24 Ekim- 14 Kasım 2015
OSMANLI 18. YÜZYILINDA SOSYAL YAŞANTI VE KÜLTÜR
24.10.2015
Dr. Olcay AYDEMİR
Burak ÇETİNTAŞ
Bu seminerde; Aile yapısının tarih içindeki evrimi, sosyal yaşantı ve fiziksel mekânın kurgusundan bahsedilip, ders sonunda mezar taşlarının hikayelerine değinilmiştir. Sunum esnasında nelere değinildiği aşağıda kısaca belirtilmiştir:
Aile içini ilgilendiren konular; mutfak ve çocuk eğitimi, yaşlılık, gençlik, düğün, doğum, ölüm gelenekleri tarihsel açıdan toplumları yakından ilgilendirir. Osmanlı ailesine yaşadığı mekân bakımından göz atılırsa bu topluluğun halkının birbiriyle olan ilişkisinde yardımseverlik ve hayır öne çıkarken, aile içi yaşantının sosyal ve fiziksel boyutunda mahremiyet göze çarpar. Osmanlı kentinde köyler veya mahalleler 18 yüzyılda da varlığını sürdürür. Kent önemli vakıf külliyelerinin etrafında bir prestij olarak şekillenir ve fiziki ortamı oluşturur. 18. yüzyılda üç kuşağın bir arada yaşadığı ama aynı zamanda bir hukuki ve mali birim olan “hane” kavramında ‘batılılaşma’ fiziksel ve sosyal hayata yansımaya başlar. Bu değişim mimari ve sanatta da kendini gösterir. Bunun en iyi okunduğu yapılar ise mezar taşlarıdır. Mezar taşı sahibinin sosyal hayatından bahseder, sanatı ile de o dönemi yansıtır.
OSMANLI 18.YÜZYILINDA FİZİKSEL ÇEVRE VE KENT
31.10.2015
Arkeolog Murat SAV
Doç. Dr. Aras NEFTÇİ
Arkeolog Murat Sav ve mimarlık tarihçisi Doç. Dr. Aras Neftçi tarafından örneklerle sunulan programdan akıllarda kalanlar:
Geleneksel Osmanlı mahallesi, geleneksel kentin bir kesitidir. Yani kapalı bir cemaatin yerleşmesi olarak görülür. Bitişik nizam ve çıkmalı konutlar, bahçesinde yeşilin yükseldiği evler ve taş yollarla kendini gösterirken cami adeta bir meydan gibi toplanma yeridir. Birbirinin manzarasına saygılı ahşap veya kagir evler, meydan çeşmeleri, hayratlar, kentin en önemli ögeleridir.
Hocalarımız bize, geçmişten ve günümüzden örnekler vererek nereden nereye geldiğimizi anlatmaya çalışmışlardır:
18.yüzyıl Klasik Osmanlı mimarlığının bozulmaya, değişmeye başladığı önemli bir dönemdir. Bu dönem yapıları, bu yüzden ilgiye değer görülememiştir. Hatta bu nedenle uzun süre 18 yüzyıldan kalan yapıların korunmasında sorunlar yaşanmıştır Bu dönem “kötü batılılaşmış” bir dönem olarak görülür. Bu karmaşık çetrefilli yıllar mimari ve sanatta çok yenilikçi bir dönemdir.
Bu seminerde ayrıca; Lale Devri olarak da adlandırılan dönem değerlendirilmiş, Doç. Dr. Aras Neftçi hocamız kent ve görgü konularına değinerek bize İstanbul’u anlatmıştır.
OSMANLI 18.YÜZYILINDA EHL-İ HİREF
07.11.2015
Dr. Olcay AYDEMİR
Arş.Gör. Nihal ARACI
Sarayın Ehl-i Hiref teşkilatı, “sanat ehli” olan sanatkâr ve zanaatkârlarların mensubu oldukları bölüklerden oluşan, sarayın eğitimli üretim teşkilatıdır. Uzun yüzyıllar boyunca sarayın yüksek mertebeden sanatsal üretimlerini gerçekleştirmiş olan bu teşkilatın; üretim kapasitesi, teşkilatın organizasyon kabiliyeti, çalışma mekânları, kadroları oluşturan usta sanatçılar, kadrolarının eğitimleri ve teşkilata dair çeşitli bilgilerin yer aldığı arşiv belgeleri her zaman araştırma konusu olmuş, üzerinde önemli çalışmalar yapılmıştır.
Bu seminerde Sarayın Ehl-i Hiref teşkilatı hakkında bilgi verilmiş, ehl-i hiref tarafından üretilen örnekler değerlendirilmiştir.
Ayrıca Arş. Gör. Nihal Aracı, tezhib sanatı hakkında bilgiler vermiştir.
BALAT GEZİSİ
14.11.2015
Olcay AYDEMİR
Seminerlerimiz; İstanbul’da sosyal yaşantıyı anlatan Balat bölgesinde bir saatlik gezi ile tamamlanmıştır.
Bu gezi Kariye Camii (müze) önünde başlamış; geleneksel kent dokusu ve evlerinin seyri eşliğinde Ayvansaray Meryem Ana Kilisesi’ne gidilmiş, Hz. Cabir Camii ziyaret edilmiştir. Fener iskelesinden başlayarak Vodina Caddesi boyunca devam eden sivil yapılar, cami ve kiliseler gezilmiş, Fener Lisesi ve anıtsal yapılar değerlendirilmiştir.
İBB Sosyal tesislerinde yemek yenilmiş ve gezimiz tamamlanmıştır. {jcomments on}