Doğu Türkistan ve Çevresinde Çin, ABD ve Rusya’nın Küresel Mücadelesi

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Doç. Dr. Ömer Kul – Dr. Ferhat Kurban Tanrıdağlı

9 Mart 2019

Globalleşen ve bir nevi köy haline gelen günümüz dünyasında bölgesel kargaşalıkların kısa zamanda uluslararası boyut kazandığı görülmektedir. Bu gerçeğin en bariz örneğini ise Doğu Türkistan ve çevresinde yaşananlar oluşturmaktadır. Doğu Türkistan ve Çin’de hüküm süren kargaşalıkların bu yönüyle bir de uluslararası boyutu vardır.

Bilindiği üzere Doğu Türkistan, yıllardan beri kanlı çatışmaların hüküm sürdüğü Afganistan, Pakistan ve Hindistan yönetimi altındaki Keşmir ile komşudur. Bu ülkelerdeki istikrarsızlıkların bir diğerine tesir ettiği de bir gerçektir. Nitekim Çin yönetimi, uzun yıllardan beri Afganistan’da NATO birliklerine karşı savaşmakta olan TALİBAN birliklerini gizlice desteklemiş, onlara maddi ve askeri yardımda bulunmuş ve gizli stratejik anlaşmalar imzalamıştır. Bu anlaşmaların temel amacı Taliban’ın Doğu Türkistan’a tesirini azaltmak ve Doğu Türkistan Türklerine destek vermesini önlemektir.

Çin yönetimi bu arada Afganistan ve Pakistan sınırını da tahkim etmekten geri durmamıştır. Çin yönetimi Pakistan’ın Gilgit şehrinde 25.000 Çin askeri konuşlandırmıştır. Çin, Pakistan askeri istihbaratı alt kademelerindeki muhafazakâr subaylarının Pakistan’ın Veziristan bölgesinde Uygur gençlerini sözde “terörist” olarak eğitmekte olduğu şayiasını yaymaktan da geri durmamaktadır. Ayrıca Çin yönetimi, başkenti Gilgit olan Baltistan bölgesine “özerklik” verilmesi gayesiyle anayasal değişiklik yapılması için Pakistan Hükümeti’ne baskı yapmaya başlamıştır. Bu baskının gayesi Pakistan ile Hindistan arasındaki savaşa sebep olan Keşmir eyaletinin bir parçası olan Baltistan halkının uzun yıllardan beri talep ettiği “özerklik” isteğini destekleyerek Pakistan’ı biraz daha kontrolüne alma çabasından başka bir şey değildir. Çin yönetimi bu bölgede patlak vermesi muhtemel bir kargaşalığın sadece Doğu Türkistan’a sirayet etmekle kalmayarak, Kaşgar-Gwadar ticaret yolunu da etkilemesinden korkmaktadır. Çin yönetiminin son zamanlarda Baltistan’ın yerli halkıyla evlenen Uygur hanımları Doğu Türkistan ziyareti sırasında tutuklamış, bu durum Baltistan halkını galeyana getirmiştir. Bu nedenle Baltistanlılar, Doğu Türkistan’dan gelen Çin kamyonlarına saldırmaya, Çinlileri tartaklamaya, Çinli işçileri derdest etmeye başlamıştır. Bu durum, Çin’in bölgede arasının en iyi ülke olduğuna inanılan Pakistan ile arasındaki ilişkilere olumsuz etki yapmaya başlamıştır.

Bilindiği üzere Gwadar şehri, Pakistan’ın İran ile ortak sınırı olan Belucistan eyaletindedir. Belucistan halkı uzun yıllardan beri Pakistan’dan ayrılmak için bağımsızlık mücadelesi vermektedir. Aslında Pakistan ordusuna karşı bağımsızlık savaşı vermekte olan Beluci militanları, Belucistan’ın yeraltı zenginliklerini sömürdüğüne inandıkları Çinlilerin bu bölgedeki yatırımlarını baltalamakta, petrol taşıyan gemi ve tankerlerine saldırıp ateşe vermekte ve Çinli işçileri kaçırmaktadır. Pakistan’ın Karaçi şehrinde bulunan Çin Konsolosluğu’na 23 Kasım 2018 tarihindeki silahlı saldırıyı bu minvalde değerlendirmek gerekir.

Ayrıca Çin’in dünya siyaset sahnesinde söz sahibi olmak istemesi, askeri harcamalarını devamlı arttırması, bilimsel ve teknolojik araştırmalarının tamamen askeri maksatlı olması, kendisine komşu olan devletlerden toprak talebinde bulunmaya devam etmesi, Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki ülkelere yayılarak bu ülkelerin yeraltı kaynaklarını kontrol etmek için büyük yatırımlar yapması, dünyadaki pek çok ülkeyi tedirgin etmektedir.

Çin’in diğer taraftan Sengaku Adaları yüzünden Japonya, Parasel ve Spratli adaları yüzünden Filipin, Vietnam, Tayvan, Malezya ve Brunai gibi Güney Çin Denizi’ndeki ülkelerle derin anlaşmazlıkları bulunmaktadır. Hindistan’ın Arunachal Pradesh eyaletinin aslında Çin toprağı olduğu iddiası Hindistan’ı tedirgin etmektedir. Son dönemlerde ise Hindistan ile olan ortak sınırını son derece modern silahlarla donatmaya başlamıştır. Pasifik Okyanusu’nda kurduğu suni adalar yüzünden ABD’yi tedirgin eden Çin, Doğu ve Güneydoğu Asya’da tansiyonu gittikçe yükseltmektedir.

Çin’in komşu devletlere yönelik zikrettiğimiz yayılmacı siyaseti yüzünden ABD, Çin tehdidine maruz kalan Asya ülkelerine güvence verebilmek adına Avrupa’daki güçlerinin büyük bir kısmını Asya’ya nakletmiş, Japonya, Avustralya, Endonezya, Güney Kore ve Filipin başta olmak üzere diğer Asya ve Güney Doğu Asya ülkeleriyle savunma anlaşmalarını yenilemiş, ortak askeri tatbikatlar düzenlemeye başlamış ve Filipin’de yeni bir askeri üs kurmuştur.

Doğu Sibirya’ya Çin mülteci akınının önünün alınamaması, Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü kanalıyla Orta Asya’da gittikçe kendi tesirini yaymaya çalışması ve Orta Asya Cumhuriyetlerine Çinli göçmen yerleştirme hevesinden vazgeçmemesi Rusya’yı da son derece rahatsız etmektedir. Çünkü Rusya, Orta Asya’yı halen “arka bahçesi” olarak görmektedir. Bu nedenle, Şanghay İşbirliği Örgütüne, “yabancı bir örgüt” gözüyle bakan Başkan Wlademir Putin, eski Sovyetler Birliği’ni oluşturan ülkelerle olan ilişkisini Şanghay İşbirliği Örgütü kanalıyla değil, Çin’in üyesi olmadığı Bağımsız Devletler topluluğu ve Ortak Güvenlik ve İşbirliği Örgütü’yle yürütmeyi tercih etmektedir.

Başkan Wlademir Putin’in “re-Sovietization” yani “Rusya’yı tekrar Sovyetleştirme“  olarak tanımlanan siyasetini ve “nerede Rus nüfusu varsa onların hakkını mutlaka savunmaya devam edecektir” sözlerine uygun olarak Gürcistan’ın Kuzey Osetya bölgesini işgal etmesi, Kırım Yarımadasını Rusya toprakları için ilhak etmesi ve Ukrayna’nın Doğusundaki Rusları destekleyerek bölgeyi Ukrayna’dan koparmaya çalışması Batı Avrupa ve ABD’yi de son derece tedirgin etmektedir. Nitekim ABD, Avrupa’daki askeri güçlerini tekrar tahkim etmeye başlamıştır.

Ayrıca, Doğu Türkistan’da patlaması muhtemel topyekûn bir ayaklanmanın Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine sıçraması halinde, söz konusu cumhuriyetlerle savunma anlaşması olan Rusya’nın Tacikistan olayında olduğu gibi, Orta Asya Cumhuriyetlerine büyük miktarda asker sevk etmesi de muhtemeldir. Oraya girip yerleşecek olan Rus askeri güçleri, Amerika’yı da tedirgin edecektir. Çünkü ABD, Afganistan’a yaptığı askeri müdahalesinden sonra Orta Asya Cumhuriyetlerinde de askeri üsler kurmuş durumdadır.

Sözün özü Çin ve çevresi ateşten bir çember ve bu ateşin dünyayı yakma ihtimali de her geçen gün artmaktadır. Takipte kalmakta fayda var.

Önceki Yazı

Çocuklarda ve Ergenlerde Cinsel Kimlik Gelişimi

Sonraki Yazı

Hazar Sınırların da Ötesinde

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir