4 Aralık 2020
Eşcinsellik artık sadece “öteki” evlerde yaygın bir durum olmaktan çıkıp adeta bizlerin evlerine kadar girmiş durumdadır. “Fıtrat Hareketi” de yakınlardan yükselen feryatlar karşısında kayıtsız kalmamak adına, Müslümanlar arasında hep kapalı kapılar ardında konuşulan bu konu üzerine eğilmeye karar vermiştir. Bu niyetle yola çıkan oluşum, amaçlarını meseleyi hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde, İslami, psikolojik, pedagojik, sosyolojik, biyolojik açıdan derinlemesine incelemek, sağlam dayanaklarla her türlü soruya cevap verebilmek, cinsel kimlik bozukluğu yaşayan ya da yaşadığı düşünen bireylere bu hislerinin olası sebeplerini açıklayarak değişim için bir kapı aralamaya çalışmak olarak tanımlamaktadırlar.
Biz de Fıtrat Hareketinden Şebnem Paluluoğlu ile günümüzde yine çok tartışmalı bir konu olan “Eşcinsellik, Genler ve Beyin Yapısı” konusu üzerine bir Zoom yayını gerçekleştirdik.
Eşcinsellik, Genler ve Beyin Yapısı
Şebnem Paluluoğlu – Fıtrat Hareketi
4 Aralık Cuma
Seminerin ilk bölümünde gen nedir, insan genom projesi ile insanlık tarihinde neler değişmiştir, sosyal bilimlerin gelişmesiyle biyolojik determinizm neden ve nasıl güvenilirliğini yitirmiştir, bir hastalığın veya bireye ait bir özelliğin genetik olması ne demektir, genetik biyomarkörler nasıl tespit edilir ve sağlık alanında ne amaçlarla kullanılır gibi konulardan bahsedilerek genetik bilimiyle ilgili genel bir çerçeve çizilmiştir.
İkinci kısımda ise, kadın ve erkek bireylerin beyin yapıları arasındaki farklılıklardan bahsedilerek konu dimorfizm ve cinsiyet farklılığı ayrımı yapılarak irdelenmiş ve açıklanmıştır. Daha sonra da, eşcinsellik ile ilgili bilimsel argümanlara ve çalışmalara detayı bir şekilde değinilmiş; bu çalışmaların bütüncül bir bakış açısıyla nasıl okunması gerektiğinden, çalışmaların zayıf ve güçlü yönlerinden bahsedilmiş ve güncel veriler ışığında meseleyle ilgili mevcut iddia ve teoriler masaya yatırılmıştır. Son olarak da, eşcinsellik, kanser analojisi ile risk faktörleri bağlamında değerlendirilerek biyolojik etkenlerin cinsel kimlik bozukluğunun ortaya çıkmasında ne kadar etkili olabileceği tartışılmıştır.