Dr. Zeynep Şehidoğlu ile Dijitalleşmenin Tanımı, Gelişimi ve Ekonomi Politik Boyutu – Dijital Yaşamla Başetme Yolları – 10 Şubat 2024

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Dijitalleşmenin Tanımı, Gelişimi ve Ekonomi Politik Boyutu

Bir teknoloji ürünü olarak dijitalleşmeyi anlayabilmek için öncelikle teknolojinin ne olduğunu anlamak gerekir. Teknoloji sözlük anlamı olarak bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi; uygulayan bilim olarak geçer. Çeşitli filozoflar teknolojiyi farklı şekillerde nitelendirmiştir. 

Alman filozof Heidegger ‘Tekniğe İlişkin Soruşturma’ yapıtında tekniği en ufak parçalarına kadar inerek sorgular. Tekne (bir şeyi yapmanın bilgisi tekniği) kavramından yola çıkar. Tekniğin doğayı düzenlemesinden bahseder. Doğayı boyunduruk altına alma amacıyla yola çıkıldığını; fakat asla bu teknolojinin insana ve doğaya getireceği sonuçlarının üzerinde durulmadığını söyler. ‘Teknoloji sadece araca indirgendiğinde asıl sorun başlar. Çünkü o sadece bir araç değildir. İnsanı bütünüyle değiştirip dönüştüren (yaşam tarzını, düşünce şeklini, kültürünü, uzuvlarını, zihinsel süreçlerini evrime uğratarak kendi doğasına dönüştüren bir şeydir’ der.

Mısır Tanrısı Thamus’a, Zanaat Tanrısı Theut yeni icadı olan yazıyı sunar ve ‘belleğin, öğrenimin, bilginin devasını, ilacını buldum’ der. Kral Thamus yazıyı kendisine dışarıdan, hatta aşağıdan gelen bir icat olarak alımlar. Kralın yazmaya ihtiyacı yoktur, sadece emreder, sözü kafidir. Yazı bunun yanında ikincil kalır. Çünkü yazı bellek kullanımını zayıflatır.  İçsel sürece değil dışarıdan bir araca bellek görevi devredilir.  Bu nedenle yazı bellek için değil hatırlama için bir devadır. Yazı kaynağını yazarını imha eder. Bu nedenle diyalektik öğrenme sürecini yok eder: Yazı çoğu zaman şerhe muhtaçtır. 

Gramatizasyon Kavramı ise teknoloji ile hafıza ilişkisini tarihi ve felsefi düzlemde detaylarıyla ortaya koyması açısından önemlidir. Zamansal bir sürekliliğin mekânsal bir kesintiye dönüştürülmesi, insan davranışlarının gerek dilsel, gerek tutumsal yeniden üretilebilmesi adına tasvir edilmesi, resimlendirilmesi ve kesintilendirilmesi anlamına gelir. Stiegler’e göre yeniden üretime yönelik bu yazıya dökme süreci, hafızanın teknik tarihidir.  Politik ekonomi açısından ise bu kavrayışın üretim ve tüketim işlemlerinin gramatizasyonu anlamına geldiğini vurgular. 

Gramatizasyon varoluşları kat eden akışların ve devamlılıkların ayrıştırıldığı bir süreçtir. Söz akışının ayrıştırılması olarak yazı, bir gramatizasyon aşamasıdır. Stiegler, gramatizasyon kavramıyla hafızanın her biçimde dışsallaştırılmasından bahseder. Hafıza, sinirsel ve beyinsel hafıza, bedensel ve kaslara dayanan hafıza, biyo-genetik hafıza nitelendirilebilir. 

Teknolojik olarak dışsallaştırılan hafıza sosyo-politik ve biyo-politik denetimin nesnesi olabilmeye adaydır. Söz konusu denetim, hafıza teknikleri araçları ile sosyal örgütlenmeler tarafından ekonomik yatırımlarla gerçekleştirilir. Endüstriyel hatırlatma aygıtlarının yaygınlaşması hafızaları makinelere bağımlı kılar, telefon numaraları, önemli bilgiler, hard disklerdeki belleğimiz, imla bilgileri, işlerin yapılış şekilleri. Stiegler, tüm bu süreçleri, bilişsel ve duygusal proleterleşme süreci olarak tanımlar. Emeğin önemli bir kısmının niteliksizleşmesi, türdeşlemesi ve sermayeye olan bağımlılığının artmasını proleterleşme olarak tanımlar. İnsanlığın bilgisini makineye devretmesi bilginin kaybıdır. 

Stiegler tüketicinin, hizmet endüstrisi ve aygıtları nedeniyle artık hafızasından ve bilgilerinden mahrum kaldığı gramatizasyon süreci üzerine düşünmek gerektiğini ifade eder. Hafızanın dışsallaştırılmasının bir hafıza ve bilgi kaybı oluşunun, aslında günümüz insanının her gün gündelik yaşamında varoluşunun her alanında deneyimlediği bir şey olduğunu söyler. Deneyimin maddileşmesi olarak teknik, aslında bir tür bilinçsizliğe yol açmaktadır. Bu süreçte bildiklerimizi, kaybettiğimizi becerilerimizi, yaşama bilgilerimizi, kuramsal düşünmeyi kaybettiğimizi vurgular ve bunlar olmadan hiçbir şeyden tat alamayacağımızı belirtir. Aynı zamanda hafıza ve bilginin denetimi denetim toplumlarında bilişsel ve kültürel sanayi tarafından sağlandığını söyler. 

Her şeyin hızlı ve dolaysız bir şekilde iletildiği ve paylaşıldığı bir çağda, aklın işlevinin, düşünmenin, ve yargılamanın nasıl etkileneceği önemli bir sorudur. Stiegler’in gramatizasyon kavramı ve süreci üzerine yaptığı tespitler ışığında makinelere devrettiğimiz bilgilerimiz, birkaç nesil sonra artık sadece makinelerin bildiği bir bilgi olarak mı kalacak? Ve olası bir felaket senaryosunda elektriklerimiz kesildiğinde ne kadar süre hayatta kalabileceğiz? Telefonumuzu evde unuttuğumuzda veya kaybettiğimizde yaşadığımız o hissi düşünün. Bunun çok daha fazlasıyla yüzleşmek zorunda kalabiliriz. 

Postman’a göre teknolojik aletlerin teknik anlamda nasıl kullanılacağından ziyade asıl öğretilmesi gereken teknolojiyle nasıl muhatap olunması gerektiğidir. Bunun öncelikle eğitimi verilmeli der. Kimse teknolojinin ne olduğunu, kimin işine ne derece nasıl yarar ve zarar sağlayacağını düşünmüyor. Tam tersi büyülü bir yenilik inovasyon gibi sunularak mucizevi bir şekilde kabulleniliyor. Yaşamlarımızın en temel noktalarına zerkediliyor.

 

Dijitalleşmiş Bir Dünyada Yaşarken Hangi Farkındalıklar Geliştirilebilir?

Teknolojinin çok masum olmadığı belli bir süre sonra araçlıktan çıkıp amaç haline geldiği aşikar. Bir bilgi ile karşılaştığımız zaman hemen bu kimin bakış açısı, kimin realitesi, kimin gerçeği diye durup düşünmemiz gerekiyor.  Teknoloji bize gelirken onu direk almak yerine benden ne alacak ne verecek hesabını yapmamız gerekiyor. Olduğu gibi yutmamak gerekiyor. Çocuklara motor gücünü geliştirecek beceriler kazandırmamız gerekiyor. 

Dikkatimizi dağıtan, zihnimizi kopartan en önemli etmen şu anda sosyal medya. Teknolojiyle ve sosyal medya ile sonradan tanışan yaş skalası 50-60 yaş üstü insanlara ilk aşamada dijital göçmenler deniyordu. Şu anda o dijital göçmenlerin sosyal medya bağımlıkları had safhada. Her haberi doğru zannediyorlar. Bu kişilere medya okur yazarlığı yapılması, medya ve teknoloji ile nasıl bağ kurulacağının öğretilmesi gerekiyordu. Buna yönelik çalışmalar yapıldı ancak daha sonra rafa kalktı. 

Yanlış haberin yayılma hızı doğru haberin yayılma hızından çok daha fazla. Kendimize ben teknoloji ile nasıl bir bağ kurdum, bağımlılığa mı gitti, bağlılığa mı gitti yoksa ben burada bağımlı oldum tarzında farkındalık çalışmaları yapmalıyız. Kendimiz için bu konularda takip sistemi kurabiliriz. Her gün bir uyarıcı olmadan kendimizle baş başa geçirdiğimiz bir saat olmalı. Ne hissediyoruz, bedenimiz nasıl, bir yerimiz ağrıyor mu gibi yoklamalar yapmalı, akşamları kendimizi rahatlatmalı, nefes egzersizleri yapmalıyız. Bedenimizle ve duygularımızla konuşmalıyız. Bunları düşündüğümüzde çok güzel şeyler ortaya çıkmaya başlıyor. Kendimize bize iyi gelen soruları sormak herkese iyi gelen yöntemlerdir. İnsanlarda çok fazla kurban bilinci var ve bunlar kurban bilinci gelişimi durduran yöntemler.

Sosyal medyanın zorba bir tarafı da var. İstemediğimiz halde bizi içine çekmeye çalışan bir algoritması da var. Bunun da farkına varmak ve sosyal medyanın kışkırtmasına tepkisel davranmamak gerekir. Bir çocuğu durduk yere ağlatmak gibi aslında sosyal medyanın yaptığı. Durduk yere teknoloji ile dürtülüyoruz. Zihinde değil anda kalmamız gerekiyor. Zihin ne ile doluysa onunla yönetilmeye başlıyorsunuz. Eğitim, bilgilendirme, bilinçlendirme bize orta yolu bulduracak şeylerdir. Sosyal medyada gözümüzün nuru olan dikkatimizi satıyoruz. Bu bilinçle bakmak çok önemli. Kötülüğe doğru bir akış da var, dünyayı böyle algılamamak buna kapılmamak çok önemli.

Hayatımızda yaşadıklarımızı elçi olarak görmeliyiz. O elçi bize ne getirdi, ne öğretebilir diye bakmalıyız. Elçinin bize getirdiği mesajı anlamaya çalışıp ilerlediğimizde çok hızlı gelişmeye başlarız. Bakış açımızı geliştirip çocukluktan aldıklarımızın üzerine bir şey koymadığımız zaman ömrümüzün sonuna kadar aynı insan olarak devam ederiz. Bizim için küçük cihad budur aslında. 

 

Önceki Yazı

Doç. Dr. Enis Doko ile Kötülük ve Tanrı – 6 Şubat 2024

Sonraki Yazı

Prof. Dr. Emel Topçu ile Müslüman Kadın Düşünürler: Amina Wadud, Riffat Hasan, Fatima Mernissi ve Asma Barlas

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir