Siyaset Üzerine

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

DP Genel Başkanı Korkut ÖZAL 

“Siz Hazar Grubu üyelerini böyle dinamik bir halde görünce istikbale dair ümitlerim arttı. Şu anda bir fikir grubusunuz, ama yakın bir gelecekte sizin yönetenlere mesaj veren, aksiyoner bir hale geleceğinizi düşünüyorum. Bu faaliyetlerinizden dolayı sizi tebrik ederim. Böyle sivil toplum kuruluşları ne zaman çoğalırsa o zaman Türk toplumu iyi bir sivil toplum haline gelecektir.

 

Bugün maalesef meydanda sadece siyasi partiler var. Türkiye eğer hakikaten iyi bir yere gelecekse milletin omuzlarında gelecektir. Bugün Türkiye’deki en önemli sorun millet kopuk bir siyaset izlenmesidir. Milletten alınan reylerin iradeye yansıtılmamasıdır. Siyaset iş yapmayan kokuşmuş bir mekanizma haline gelmiştir.

Bizim önümüzde siyasi oluşumlar ve devletin kendisi olmak üzere iki kuruluş var. Siyasi partiler bugün çıkar dağıtan, rant kurulukları haline gelmiş olmaları itibariyle bazılarına cazip gelmektedir.

Ne zaman Türkiye’de toplumsal dinamikler egemen olup siyasi partileri yönlendirirse o zaman Batı Çalışma Grubu, sekiz yıllık eğitim dayatması, MGK Genel Sekreterliği tarafından hazırlandığı iddia edilen kanun tasarısı ve bunun gibi şeyler olmaz.

Bugün her milletvekilinin biri millet, diğer parti başkanı olmak üzere olmak üzere iki tane patronu vardır. Bana sorarsanız milletvekilini başkan belirlediği için %95’i partinin milletvekilidir. Bir örnek vereyim. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim felaketine ANAP’tan karşı çıkan 30 milletvekili vardı. Eğitimin kökünden bozulup sistemin battallaşacağının söylüyorlardı. Aslında ANAP’ın politikası da 5+3’e yakındı.Zaten bir insana 8 yıl kesintisiz eğitim veremezsiniz. Herkesin farklı yetenekleri var. Tornadan çıkmış gibi, 8 yıl her yerde aynı şeyi okutursanız çocukların kabiliyeti kalmaz. Zaten alt yapınız da yok. Böylece çocukları cehalete mahkum edersiniz. Sonuçta bu 30 kişiden kala kala 3-4 kişi kaldık. Diğerleri bu yanlışa razı olmak zorunda kaldılar. Söylemesi zor ama nedeni siyasi geleceklerinin biteceği endişesiydi.

Türkiye’nin önünün açılabilmesi için mevcut sistemde bir takım değişiklikler yaparak şu dört maddenin tesis edilmesi gerekir.
1- Milleti parlamentoya taşımak: Partiye değil, dar bölge seçimiyle doğrudan milletvekillerine oy vermek. Böylece o milletvekili seçim bölgesindeki vatandaşlara karşı sorumlu olur. Halk da onu denetler. Bugünkü sistemde oyunu ver gerisine karışma mantığı var. Bu devam ettiği sürece millet değil, siyasi partiler efendi oluyor ve onlarda kırbaçlarını çekiyorlar.

2- Başkanlık sistemi: 10 yıldır başkanlık sistemini anlatıyorum. Bu Türkiye’de nispi olarak belediyelerde uygulanıyor. Herkes biliyor ki benim başkanım budur. Başkanlık sistemi olduğu yerde milletvekilleri bakan olmaz.Onların görevi yapılan icraatları denetlemektir. Şimdiki sistemde işinin ehli olmayan bir sürü bakan var. Bakan olan milletvekillerinin artık o işi denetleme mecburiyeti olmadığı gibi Türkiye’yi yönetenlerin emrine giriyorlar ve bir sürü yolsuzluk oluyor. Bunların hesabı da ancak o hükümetin yıkılmasından sonra sorulduğundan atı alan Üsküdar’ı geçmiş oluyor.

3- Devletin küçültülmesi: Bugün devlet o kadar büyümüş ve hantallaşmış ki artık asli görevini yerine getiremez olmuş. Devletin yapmadığı iş yok; inek sağıyor, don dikiyor, havuç yetiştiriyor. Ama asli görevi olan adaleti dağıtamıyor, enflasyonu durduramıyor. Başarılı devlet, insanların hukukunu koruyan, devletin iç ve dış güvenliğini sağlayan, ekonomik ve sosyal yönden geri kalan halkını ileri çıkaran, herkesi mutlu edecek alt yapıyı oluşturan devlettir. Devlet okul bile yapmamalıdır. Bugün daha iyi hizmet veren okullar özel sektörün okullarıdır.

Devletin dört görevi vardır. Birincisi hukuk devleti olmasıdır. Fakat, bugünkü devlet hukuk devleti değildir. Çünkü en büyük hırsızlığı o yapıyor. Cebinizdeki 1 milyon, bir sene sonra 500 bin oluyor. Başını örttüğü için talebeyi okula almıyor. Böyle rezalet olur mu? Dinini öğrenene şu kadar ceza v.s. gibi vesilelerle 163 ve irtica tartışılıyor. Onlar bu uygulamalarıyla memleketi Firavun’un Mısır’ına mı götürmek istiyorlar. Halbuki hukuk devletinde onun bunun ne yaptığına, çocuğuna ne öğrettiğine karışamazsınız. Dolayısıyla, devlet olarak bana bir şeyi dikte edemezsiniz.

Bizde hala kutsal devlet kavramı var. Devlet kutsal değildir, millete hizmet için vardır. Esas olan milletin kendisidir. O’nun için devlet hukuk devleti olmaya mecburdur. Bunun dışında iç ve dış güvenliği sağlamalı, sosyo-ekonomik çarpıklıkları düzenlemelidir. Devletin bu dört görevi dışındakilere lüzum yoktur.

4- Son olarak Türkiye’nin merkezi yönetimden kurtulması, mahalli yönetim şekline dönüştürülmesi lazımdır. Türkiye’de bir felaket olduğunda bu sisteme göre somut bir sorumlu olmadığından suçlu olarak herkes birbirini gösteriyor. Bir valinin herhangi bir problemi çözme yetkisi yok. Vazifesi trafik memuru gibi Ankara’ya sormak, oradan gelenleri de aşağıya bildirmektir. Böyle valilik olur mu? Yavaş yavaş belediye reisleri gibi valileri de halk seçmeli ve valiye o şehrin problemlerini çözecek yetki verilmelidir.

Türkiye’deki insanlara baktığımızda sağcı yada solcu olsun statükocu ve değişimci olmak üzere ikiye ayrıldıklarını görüyoruz. Şimdi bu iki taraf arasında bir savaş yaşanmaktadır. İnşallah değişimciler kazanır.

Araba laçka, yol delik deşik bir iyi bir şoför arıyoruz. Ben diyorum ki şu yolu yapıp iyi bir de araba çekelim, normal bir şoför de bu işi yapar. Aslında Türkiye’nin öyle gökten inmiş karizmatik insanlara ihtiyacı yoktur.”


Not: Programın özeti, deşifre üzerinden hazırlanmıştır.

Hazırlayan: Ziynet Kır

 

Önceki Yazı

28 Şubat Sürecinde Türkiye

Sonraki Yazı

Refah Partisi ve İktidar

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir