Prof. Dr. Abdurrahman KÜÇÜK
18 Eylül 2004
“Konuşmama, Hazar Grubu’na,Dönmelik/Sabataycılık gibi hassas ve hassas olduğu kadar da-hem Türkiye hem de dünya için- önem taşıyan bir konuyu gündemlerine almış olmalarından dolayı teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum.
Çünkü bu konunun önemi bugüne kadar sadece “erbabı”nca bilinmiş, ancak günümüzde bazı yayın ve değerlendirmeler yüzünden Türk Milleti’ni önemli bir kesiminin ilgi alanına taşınan bir konu olmuştur.Bundan dolayı “polemik konusu” yapılan Sabataycılık/Dönmelik Meselesi’ni bütün yönleriyle sizlere aktarmak,yanlış yönlendirmelere ve değerlendirmelere de değinmek hatta “son dönemde bu konunun gündeme getirilişi” hakkında nitelendirmelerde bulunmak ve takdiri sizlere bırakmak istiyorum. Bu konudaki detaylı bilgiler,bildiğiniz gibi, 6.baskısı Alperen Yayınları arasında 2003 yılında yayınlanan “Dönmeler/Sabatayistler Tarihi” isimli çalışmamda,son dönemde yapılan çalışmaların değerlendirmeleri de Türkiye Dinler Tarihi Derneği yayınlarından olan “Müslümanlar ve Diğer Din Mensupları” isimli kitaptaki makalemde yapılmıştır.
Sabataycılık/Dönmelik,Osmanlı Devleti’nde de Türkiye Cumhuriyeti döneminde de değişik vesilelerle gündeme gelmiş bir konudur.Günümüzde de Ilgaz Zorlu’nun ortaya çıkıp “Evet, Ben Selanikliyim”(Türkiye Sabetaycılığı) isimli kitabı yazmasının ardından Kemal Derviş’in ABD’den Türkiye’ye gelip bakan olmasıyla Dönmelik/Sabataycılık önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. Bu konu ile ilgili makaleler ve kitaplar yazılmış, Amerika’daki “Sabatayistler” üzerinde durulmuş, Türkiye bürokrasisinde ve Türk basın-yayınında “önemli konum”da bulunan isimlerin Sabatayistliğine dikkat çekilmiştir. Bundan dolayı hem siyaset sahnesinde hem medyada hem de ticaret sahasında etkileri konusunda değişik “senaryolar”üretilmiştir. Sabatayistlik ile Masonluk,Siyonizm,Yahudilik gibi meseleler arasında bağlantı kurulmuştur.Aslında bu konu, hassas olduğu kadar sınırları nazik olan bir konudur. Herkesin rastgele konuşacağı ve yazı yazacağı bir konu da değildir; bilgi ve birikim yanında “ince hassasiyet” gerektirmektedir.
Sabatayistlik/Dönmelik konusu, Türkiye’nin olduğu kadar dünyanın da en hassas ve önemli meseleleri arasındadır. Bu alan, herkesin değil, uzmanlarının konuşması ve getirip götüreceğinin iyi hesap edilmesi gereken “özel bir alan” olduğu da unutulmamalıdır. Türk Milletine mal olmuş bazı isimleri,çok yönlü değerlendirmeye tâbi tutmadan “Dönme/Sabatayist” diye sunmak, yaptıklarını dikkate almadan ve kâr-zarar hesabı yapmadan herkesi aynı kefeye koymak doğru olmadığı gibi, “Türk toplumuna mal olmuş isimler”e gölge düşürmek, milletin güvenini sarsacak, ümitsizliğe düşürecek ve herkesten şüphe eder bir hale getirecek yöntem de iyi bir yöntem değildir. Böyle konularda kaş yaparken göz çıkarılabilmektedir. Bundan dolayı,hassas noktalar gözetilerek, “millî hasasiyet ve üniter yapı” dikkate alınarak, göğsünü gererek “Ben Türküm, Ben Türk Milleti’ndenim” deyip bu söylemine uygun davranan ve “bizim olmuş insanları” başka bir “kimlik” altına koymanın doğru olmadığını da açıkça ifade etmek istiyorum.
Sabataycılık,17.Yüzyılda ortaya çıkan “mesihî bir hareket”tir. Mesih, genel olarak “bozulan dünya”yı düzeltmek için gelecek birisidir.Bütün dinlerde ortak bir fenomen olan “beklenen kurtarıcı” anlamında mesih ve mehdi terimleri veya anlamdaşları bulunmaktadır. Her dinde benzeri olsa da mesihliğin Yahudilikte ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu durum tarih içinde öyle bir hal almış ki;Yahudi ile “Mesih” bir ve aynı şey sayılır olmuştur. Bundan dolayı Babil Sürgünü’nden sonraki hemen her yüzyılda Yahudileri “Arz-ıMevud”a (Vadedilmiş/Müjdelenmiş Topraklar)götüreceği ve bozulan dünyayı düzelteceği iddiasiyle çok sayıda insan “Beklenen Mesih Benim” diye ortaya çıkmıştır.
Yahudiliğin olmazsa olmazı olarak yorumlanan Mesih anlayışı,dinî ve millî beklentini son noktası,hedefe varmanın başlangıcıdır. Çünkü Yahudiler ancak “Mesih Çağı”nda sürgünden kurtulacak,Süleyman Mabedi’ni yeniden yapacak,dağılmış olan Musevileri bir araya toplayacak,İsrail Devleti’ni/“Tanrının Devleti”ni kurabilecektir. Bundan dolayı 17.Yüzyıl’a kadar hemen her yüzyılda bir veya daha fazla kişi mesihlik iddiasıyla ortaya çıkmıştır. Sabatay Sevi de 17.Yüzyılın “mesihi” ve ortaya çıkanların en etkililerinden biridir.Onun etkisi ve taraftarları günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Sabatayın ortaya koyduğu sistem Türk tarihinde ve Türk Milleti arasında “Dönmelik/Sabataycılık” olarak adlandırılmıştır. Sabatay Sevi, Osmanlı Devleti’nin yanında dünyanın içinde bulunduğu dinî, siyasî, sosyal, ekonomik, kültürel ve stratejik bazı sebeplerden yararlanarak Mesihliğini açıklamıştır.
Mesihlik iddiasında bulunan Sabatay Sevi, Edirne’de, 16 Eylül 1666 tarihinde, Divan’a alınmıştır. Padişah IV.Mehmet’in Kafes arkasından takip ettiği Divan; Edirne’de Saray-ı Hümayun’da,Sadrazam Kaymakamı Mustafa Paşa,Şeyhülislâm Minkarîzâde Yahya Efendi ve Padişah İmamı Vaiz Vanî Mehmet Efendi’den oluşmuştur. Divan’da sorgulanması yapılan Sabatay Sevi’nin tercümanlığını IV.Mehmet döneminde Müslüman olmuş “Yahudi Dönmesi” doktor Hayatizâde(Moche ben Raphael Abravanel) yapmıştır. Mesihliği ile ilgili sorulara tercüman aracılığıyle cevap vermeyi tercih eden Sabatay’a tercümanı Hayatizâde, “Dünyayı karıştıran sen,eğer mucize gösterme ve kendini koruma gücün varsa onları göster,kendini ve milletini kurtar” şeklinde bir öneride bulunmuştur. Böylece Sabatay’ın hem kendisini hem de toplumunu kurtarması ancak göstereceği mucizeye bağlı görülmüştür.Çünkü mahkemeyi görünmeden takip eden Padişah da,Sabatay Sevi’nin “gerçek mesih”olduğunun tanınmasının belirleyeceği mucize konusu karşısındaki tavrına bağlı olduğunu tercüman vasıtasıyla bildirmiştir. Belirlenen mucize konusunu da şöyle açıklamıştır: Mesih çırılçıplak soyulacak ve becerikli okçular vücudunu nişan alacak,eğer atılan oklar vücuduna işlemez ise Padişah da onun mesihliğini tanıyacaktır.
Padişah’ın bu teklifi karşısında şaşkına dönen Sabatay Sevi,Mesihlik iddiasını inkâr ediyor,basit bir haham olduğunu ve kendisine “Mesih” sıfatının Yahudilerce verildiğini açıklıyor. Kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarda Yahudileri suçlamakla yetiniyor. Padişah IV.Mehmed,bu cevaplardan tatmin olmuyor ve Hayatizâde vasıtasıyla Müslüman olmasını teklif ediyor. Hayatizâde de ona Müslüman olmadığı taktirde başına gelecekleri tasvir ediyor;hatta bazı rivayetlere göre Müslüman görüntüsü altında davasına ve Yahudilere daha iyi hizmet edeceğini telkin ediyor. Hekimbaşı Hayatızâde, bu teklifi ile hem Sabatay’ı ölümden kurtarıyor hem Sabatay’ın yolunu açıyor hem de Türk tarihinde “Dönmelik” denilen bir hareketin başlamasını sağlıyor. Başka bir kurtuluş yolunun kalmadığını anlayan Sabatay, 16 Eylül 1666 tarihinde , Şehadet Kelimesi’ni söyleyerek Müslüman olduğunu açıklıyor.
Müslüman olduktan sonra Sabatay Sevi’ye Mehmed ismi verilmiş, İçoğlanlar Hamamı’na gönderilmiş ve günlük 150 akçelik bir gelirle “Kapıcıbaşılık” a tayin edilmiştir. Sabatay’ın karısı Sara da kocasını takip edip Müslüman olmuş ve Fatma adını almıştır. Sara ve beraberlerinde Müslüman olan taraftarlarına da bahşiş ihsan edilmiştir.
Günümüzdeki gelişmeler ışığında Dönmelik/Sabataycılık konusunda farklı değerlendirmeler ve yaklaşımlar olmuştur. Bu konuda zaman zaman subjektif yaklaşımlara ve değerlendirmelere rastlamak da mümkündür. Konunun nazikliğinin, “sır” konumunda olmasının ve “tabu” olarak görülmesinin subjektif değerlendirmeler yapılmasına yol açtığını söylemek yerinde olacaktır. Çünkü Dönmelik/Sabataycılık,Yahudilik temel felsefesi üzerine oturtulmuş, İslâm’dan ve Türk kültüründen de etkilenerek oluşturulmuştur. Sabatay Sevi’nin “18 Prensibi”ni ve ortaya koyduğu “Amentü”yü kabul edip uygulayan ve açıkça buna bağlı olduğuna belirten kimselere “Sabatayist veya Dönme”denilmektedir. Dönme; din değiştirme anlamında değil, Müslüman olmasına rağmen “Sabatay Sevi’nin Yolu”nda devam eden yani dıştan Müslüman içten Sabatayistliğin(veya Yahudiliğin) ilkelerini kabul edip uygulayanlara verilen sıfattır. Sabatayistliği kabul etmeyip Yahudiliğe geri dönen veya samimî olarak Müslüman olanları bu sıfatın dışında görmek gerekmektedir.
Türk Milleti,bu konularda bir nitelenmede bulunurken “ince noktalar”a dikkat etmeyi de ihmal etmemiştir. Başka dinden ayrılıp İslam’ı din olarak benimseyen kimselere “Mühtedi” dediği halde Yahudilikten İslam’a geçenlere Mühtedi değil “Avdeti/Dönme”demiştir. Böylece dünya literatürüne ve Dinler Tarihi’ne yeni bir kavram kazandırılmıştır. Buna sebep;Müslüman olduktan sonra Sabatay Sevi’nin Mehmet ismi altında oluşturduğu prensipler ve İman Esasları ile yaşayış tarzları olmuştur.
a- Sabatayistliğin Prensipleri:
Sabatay Sevi’nin Müslüman olduktan sonra oluşturduğu ve taraftarlaınca yerine getirilmesini istediği ilkeler 18 madde altında toplanmıştır: “Sabatay Sevi’nin ismiyle Efendimiz,Kralımız ve Mesihimiz Sabatay Sevi’nin 18 Emri Şunlardır” ifadesiyle başlayan Dönmelerin Prensipleri Özet Olarak Şöyledir:
Tanrının birliğine ve O’ndan başka tanrı olmadığına dair iman korunsun(1).
Mesihin hakikî “ Mesih” olduğuna,ondan başka kurtarıcı bulunmadığına,Efendimiz/Kralımız Sabatay Sevi’nin Davut neslinden geldiğine iman edilsin(2).
Ne Tanrının ne de “Mesih”in adına yalan yere yemin edilsin(3).
Tanrının da “Mesih”in de adı anıldığında saygı gösterilsin (4).
Mesihin sırrını anlatmak ve incelemek için toplantıdan toplantıya gidilsin(5).
Sabatayistler arasında katiller bulunmasın (6).
Kislev Ayının 16.Günü herkes bir evde toplanarak “Mesih” ve “Mesihin İmanının Sırrı” hakkında işittiklerini birbirine anlatsın (7).
Aralarında zina hüküm sürmesin. Bu kural, “Beria”nın(Şeriat) bir prensibi olmasına rağmen hilekârlar sebebiyle ihtiyatlı olmak lazımdır (8).
Yalan şahitlikte bulunulmasın ve kendi yakınına karşı yalan söylenmesin (9).
Hiç kimse zorla İslâm’a sokulmasın (10).
Aralarında kıskançlar ve kendine ait olmayan şeylere göz dikenler bulunmasın (11).
Kislev Ayının 16’sındaki Bayram,büyük sevinçle kutlansın (12).
Birbirine karşı merhametli davranılsın (13).
Her gün gizlice Mezmur okunsun (14).
Her ay,ayın doğuşu incelensin ve gözetlensin;ayın yüzünü güneşe çevirmesi ve ayla güneşin yüzyüze bakması için dua edilsin (15).
Türklerin âdetlerine,onlar gözlerini boyamak için dikkat edilsin.Ramazan Orucunu yerine getirmek için sıkıntıya girilmesin ve aynı şey Kurban için de yapılsın.Gözün gördüğü herşey yerine getirilsin (16).
Müslümanlarla evlenilmesin (17).
Çocukları sünnet etmeye titizlik gösterilsin (18).
Bu 18 Emir’in on tanesi,Yahudilerin On Emri ile Yahudi İman Esasları’ndan alınmıştır.Geri kalan 8 maddenin ikisi,Türklerle evlenmemeyi ve gözlerini boyamak için yapılması gerekenleri içermektedir.Altı madde de,Museviliğe/Yahudiliğe ait gelenek ve görenek kurallarıdır.
b- Sabatayistlerin İnanç Esasları /Amentüleri Şöyledir:
“ Tam ve kesin imanla,gerçek Tanrı’ya,İsrail’in Tanrısına inanırım.
Tam ve kesin imanla, Sabatay Sevi’nin gerçek Mesih olduğuna inanırım.
Tam ve kesin imanla,Musa’nın aracılığı ile verilmiş Tevrat’ın gerçekler Tevratı olduğuna inanırım.
Tam ve kesin imanla, Sabatay Sevi’nin gerçek Mesih olduğuna ve dünyanın dört tarafına dağılmış olan İsrailoğullarını bir araya toplayacağına inanırım.
Tam ve kesin imanla,ölülerin dirileceğine inanırım.
Tam ve kesin imanla,Hakikatin Tanrısı’nın,İsrail’in Tanrısı’nın,Kutsal Yeri,bizim için,yukarıdan aşağıya bina edilmiş olarak göndereceğine inanırım.
Tam ve kesin imanla,İsrail’in Tanrısının,bu dünyada cemalini göstereceğine inanırım.
Hakikatin Tanrısı, İsrailin Tanrısı,Gerçek Mesihi,kurtarıcımız Sabatay Sevi’yi ,çok geçmeden ,günlerimizde gönder bize! Amin!.”
Dönmelerin bu İman Esasları ve İnanç Kuralları dışında benimsedikleri,âdetleri ve bayramları da bulunmaktadır.
c- Türkiye’de Dönmelik/Sabataycılık Konusundaki Gelişmeler:
Türk Milleti, Sabatay Sevi’nin Prensiplerini ve Dönmeliğin Amentüsü’nü kabul edip uygulayanları Dönme/ Sabatayist olarak nitelendirmiştir. Bu ilkelerde yeralan bazı maddeler ile uygulamalardaki bazı hususlar değişik yorumların ve değerlendirmelerin konusu olmuştur. Bundan dolayı Türk ve diğer Müslümanlar arasında, Dönmeler ile ilgili aşırılığa varan ve “ölçü”yü kaçıran isnatlara yönelenlere rastlanmaktadır. Dinsizlikten ahlakın bozulmasına,ekonomik konulardan bulaşıcı hastalıklara kadar hemen hemen herşeyin sebebi olarak Dönmeler gösterilmiştir. Onların İslâm ile ilgili hareketlerinin yapmacık olduğu ve Sabatay Sevi’nin “18 Emri”nin 16.cısının bir gereği olarak “Türklerin gözünü örtmek” gayesiyle yapıldığı kanaati yaygınlık kazanmıştır.Yahudiler yanında Yahudi isimlerini ve kimliklerini, Müslüman Türkler yanında Türk isim ve kimliklerini öne çıkarmaları,onların “ruh halleri” ile içinde bulundukları “iki kimlikli” durumlarını ortaya koymuştur. Dönmeler/Sabataycılar,ayrıca Yahudiler gibi, “Bet-Din”ler oluşturmuştur. Her üç Dönme grubun kendilerine ait “Bet-Din”leri ortaya çıkmış,bunlardan biri diğerinin yetki alanına müdahaleye girişmemiştir. Üç Dönme grubunu ilgilendiren bir konuda,üç grubun “ Bet-Din Hâkimleri” bir araya gelerek bütün Sabatayistleri/Dönmeleri ilgilendiren bağlayıcı kararlar alabilmektedir. Dönmeler de “hahamlar”ından çok korkmakta ve hahamların ellerinde silah olarak kullandıkları “cemaatten çıkarma”(Herem) cezasından çekinmektedir Bu tutum ve davranışlar Türkleri çok rahatsız eden hususlar olmuştur. Hiç kimseyi ve hiçbir toplumu dininden,kökeninden ve dünya görüşünden dolayı kınamadığına,ayrımcılığa tabi tutmadığına göre böyle “aldatılma” yolunun benimsenmiş olması Türk Milleti’nin hazmedemediği bir olay olarak değerlendirilmiştir. Günümüzde de bu konunun “güncelliği”ni korumasının altında Türk Milleti’nin bu hassasiyeti görülmelidir.
Dönmeler/Sabatayistler konusunun Türkiyede en fazla konuşulup tartışıldığı dönem, özellikle 1924 yılında Yunanistandaki Türkler ile Türkiyedeki Rumların karşılıklı yer değiştirmesi(mübadelesi) dönemi olmuştur.Dönmeler ile ilgili bilgi ve belgenin gündeme geldiği,en çok yazı yazıldığı dönem de bu dönemdir. Dönmelerden Mehmet Karakaşzâde Rüştü’nün 1 Ocak 1924 tarihinde TBMM’ne verdiği dilekçe ile Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderdiği mektup bu gelişmelerin sebebidir.
Karakaşzâde Rüştü,TBMM’ne verdiği dilekçede,yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin“Türklük ruhu” temeline dayanan “millet” esasını benimsediğini ve bunun yerinde olduğunu vurgu yapmaktadır.Mehmet Rüştü ,bu vurguyu yaptıktan sonra,Dönmeler ilgili olarak incelenmesi ve karar verilmesi gereken hususu şöyle belirtmektedir: “İki üç asır evvel İspanya’nın Engizisyonundan kaçıp Türklerin cenah- şefkat ve sahabetine iltica etmiş ve bilahare bir mesele-i siyasiye cürmiyle müttehim olan reislerinin telkinatiyle sahte olarak İslamiyet nam ve kisvesine bürünen Selanik Dönmeleridir.Üç kısımdan ibaret olan bu Dönmeler,aslen ve ırken Yahudi olmakla beraber ruhen ve vicdanen din-i İslam ile bir alakaları yoktur.Diğer Yahudiler gibi iki üç asırdan beri Türk ve İslamlarla katiyen karışmayarak kendi cemaatleriyle,ayin ve vicdan hususiyetleriyle cemaat halinde yaşayagelmişlerdir…”
Karakaş Rüştü’nün Dönmelerin ne Türk ne Müslüman olduğu yönündeki iddiaları,hem Dönmeler hem de Türkler arasında konuyu tartışmaya açmıştır.Dönmelerin bir kısmı bu açıklamaya karşı çıkarken bir kısmı da benzeri açıklamalarla ve “iki kimlik”e sahip olduklarına dair yaşadıklarıyla destek olmuşlardır.O günkü gazeteler de bu konuda kamplaşmıştır.Ahmet Emin Yalman’ın başında olduğu Vatan Gazetesi, bir taraftan Karakaş Rüştü’ye karşı çıkmakta,diğer taraftan Dönmeler ile ilgili araştırmalar yayınlamaktadır.
“Bir Tarih Müdekkiki” mahlası ile yazan(Ahmet Emin Yalman),Karakaş Rüştü’nün açıklamaları üzerine yaptığı bu değerlendirmeden sonra da Dönmeler ile ilgili şu yaklaşımda bulunmaktadır: “Selanikte ikibucuk asır evvel kurulan ve gizli bir hayat geçiren üç kabilenin mevcudiyetini zaman, inhilâle uğratmış(dağıtmış,eritmiş),nihayet maziye gömmüştür.Bununla beraber ortada bir takım enkaz vardır ki sarih bir tasfiyeye muhtaçtır.Geride hâlâ bir ayrılık,gayrılık izi kalmasına sebep bu tasfiyenin icra edilmemesinden ibarettir.Rüştü Karalaş Bey’in teşebbüsü ne saikle vuku bulmuş olursa olsun tasfiyenin vukuuna ve asırların örttüğü esrar perdesinin umûmî surette yırtılmasına ve tarihe karışmasına iyi bir vesile teşkil etmiştir”.
Günümüzde de Dönmelik/Sabatayistlik gibi “nazik” konularla ilgilenenlerin başta Yahudilik ve İslâm olmak üzere diğer dinler hakkında da temel bilgiye sahip olması; Türk kültürü ve siyasî tarihi konusunda köklü bilgi yanında tahlil gücüne haiz bulunması; ilmî, millî ve kültürel hassasiyet taşıması gereklidir. Çünkü “Dönme Kimliği” de, dünyada “ilginç kimlik”lerden biridir.
Zorlu,yazdığı makaleleri “Evet,Ben Selanikliyim-Türkiye Sabetaycılığı” başlığı altında kitaplaştırıp yayınlamıştır.Bu kitapta,özet olarak,Dönmeliğin/Sabataycılığın “farklı bir inanç türü” olduğunu işlemiş,Dönmelerin bazı inanış ve davranışlarından sözetmiş,Dönmelere ait eğitim-öğretim kurumlarından bahsetmiş ve bazı dönmelerin isimlerini açıklamıştır. O,Dönmelerin “iki kimlik” taşımasını,inanmadığı bir dinin mensubi gibi görünmesini,Musevî Dini’ne inandığı halde Müslüman görünmesini “münafıklık” saymıştır.Bundan dolayı Zorlu, Dönmeleri,açık olmaya ve “Türkleri aldatmak”tan vazgeçmeye çağırmaktadır.Bunun için onun, yaptığı yayınlarla bazı isimleri ifşa ederek, “Dönme” olduklarını söyletmeye zorlamak gibi bir amaç güttüğü de anlaşılmaktadır. Bunun için Zorlu, elindeki bazı belgeleri ve bilgileri ,bu gibi hassas konulara “polemik konusu” olarak yaklaşanlara vererek ve alanın uzmanı olmayan kimseler kanalıyla yayınlatarak konunun gündemde kalmasını sağlamış olmaktadır.
Dönmeler/Sabatayistler konusunda Ilgaz Zorlu’nun başlattığı tartışmalar,Halil Bezmen’in Amerika’da bir gazetede yayınlanan açıklamalarıyla yeniden “alevlenmiş” ve “zirve”ye ulaşmıştır.Zorlu’nun açıklamalarına cevap niteliği taşıyan Altındal’ın “Bir Provokasyon mu Tezgahlanıyor?”başlıklı yazısı tartışmaya yeni bir boyut kazandırmış ve tartışma alanını genişlemiştir.Altındal,yazısında,bir taraftan Zorlu ile ilgili bigi vermekte ve Türkiye’nin birçok meselesine bir de “Yahudi,Dönme Meselesi” eklenmek istediğini belirtmekte,diğer yandan da Türkiye’de en fazla 4.400 Dönmenin tahmin edildiği bilgisini vermektedir.Dönmelerle ilgili tahminin 4000-5000 gibi yuvarlak bir rakam değil 4.400 gibi kesin bir sayı verilmesi ve yazıyı yayınlayan Yeni Yüzyıl Gazetesi’nin yazının üst tarafına “Altındal’ın bu yazısı,yeni tartışmalar başlatmaya aday” şeklinde bir ifade koyması, daha sonraki yıllarda “Tekelistan” ve “Efendi” gibi kitapların birden bire Türk Kamuoyunun gündemini tutması düşündürücü olduğu kadar çok yönlü ve ihtiyatlı yaklaşılması gereken bir husustur. Zaten Zorlu da, Sabataycılık/Dönmelik konusunda yazdıklarının ve iddialarının tartışma ortamı yaratmasını,kültürel bir olgu olarak Türk bilim yaşamında hak ettiği yeri almasını istemektedir. Zorlu’nun ve Yeni Yüzyıl Gazetesi’nin istediği olmuş ve Dönmelik/Sabataycılık tartışma ortamına çekilmiştir. Cündüoğlu, “Bülbüllerin Sesine Gelen Mesih”;Aydın,“Türkiye Sabetaycılığı”;Erez, “Ben de Selaniksizim”; Bali, “Evet,Ben Selanikliyim” ve A.Küçük,“Tartışmaya Açılmak İstenen
Yeni Bir Konu: Dönmeler isimli makaleleri yazmışlardır.Bu makaleler,Dönmeler konusunda başlatılan tartışma ortamında yazılmıştır . Bu tartışma ortamında yazdığım makalede,mealen,niçin birden bire bu konunun gündeme taşındığını,neden uzman olmayan kimselerin bu konuya girdiğini,böyle hassas bir konuda yazı yazıp fikir beyan edeceklerin belli bir birikime ve “millî bir hassasiyete sahip” olması gerektiğini belirtmiştim.Ayrıca, “kaş yaparken göz çıkarmamak” ve yeni bir “etnik unsur oluşturmak” isteyenlere fırsat vermemek , “ben Türküm,ben Müslümanım” diyen ve “bizden olmuş” kimselerin beyanını esas almanın önemini vurgulamıştım. Günümüzdeki gelişmeler karşısında da aynı hassasiyetin gösterilmesi,iddialara ve değerlendirmelere dikkatle ve ihtiyatla yaklaşılması lazım geldiği kanaatimi muhafaza etmekteyim.
Sonuç Olarak;
Günümüzdeki gelişmeler ışığında Dönmelik /Sabataycılık konusuna yaklaşımımı ve yapılan çalışmaları şöyle birkaç madde altında değerlendirmek istiyorum:
Sabataycılık/Dönmelik bir din değildir;eklektik/senkretik “bir dinî hareket”tir. Bu dinî hareket,Yahudilik temel felsefesi üzerine oturtulmuş,İslâm’dan ve Türk kültüründen de etkilenerek oluşturulmuştur. Sabatay Sevi’nin “18 Prensibi”ni kabul edip uygulayan ve açıkça buna bağlı olduğuna belirten kimselere “Sabatayist veya Dönme”denilmektedir. Sabatayistliği kabul etmeyip Yahudiliğe geri dönen veya samimî olarak Müslüman olanları bu sıfatın dışında görmek gerekmektedir.
Son zamanlarda, “yerden mantar biter gibi”, Türk Kamuoyuna,Sabatayistlik/Dönmelik konularında eserler sunulmakta;internet siteleri ve raporlar yoluyla bilgi verilmektedir..Bu faaliyetlere bakıldığında fazla hassas davranılmadığı, polemiklerin öne çıkarıldığı görülmekte ve sürüm yanında “başka hedefler” güdüldüğü kanaati oluşmaktadır.Türk Milletine mal olmuş bazı isimleri de çok yönlü değerlendirmeye tâbi tutmadan “Dönme/Sabatayist” diye sunmak, yaptıklarını dikkate almadan ve kâr-zarar hesabı yapmadan herkesi aynı kefeye koymak doğru olmadığı gibi,Türk toplumuna mal olmuş isimlere gölge düşürmek, milletin güvenini sarsacak, ümitsizliğe düşürecek ve herkesten şüphe eder bir hale getirecek yöntemi de kasıtlı yaklaşım olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Sabatayist/Dönme olarak bilinenlere de;Türk Milletinin hassas olduğu dinî,millî,siyasî ve kültürel konularda hassas davranmalı, “gizli/kapalı cemaat” ve “iki kimlikli” imajını verecek tavır ve davranışlardan kaçınmaları altı çizilecek hususlardandır.Türk Milleti,tarih boyunca , dini,inancı ve kökeni ne olursa olsun herkesi hoşgörü ile karşılamış , açıklığı sevmiş,kimseye baskı yapmadığı gibi kınama yolunu da benimsememiş,sadece“ihtiyatla bakma”ya çalışmıştır.Dün de bugün de Türk Milletinin hazmedemediği hususlar arasında; “enayı yerine” konulması,aldatılması, “başka kimliklere bürünerek” bölücülük yapılması,Türk’ün sırtından geçinip ona ihanet edilmesi ve Türk’ün nimetlerinden yararlanıp “başka”sı için çalışılması gelmektedir.Türk Milleti,bu tavır ve davranışlarını gördüğü cemaat ve gruplara “iyi niyet” beslese bile ihtiyatla yaklaşmıştır. Bugün de,ülkemizin içinde bulunduğu siyasî ve kültürel anlayışından yararlanarak “başka kimlik” peşinde koşanlar, dönemin rehavetine kapılıp kendine “başka köken ve etnik kimlik” arayışı içine girerek Türk Milleti’ne karşı “birliktelik” oluşturmaya kalkışanlar;Türkün hassasiyetlerini gözden uzak tutmamalı, Türk’e “ihanet edenler”in ummadıklarını ve bedelini ağır ödediklerini/ödeyeceklerini unutmamalıdır.
Sabatayizm konusundaki gelişmelere ve yaklaşımlara bir başka açıdan baktığımızda; “etkili ve yetkili” kabul edilen bu grupları da “etnik azınlık anlayışı” kervanına katarak “etnik azınlıklar birlikteliğini güçlendirmek”şeklinde bir hedef belirlenmiş gibi görülmektedir. Hangi niyetle olursa olsun böyle bir konu,ne iç çekişmelere,ne “etnik bölücülüğe”,ne siyasî çıkarlara,ne ekonomik menfaat teminine alet edilmeyecek kadar “nazik bir konu”dur. Bundan dolayı,hassas noktalar gözetilerek,millî hasasiyet ve üniter yapı dikkate alınarak, göğsünü gerek “Ben Türküm,Ben Türk Milletindenim” diyip bu söylemine uygun davranan ve “bizim olmuş insanları” başka bir “kimlik” altına koymak doğru değildir.”
Not: Programın özeti, konuşmacımız sn. Prof. Dr. Abdurrahman Küçük tarafından hazırlanmıştır.