Küllerinden Yeniden Doğmak

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:
14 Temmuz 2014
Aile içi şiddeti merkeze alan Wo/men For Women projesi kapsamında bir-kaç sığınmaevini ziyaret ettik. İlk kez bir sığınmaevine gidecektik ama ne tür hikayelerle karşılaşacağımızı az-çok biliyorduk. Yine de sığınmaevlerinin işleyişine dair kulaktan dolma malumatın ötesine geçen bir bilgimiz yoktu. Bu ziyaretimiz kadın dünyasının çok bilinen ama yeteri kadar idrak edilemeyen bir cephesiyle bizi karşı karşıya getirdi.
Sığınmaevlerine, İlk adım evleri ve belediyeler vasıtasıyla müracaat ediliyormuş. Yapılan müracaatların nedeninin %80 oranında şiddet olduğu tespit edilmiş. Şiddet mağduru kadınların %95’inin eşlerinin alkol sorunu varmış,  madde bağımlılığı da hızla artan bir başka sorun olarak ortaya çıkmaktaymış. %10’unun nedeni ise, fakirlik… Sadece bu kurumdan bugüne kadar 277’si kadın diğerleri çocuk olmak üzere toplam 500 kişi yararlanmış. Müracaat edenlerin çoğu sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı olan kesimden olsa da, ekonomik açıdan güçlü olan kadınlarda buralara müracaat edilebiliyormuş.
Ülkemizde her geçen gün sayısı artan sığınmaevlerinden faydalanan binlerce kadın ve çocuk bulunmakta, bir o kadar da buralara ulaşamayan, her şeye rağmen bu çileye katlanan binlerce kadın daha var. Sığınmaevindeki kadınların büyük bir kısmı, çocuk denecek yaşlarda evlenmişler. Bu genç kadınlar, yaşıtlarının evliliğe dair hayaller kurduğu 20’li- 30’lu yaşlarda birkaç çocukla buraya sığınmak zorunda kalmışlar. Hepsi de yaralı… Sıkıntılı süreç yaşayanlar yaşama ara verdiklerini ifade etmek için “nasılsın” dendiğinde “gün dolduruyorum” derler. Buradan bakınca ülkemizde “gün dolduran” ne kadar da çok kadın var diye düşünmeden edemiyor insan.  Bu kadınlar son bir gayretle çocukları için hayata tutunmaya çalışıyorlar. Ama kalplerindeki o koca boşluk, geçmişlerindeki o acımasız hatıralar onların geleceklerini de esir almış durumda. Ziyaret ettiğimiz sığınmaevi yetkilileri “kadınlara sosyal, psikolojik ve ekonomik sorunlarla baş edebilmeleri için destek veriyoruz. Ancak, bu kadınlar, sevme-sevilme ve değer görmeyi neredeyse hiç yaşamamışlar. Cinsel ihtiyaçları ve yalnızlık duyguları onları yanlış yollara sevkedebiliyor.  Bir mağduremiz bu devrede, hapa alışmış. Kendisini Erenköy’de yatırdık, 8-9 ay hastanede kaldı”, dedi.
Bu kadınlar, fiziksel şiddetin yanı sıra aşağılanma, hakaret, korku içeren sözlerle hırpalanma, tehdit edilme gibi psikolojik şiddete de muhatap olmuşlar. Psikolojik şiddetin, fiziksel şiddete göre daha zor tedavi ediliyor olması mağdurelerin daha uzun yıllar yaşadıklarının gölgesinde bir hayat süreceğine işaret ediyor.
Her birinin farklı görünen hikayesinde, onları ortaklaştıran aşırı şiddete muhatap olmaları ve bu dönemde yalnız ve çaresiz kalmaları. Geçer diye umutla bekledikleri günlere inat, şiddet dozu artarak devam etmiş ve sonunda çaresiz evi terketmişler. Bilinen bir zulümden bilinmeyen bir geleceğe doğru korku, kaygı arası bir umutla giderken yolları sığınmaevinde kesişmiş. Mağdurelerin bir başka ortak noktası,  kendi ana-babalarının kurduğu aile birliğinin de bozulmuş olması.

Yaşadıkları onca şeyin ardından yılgın ve yorgun düşen kadınların kurumların verdiği eğitimlere karşı duyarsız olmaları, çocuklarını hırpalamaları, birbirleriyle sık sık tartışmaları, hiçte şaşırtıcı değil. Ancak bu durumdaki kişilere hizmet etmek, onların iyiliğine bile olsa onlara bir şey yaptıramamak da görevlileri zora sokan bir başka sorun olarak ortaya çıkmakta ve zaman zaman bu personel için destek hizmetleri kaçınılmaz olmakta.

Bu kurumdaki kadınların küçük bir kısmı eşlerine geri dönmüş ya da yeniden evlenmiş. Ancak büyük bir bölümü ayrılarak yaşamayı tercih etmiş.  Bir yıl içinde buradan ayrılan 55 kadından 52’sine ev açılmış. Tüm bu süreçte hukuki, psikolojik ve ekonomik destek sağlamak için yetkililer kadınlara refakat ediyormuş. Görünen o ki buradaki personel için burada çalışmak 9-5 mesaisini çoktan aşan bir durum haline gelmiş.
Büyük bir hayalkırıklığı, yaşama olan inanç kaybı ve son derece depresif bir ruh haliyle geldikleri bu kurumlarda devletin ve sığınmaevi personelinin şefkatli yaklaşımları bu kadınları yeniden hayata hazırlıyor. En çaresiz, en dibe vurdukları noktada onlara bir umut ışığı, bir gelecek hayali vererek, bu kadınları adeta küllerinden yeniden doğmaya teşvik ediyor.
Hazırlayan: Ayla Kerimoğlu
Önceki Yazı

Hazar’la Bosna’dayız

Sonraki Yazı

Ağva Şile Saklı Göl Gezisi

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir