İhya-u Ulumi’ddin

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Prof. Dr. Recep Şentürk

30 Aralık 2011

İmam Gazali’yi ve eserlerini tanımaya yönelik olarak yaptığımız sohbetler, bu hafta İhyau Ulumi’ddin adlı eserin tanıtımıyla devam etti. En  çok okunan kitaplardan biri olan bu eser hakkında bilgi sahibi olmak için, hocamız Recep Şentürk’ü dinliyoruz:

 

“İhyau Ulumi’ddin; kelam, tasavvuf, fıkıh ve ahlak olmak üzere bütün ilimleri içeren ve bu vesileyle herkesin kendi sorularına cevap bulabileceği bir kitaptır. Bu kitabın yazılış amacı akademik olarak bir konuyu ele almak değil dini ilimleri insanlara öğretmektir.
İmam Gazali insanı dünyada ve ahirette saadete erdirmeyi, Allah’ın rızasını kazandırmayı amaçlayan ilimleri ikiye ayırır.  Fıkıh, kelam, tarih gibi ilimleri, dünyada saadete ulaştıran ilimler içerisinde zikreder. Mesela bu açıdan baktığımızda Gazali’ye göre fıkıh, insanların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemeye yaradığı için dünyevidir. Dolayısıyla ahirette saadete ulaştırır.

İnsanı asıl olarak Allah’a yakınlaştırmayı hedefleyen ilim Gazali’ye göre tasavvuftur. Bu ilmin tek maksadı, insanın kalbini temizlemek ve Allahu Teala’ya yakınlaştırmaktır.
İhya kitabının ilk konusu ilimle başlar. Kitabın ilimle başlaması çok önemli ve manidardır. Anlaşılıyor ki İmam Gazali, tasavvufun temelini ilme dayandırmaktadır. Ona göre tasavvuf anlayışının temelindeki ilim; insanı Allah’a yakınlaştıran, insana Allah’ın rızasını kazandıran, böylece kişinin cennete gitmesini sağlayan ilimdir.
Bu ilme ne oldu da onu yeniden ihya etmek gerekti? Onun döneminde ihya etmek için neden çabaya ihtiyaç vardı?
Gazali’nin İhyau Ulumi’ddin kitabını yazmasının asıl amacı; kendi dönemindeki insanların, dini ilimlere bir meslek, bir iş olarak yönelmeleri ve o ilimleri kullanarak dünyevi bir takım maksatlara erişmek istemeleridir.  Günümüzde de dini ilimlerin sadece üniversite bitirmiş olmak, master, doktora yapmak ya da bir yerde görev alıp para kazanmak, statü kazanmak gibi dünyevi amaçlarla tahsil edilmesi aynı kapsamda değerlendirilebilir.  Halbuki o ilimleri tahsilden asıl maksat, dünya ve ahirette saadete ulaşmak, Allah Teala’nın rızasını kazanmayı sağlamaktır. İmam Gazali, dönemindeki insanlara bunları hatırlatmayı bir görev olarak görmüştür. İlim tahsili, uhrevi maksadın değil de dünyevi maksatların aleti haline geldiği için; Gazali, dünyevi ilimlerin ihyasını ve niyeti öncelemiştir.
Gazali eserindeki sorularıyla adeta niyetlerin yenilenmesine vesile olacak şekilde insanları yönlendirir. Mesela; “kadı olmak prestijli bir iş olmasa sen fıkıh okur muydun?” sorusunu sorar. Bugünün valisi ya da kaymakamına tekabül eden kadı, mesleğini prestijinden dolayı seçmişse o tahsil ettiği fıkıh ilmi onun için dünya ilmi olur.  Eğer  bu ilimle amel edip, insanları irşad etme niyetiyle okursa o zaman okuduğu fıkıh ilmi, ahiret ilmi/din ilmi haline dönüşmüş olur.
Gazali, Bağdat’ta Nizamiye medresesinin rektörlüğünü yaparken ciddi bir kriz yaşamıştır. Bu işi Allah rızası için yapıp yapmadığı noktasında kendisini sorgulamış, kendinden ve niyetinden emin olamadığı için yaptığı işleri terk edip çöle gitmiştir. Uzun süren bir inziva sonunda insanların teveccühü, övmesi vs. kalben niyetini bozmayacak hale gelince toplum içine girmiş, görevini yeniden üstlenmiştir.
Yapılan amelin neye hizmet ettiğini belirleyen gösterge, kişinin niyetidir. Niyetiniz salih değilse salih hale getirmeyi tasavvuf ilmi öğretir. Onun için İmam Gazali tasavvufa öncelik vermiştir. O ilim olmazsa kişi, amellerin Allah rızası için mi yoksa nefse hoş geldiğiiçin mi olduğunu ayırt edemez, tam olarak bilemez, kendini ölçüp değerlendiremez, muhasebe ve murakabe yapamaz. Yapsa bile bir yanlışlık gördüğünde bunu nasıl düzelteceğini bilemez. İmam Gazali bunun için tasavvufa büyük önem vermiş, onu din ilmi olarak değerlendirmiştir.
Günümüzde olduğu gibi o dönemde de fıkıh ve tasavvuf arasında zamanla ortaya çıkan mesafe, İmam Gazali’yi harekete geçiren etkenlerdendir.
Fıkıhçılar amelin zahiriyle tasavvuf erbabı da batınıyla uğraşır. Namazın şartları içinde ihlasın sayılmaması, zahiri fıkıhla batıni fıkıh arasındaki uzaklaşmanın bir göstergesidir. Yine amelde riya olursa o amel batıldır. Bu türden şartlar bugünün fıkıh kitaplarında yoktur. Bunlar tasavvuf kitaplarında yazılıdır. Öte yandan tasavvuf kitaplarında da zahiri şartlar yoktur. Gazali böyle bir ayrımı yanlış bulur. Amellerin zahirinin ve batınının birlikte ele alınmasını din ilimlerinin ihyası olarak görür. Aslına bakılırsa bu ameliye, sünnete geri dönüş, Hz. Peygamberin bıraktığı mirasa, onun usulüne ve hayat tarzına geri dönüş manasına gelmektedir. İslam tarihi boyunca ihya ya da tecdid adıyla buna benzer çok çaba olmuştur. Onların projeleri bidatlerden, sapmalardan islamı kurtararak tekrar Peygamberimizin salih sünnetine dönüş çabasıdır. Bu çaba sadece akademik çalışma ortaya koyma çabası değil daha da öncelikli olarak ulema dahil ümmetin halini düzeltme çabasıdır. Bu ise, akademisyen ve alim arasındaki farktır. Alim, Peygamberimizin mirasını emanet olarak görür ve bunu nasıl muhafaza etmesi gerektiğinin derdini taşır. İmam Rabbani de aynı şeyi yapmıştır. Dönemindeki devlet başkanının Hinduizmle İslamı sentez etme girişimlerine karşı mücadele etmiş ve onu fikrinden vazgeçirmiştir.”

ESERİN BÖLÜMLERİ

Değerli hocamız Recep Şentürk, İmam Gazali’nin eserine, neden İhyau Ulumi’ddin adını verdiği konusu üzerine konuştuktan sonra eserin içeriği hakkında bizi bilgilendirdi. Hocamız şöyle devam etti:
“İhyau Ulumi’ddin; ibadetler, muamelat, mühlikat ve münciyat olmak üzere dört bölümden oluşur.
1. İbadet
İmam Gazali bir giriş yapar. Ardından ilim konusunu ve ilmin ilk konu olmasının önemini anlatır. Gazali ilimleri tasnif ederken, bir ilmi tahsil etmenin hükmünün -şart olup olmamasının- duyulan ihtiyaca göre oluştuğuna işaret eder. Yani bir insana kendi haliyle alakalı olan ilimleri bilmesinin farz olduğunu ama kendisini direkt ilgilendirmeyen hususları bilmesinin aciliyet arzetmediğini anlatır. Örneklendirmek gerekirse; kişiye namaz ya da oruç hakkında bilgi sahibi olması, ticaretle uğraşıyorsa ilgili ahkamı bilmesi farz iken; ticaretle uğraşmıyorsa ilgili ahkamı bilmesi, zengin değilse zekatın inceliklerini bilmesi farz değildir.
Bir de farz-ı kifaye olan  bilgiler vardır. Bir grup insan bu türden bilgileri, başkalarına öğretmek için öğrenirler. Fizik, kimya, astronomi, matematik gibi bütün ilim dallarında dünyada en önde gelen ilim adamının Müslüman olması Gazali’ye göre farz-ı kifayedir. Çünkü böyle olmazsa Müslümanlar kafirlere bağımlı olur. Bence bu çok büyük bir vizyondur. Sadece bu bile, Gazali hakkında İslam dünyasında bilimin, rasyonalitenin  gerilemesine sebep olduğu gibi sözlerin, temelsiz iftira olduğunu göstermeye yeter.
Gazali ilim bahsinden sonra sırasıyla; iman esasları, temizlik, namaz, zekat, oruç, hac olmak üzere tüm ibadetleri hem zahiri/fıkhi açıdan hem de batıni açıdan ele alır. Aynı cildin devamında Kur’an tilaveti, zikirler, dualar ve vakitlerine göre virdlere dair konular hakkında bize bilgi verir.
2. Muamelat
İmam Gazali, bu bölümde, insanlar arası ilişkiler hakkında bize ışık tutar. Bu ciltte sırasıyla; yeme- içme, çalışma ve para kazanma, uzlet, yolculuk, iyiliği emr ve kötülüğü nehy etme konularına dair adap üzerinde durur. Hz. Peygamber’in edep ve ahlakını anlatır. İmam Gazali bu bölümde genel olarak; adabın sosyal ilişkilerde Peygamberimizin ahlakına uymak olduğunu öğretir. Zira İnsan-ı Kamil odur, ölçü odur.
Eskiler insan ilişkilerindeki adabı toplumdan, aileden, dadıdan, amcadan vs. öğreniyorlardı. Mahalleler de terbiyenin öğrenildiği mekanlardandı. Günümüzde öğrenme alanları işlevini yitirdiği ya da bu mekanizmalardan bir kısmı ortadan kalktığı için toplumda adaba dair zayıflamalar oluştu ve ahlaki çözülmeler baş gösterdi. Boşluk oluşunca da hemen negatif unsurlar devreye girdi. Şu an ahlakı şekillendirmede hakim unsur Amerikan kültürüdür. Televizyon kanallarıyla ve internetle yabancı değerler bizi etkisi altına aldı.  O sebeple bize ait olan değerlerin ve adabın yeniden canlandırılarak cazip hale getirilmesi, yeniden öğrenilmesi ve öğretilmesi çok önemlidir.

3. Mühlikat

İmam Gazali üçüncü ciltte, insanı helake götüren huyları anlatır. Bu bölümde, önce kalp ve kalbin halleri hakkında bizi bilgilendirir. İnsanın varlığının kontrol merkezi, adeta sultanı olan kalp hakkında bilgi sahibi olmak hayati önem taşımaktadır. Her şey ona bağlıdır. Kalp kirlenir, hakla batılı ayırd edemezse insan helak olur. Çünkü maddi kalp durduğunda insan nasıl ölürse, manevi kalbin ölmesiyle de insanın manevi hayatı ölür.
Gazali bu bölümde ayrıca; nefsi kontrol etmenin yolunu, insanın arzularının insana getirdiği zararları ve dilin afetlerini anlatır. Gazabın, kin tutmanın ve çekememezliğin afetleri, dünyaya düşkün olmanın yerilmesi, mal sevgisi ve cimriliğin afetleri, insanlar tarafından sevilmenin afetleri, kibir ve ucubun afetleri gibi insanı helake götüren huyları ve onlardan kurtulmanın yollarını okuyucusuna sunar.
4. Münciyat
İmam Gazali İhyau Ulumi’ddin eserinin son cildinde ise kurtuluşa erdiren şeyler konusunu işler. Burada insanın kurtuluşuna vesile olan güzel huylar ve bunları kazanmanın yolları hakkında bilgi verir. Bu bölümü anlatmaya tevbeyle başlar. Tevbe edebilen insanın kendi kendini eleştirebiliyor olmasına dikkat çeker. Sonra sabır ve şükür konularını ve her ikisinin de hayatın temel ilkeleri olduğunu anlatır. Sabır olmadan ilim, ibadet, aile hayatı ve sosyal hayatın olmayacağının altını çizer. Sonra sırasıyla; havf/korku ve reca/ümit, fakr ve zühd, tevhid ve tevekkül hakkında bizi bilgilendirir. Devamında muhabbet, şevk, rıza, sıdk, ihlas, murakabe, muhasebe, tefekkür gibi konuları anlatır.”
İmam Gazali’nin hem yaşadığı dönemi hem de o günlerden bugünlere kadar her dönemi çeşitli açılardan ihya edici ve kılavuz olma özelliğinin olduğunu öğrenmek heyecan vericiydi. Sonraki haftalarda bu eserden bazı bölümler okumak ve hocamızla sohbet yapmak üzere sözleşerek dağıldık.
Programın özeti Dilek Karataş tarafından hazırlanmıştır.
 ihya dersleri
Önceki Yazı

Şafak Sarı ile Tefsir Dersleri

Sonraki Yazı

Mişkatü’l-Envar (Nur Metafiziği)

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir