Niğde Ünv. Rektörü
Prof. Dr. Şahin UÇAR
Cenab-ı Allah Kur’an’da Add ve Semud gibi bazı kavimlerden ve bunların başına gelen felaketlerden bahsediyor. Kur’an-ı Kerim’in eski kavimlerin maceralarından bahsetmesinin hikmeti, onların başlarına gelen felaketlerden insanlığın ibret alması içindir. İbret almak için ise yorumlamak gerekir, yorumlandığı andan itibaren ise tarih olmaktan çıkar, tarih felsefesi olur.
Bugün tarih deyince anlaşılan şey, aşağı yukarı 19. asırda Avrupa’da benimsenen ve geliştirilen bir tarih anlayışıdır ki; bu da tarihten ibret almaya karşıdır. Tarih neyse onu olduğu gibi anlatmak ve objektif olmaktır. Geçmişte olan olayları incelemek, rapor haline getirmek tarih, bu dökümantasyonu tasvir edip, anlamlandırmaya çalışmak ise tarih felsefesidir.
Etrafımıza baktığımızda insanlığın pek çok anlamda problemi olduğunu görürüz. Bu problemlerle insanlık neden yüzyüze geliyor, bunlardan kurtulmak nasıl mümkün olur, hangi yolu tutup doğruyu bulabiliriz anlamında bir arayış var. Tarihteki olaylar günümüzü dolaylı veya direkt olarak etkilediği için tarih felsefesi gerekli görülmüştür.
İslam tarihine gelince, bütün İslam dünyasında ve Batı dünyasında kaynakların sağlam olmamasından dolayı, birçok olaylar yanlış değerlendiriliyor. İslam’ın ilk dönemlerinde yazılmış kaynaklar günümüze kadar gelmemiştir. Ancak bir asır sonra yazılmış tarih kitapları, çok farklı ve birbirini tutmayan rivayetlerle günümüze ulaşmıştır. Bundan dolayı tarihi yargılayabilmemiz güçleşiyor. Tarihçilerin vazifesi, arşivden elde edilebilecek sağlam vesikaları derleyip, neşrederek milletin istifadesine sunmak olmalıdır.
Bugünkü statükoyu anlamak, kendimizi ve içinde yaşadığımız cemiyeti tanımak, istikametimizi ona göre belirlemek için, tarihten daha farklı olan tarih felsefesine ihtiyaç vardır. Bunu da bilinçli kişilerin yapması gereklidir.”
Not: Programın özeti, deşifre üzerinden yazılmıştır.
Hazırlayan: Gülşah Karabulut