İsmail KARASU
İsmail beyin İnteraktif olarak yaptığı bu program, başarıyla ve başından sonuna kadar tüm dikkatleri canlı tutma becerisiyle gerçekleşmiştir.
Programın özeti aşağıda istifadelerinize sunulmuştur:
“Bu çalışmanın amacı, bundan sonraki yaşamımızın, daha verimli daha üretken ve daha mutlu olabilmesine katkı sağlamaktır.
Bu program bir davranış değişikliği oluşturma projesi olduğu kadar “acaba günlük yaşantı içinde olaylara nasıl tepki veriyoruz, değişimi kolay kabul edebiliyor muyuz?” gibi sorularla kendimizi test etme çabasıdır.
Bizler her zaman gülümseyen bir yüzle daha rahat iletişim kurarız. Bilim adamları, gülümseyen insanların, vücudun bağışıklık sistemini kuvvetlendiren endorfin salgıladığını tespit etmişlerdir. İç kimyasallarımızı harekete geçiren gülümseme, kendimizle barışmamızın temel noktasıdır.
Güleryüzlü olmak hakkında bizim kaynaklarımızda önemli referanslar vardır. Biz; “Müslümanın birbirine karşı güleryüzlü olması sadakadır.” Hadis-i şerifinin muhatabıyız.
Hep üretken olabilmemizin şartı, daima gülümsemek, aktif olmak, dik durmaktır.
Ben değil de kim, şimdi değil de ne zaman?
Gerçekler ve duygular dünyasından kaynaklanan sorunlara günlük hayatımızda farklı farklı tepkiler veriyoruz. Buradan kaynaklanan sorunları bilgi ve tecrübeyle aşmak mümkün iken, duygular dünyasından kaynaklanan sorunları böyle aşamıyoruz. Bunalıma girmemek ve kişisel gelişimimizin önünü tıkamamak için duygu dünyamızı iyi yönetebilmeliyiz. Böylece günlük yaşantımızdaki sorunlarla baş edebilir, daha etkin yaşayıp daha mutlu olabiliriz.
Asıl hedefimiz, yaşadığımız hayatla barışık hale gelebilmektir. İnsan olaylar karşısında ya sorumlulukları direkt olarak üzerine alır ya da tepki verir, hayatın sorumluluğunu çoğu kez olduğu gibi kabul etmek istemez. Türkiye’de biz genelde bu tip insanlar olarak yetişiyoruz. Tepki veren bir insan olmaktan kurtulabilmek için önce duruşumuzu değiştirmemiz gerekir. Mesela çocuğunuz ağlarken başını yukarı kaldırın, artık ağlamadığını göreceksiniz.
İnsanın günlük yaşantı içerisinde her an kendisine dikkat etmesi, kendisiyle barışık olması ve kendisini sevmesi gerekir.
Eğer yaşadığınız hayatın neticesinden memnun değilseniz, dün aldığınız karardan dolayı bu noktadasınız. Şelaleye atladığınızda su akıntısı nereye doğru yol alıyorsa sizi de oraya götürür. Böyle olmaması için karar verme becerisi oluşturmalıyız. Karar vermek bir anlamda yaşanan hayatın sorumluluğunu üstlenmektir. Kararın bir öncesi, bir sonrası, bir de karar aldıktan sonra uygulama aşaması vardır.
Aldığımız kararı uygulayabiliyor muyuz?
A. Robins, “bir çok insan ne yapacağını bilir ama bildiğini yapanların sayısı çok azdır” der. Uygulama önemlidir, bedel ödeyip uygulamaya geçmeliyiz.İnsanın hayatta değiştirebileceği tek şey kendisidir.
Paradigmanı değiştir!
Mutlu olmak ve hayata olumlu bakabilmek için tek yol kendimiz hakkında olumlu düşünüp beynimize olumlu mesajlar göndermektir. Bunu yapmazsak kaybeden oluruz. Hepimizin birer mutluluk treni vardır ve biz bu trende mutlu olmayı, tünelin çıkışına endeksliyoruz. Halbuki biz tünelin sonunda değil şimdi de mutlu olabilmeyi öğrenmeliyiz. Bunun için yapacağımız şey; dış dünyayı algılama şeklini, zihniyetimizi değiştirmek olmalıdır.
S. Cowey anlatıyor: “Bir Pazar günü New York metrosunda gidiyordum. Metroya binen çocuklar, yanlarında babaları olmasına rağmen yaramazlık yapmaya ve etraftakileri rahatsız etmeye başladılar. Adama, çocuklarıyla ilgilenmediği için gidip haddini bildirmek istedim; “bu çocuklar sizin mi?” diye sordum. Adam; “evet” dedi. “Yaramazlık yaptıklarının farkında mısınız?” dedim yine “evet” dedi. Tam “ne biçim adamsın çocuklarına sahip olmuyorsun” diyecektim ki kendisi açıklama yaptı: “Hastaneden geliyoruz, annelerini yeni kaybettik”. Hemen yardımcı olmaya çalıştım. Halbuki az önce otururken düşüncem, “çocuklar yaramazlık yapıyor, git babalarına ilgilenmediği için haddini bildir” diyordu.
Sabırsız ve anlayışsız olan, olumsuz düşünen ve sevgi kültüründen yoksun olan insanların, inançlarını ve paradigmalarını öyle oluşturdukları için mutlu, başarılı ve üretken olma ihtimalleri olamaz. Yaşadığımız hayatı, daha mutlu daha bereketli ve daha etkili bir hale getirmek için kendimizi pozitif inançlarla donatmamız gerekiyor. Olumlu tarafları görmek ve olumlu inançlara sahip olmak gerekiyor. Bu konuda yine Hz. Peygamber güzel bir örnek oluşturur. O, ölü bir köpeği hor gören sahabeye; “dişlerine bakın; ne kadar güzel!” diyebilmiştir. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan zevk alır.
Başarıya olan inancını pekiştir!
Paradigmamızı değiştirdikten sonra başarıya olan inancımızı da pekiştirmeliyiz. Ne olursa olsun kendimizi asla başarısız olarak görmemeliyiz. Başarının önündeki en büyük engel biziz. Bu engeli kaldırmanın yolu inanmak ve çabalamaktır.
Engeller karşısında asla yılma!
Kişisel gelişim ve değişim bir süreçtir. Şimdi başlarız, ne kadar süreceği belli olmaz ama biz o sürecin içine girmiş oluruz. Azim ve sabırla devam etmeliyiz. Colerado eyaletinde ilk altın arandığı yıllarda, bir grup arkadaş altın arama çalışmalarına katılırlar ve bulurlar. Paralarını denkleştirip makine alır ve aramalara devam ederler. Önceleri altın bulurlar, fakat sonraları damar kesilir ve aylarca kazmalarına rağmen bir şey bulamazlar ve elleri boş halde bu işten vazgeçerler. Makineleri hurdacılara verip köylerine geri dönerler. Hurdacı ise makineleri aldıktan sonra, bir mühendis görevlendirir ve öncekilerin kazmayı bıraktıkları yerden bir metre ötede Colerado eyaletinin en zengin altın yataklarını bulurlar. İşte biz de böyleyiz; çalışıp çalışıp bırakılmayacak bir yerde; “ben yapamıyorum” diyerek vazgeçiyoruz.
Ömrümüzün geri kalanını en iyi ve verimli bir şekilde değerlendirebilmenin yolu programlı olmaktır, proaktif olmaktır.
Yaşadığımız zamanı geri getirebilmenin hiç imkanı olmadığına göre…
Düşünce kalıplarını değiştir, olumlu ve güzel düşün!
“Yapamam” yerine, “yapabilirim”
“insanlardan nefret ederim” yerine “insanları sevebilirim”
“hiç zamanım yok” yerine, “zaman bulabilirim”
“değersizim” yerine “ben de değerliyim” de!
Zor durumla karşılaştığında;
Geçmişinle uğraşma!
Gelecek için olmadık hayaller kurma!
İçine düştüğün zor durumdan kurtarılmayı bekleme!
Karşılaştığın zor olayı kabullen, yüzleş, mücadele et!
Pes etme, benim başıma neden geldi diye düşünme!”
Not: Programın özeti, deşifre üzerinde hazırlanmıştır.
Hazırlayan: Güler Örengül