanaatine varılmıştır. Anket genel itibariyle üç alanda inceleme yapmaktadır; eğitim hayatı, iş hayatı ve kamusal sosyal hayat.

8 Mart 2021 tarihinde başlayan ve bir yıl boyunca devam edecek olan çalışma, bu sürenin sonunda raporlaştırılacaktır. Çalışma için kurulan www.turkiyeninortulugercegi.com adresinde yasak döneminden bugüne kadar yaşanan yasak, ayrımcılık ve mahrumiyet hikâyeleri yer alacak, böylece kapsamlı bir ihlal arşivi oluşturulacaktır. Süreci takip etmek isteyenler Türkiye’nin Örtülü Gerçeği internet sitesinde düzenli olarak ankete ve sonuçlarına ulaşılabilecektir. Ayrıca ihlal sürecine dair haberler, köşe yazıları ve akademik yayın arşivi de web sitesinde yer alacaktır.

Başörtüsü Ayrımcılığı Anketi proje fikrini geliştiren ve şu an Genç Hazar çalışma ekibinin koordinasyonundan sorumlu Sena Namlu, ayrımcılık araştırmasını ve web sitesini hayata geçirmenin gerekliliğini şu sözlerle ifade etmektedir: “Türkiye’de başörtülülere yönelik kurumsal ve toplumsal bir ayrımcılık söz konusu iken, bu denli bir ayrımcılığa karşın konuya olan akademik ilgi ve çalışmanın çok az olduğu görülmektedir. 2002’de muhafazakâr bir partinin iktidara gelmesiyle ve başörtüsüne yönelik ayrımcılık sorununun siyasi düzlemde dile getirilmeye başlaması ilginin beklenenden az da olsa bu tarafa yöneldiğini göstermiştir. 2013 demokratikleşme paketi sonrasında başörtülü bir kadının kamusal alanda var olmasına dair engellerin en azından hukuki düzlemde görece kaldırılmasıyla başörtüsüne dair ayrımcılığın da tamamen ortadan kalktığına dair bir algı oluşmuştur. “Türkiye’nin Örtülü Gerçeği Başörtüsü Ayrımcılığı” Anketini gerçekleştirme sebebimiz halen bir ayrımcılığın yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek, eğer yaşanıyorsa da bunu göstermek ve akademik ilgiyi bu alana yöneltmektir.”

Proje danışmanlarından Prof. Dr. Emel Topçu ise ayrımcılıkla ilgili önemli hatırlatmalarda bulunmaktadır: “Ayrımcılık konusu özellikle Amerika’da siyahilerin beyazlarla aynı haklara sahip olmak için verdiği mücadele sonunda insanların bilincine yerleşmeye; 1980-90’larda da Avrupa’ya giden özellikle Müslüman kökenli insanların o toplumdaki durumları göz önüne alınarak belirginleşmeye başlamıştır. Avrupalılar insanları ayrımcılığa tabi tutarak onların potansiyellerinden tam anlamıyla yararlanamadıklarını fark etmiş ve 2000’li yıllarda uyum yasaları çıkarmaya başlamışlardır. Bu süreçte “çok kültürlülük” denen bir kavram ortaya çıkmıştır. Bu kavram her türlü kültürün kültür olduğu ve hiçbirinin ayrımcılığa uğramaması gerektiğini vurgulamıştır. Yıllar boyu ayrımcılığa uğrayan insanlarda çeşitli nevrotik toplumsal hastalıklar ortaya çıkmış, toplumlar yaşanan ayrımcılıkları bir süre bertaraf edebilmişse de yaşanan kriz patlamalarına engel olamamışlardır. Bu sebeple insanların uyum ve huzur içerisinde yaşamasını istiyorsak ayrımcılığı ortadan kaldırmamız, en azından minimuma indirmemiz gerekmektedir. Toplumun asli unsurları olan kadınların dini tercihleri dolayısıyla kullandıkları kıyafet nedeniyle ayrımcılığa uğramaları, aynı zamanda cinsiyet ayrımcılığına da girmektedir. Bütün bunların ortadan kaldırılması gerekmektedir.”

 

 

 

 

 

 

 

Önceki Yazı

TBMM Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Komisyonu toplantısına katıldık

Sonraki Yazı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir