Şiddetle Mücadelede Polisiye Yöntemler
Belçika’da Women For women projesi kapsamında gerçekleştirdiğimiz ikinci toplantıda şu sorulara cevap aradık: Belçika’nın kadına yönelik şiddetle mücadelesinde polisiye yöntemleri nelerdir, bu yöntemler şiddeti önlemede ne kadar etkili. Bu sorularının cevabını almak için konuyla ilgili polis akademisinde eğitimler veren kıdemli polis memuru Mohammed Boujtott ile Femma Intercultureel’de görüştük.
Program, Ayla Kerimoğlu’nun Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği ve Aile içi Şiddet konusunu ele alan Wo/men For Women Projesi hakkında bilgi vermesiyle başladı. Ardından Polis Memuru Mohammed Boujtott, şiddetle mücadelede uyguladıkları polisiye uygulamaları 3 şiddet olayı örnekliği üzerinden şöyle anlattı.
Örnek 1 (2011): 2012 yılında Belçika vatandaşı olan bir Türk kadının Türkiye’ye izne gittiğinde şiddet gördüğü ihbar edildi. Türkiye’deyken kadın eşi dahil bütün aile fertlerinden şiddet görmüş. Kadın bir ara Türk polisine gidip başına gelenleri anlatmış. Polis kadını evine götürüp arayı bulmaya çalışmış ancak bundan sonra şiddetin dozu artmış. Kadın bir şekilde Brüksel’e geri dönmüş. Durumu öğrenen kardeşi polise haber vermiş. Belçika polisine şiddetle ilgili ihbar yapıldığında polis tutanak tutabiliyor. Ancak bu kadın şikayetçi olmuyor. Buna rağmen havaalanına yazı yazılıyor ve adam Belçika’ya gelir gelmez tutuklanıyor. Sonra da boşandılar. Adam, “benden boşanmış da olsan başkasıyla evlenmeyeceksin” diye tehdit etmeye devam ediyor. Bu dosya hala sonuçlanmadı.
Örnek 2 (2010): Şimdi de Faslı bir aileye dair şiddet örneği vereyim. (2010 yılı) 30 yıllık evli Faslı bir adam Belçika’ya kaçak yollardan geliyor ve bir şekilde kendini çalışıyor gösterecek evrakları ediniyor. Burada yine kaçak yaşayan Faslı bir hayat kadınıyla birlikte yaşamaya başlıyor. Kadının hayat standardı yüksek olduğu için adam kadının masraflarını karşılamakta çok zorlanıyor. Buna çözüm olarak aile birliği vizesi yaptırarak Fas’ta yaşayan karısını çocuklarıyla beraber Brüksel’e getirtiyor. Belçika’da kadın-erkek fark etmez maaş alan kimse o aile reisi olarak kabul edilir. Karısı ve çocukları gelince artık bir ailesi var diye Belçika yasaları gereği maaşı artıyor ve çocukları için ekstra maaş almaya başlıyor. Ama adam karısının yanına hiç uğramıyor, onların hiçbir ihtiyacını da karşılamıyor. Hayatına diğer kadınla devam ediyor. Ailesi ise komşuları ve eş-dost akrabanın yardımıyla geçiniyor. Belçika’ya aile birliği uygulaması nedeniyle gelenlerin evlerine çevre polisi sık sık gidip kontroller yapar. Bu aileye de gidiyor ve durumu öğreniyor. Adamın karısını tehdit ettiği, sözlü ve psikolojik şiddet uyguladığı da tesbit edildiğinden tutanak tutuluyor. Bu durum bir şekilde ispatlanıyor ve adam 2 sene 6 ay ceza istemiyle yargılanarak 18 ay hapis yatıyor. Kadın ve çocuklar adamdan uzaklaştırılıyor ve adam kadına nafaka ödemek zorunda bırakılıyor.
Örnek 3: Bir akşam devriye yaparken bir arabanın zigzag yaptığını gördük. Arabayı kullanan Belçikalı kadın sürekli eliyle direksiyona vuruyordu. Aracı durdurarak sorduğumuzda kadın kocasıyla ufak bir tartışma yaşadıklarını belirtti. Kadını doğruyu anlatması için biraz sıkıştırdık ama bir şey söylemedi. Sonunda onunla evine gittik. Kocası da ufak bir tartışma yaşadıklarını söyledi. Bu olay olduğunda saat gece 03:00 dolayları olmasına rağmen arkada çiftin iki küçük çocuğu çıplak bir şekilde belirdi. Bir şeylerin ters gittiğini anladık. Sonunda adamın karısını banyoda dövdüğü için banyoda her yerin kırık dökük olduğunu gördük. Kadın polis kadının kazağını çıkarıp baktığında bütün vücudunun morluklarla dolu olduğunu gördü ve kadını hastaneye adamı da karakola götürdük.
Bu üç örnek polisiye yöntemlerin ve polislerin şiddet uğrama ihtimalini ne kadar hassasiyetle takip ettiğini gösteriyordu.
Daha sonra Sayın Boujtott, Belçika’da her gün kadınların %9’unun şiddete uğradığını, 9 yıl boyunca çalıştığı bir ilçede hemen her gün şiddet yüzünden kendisine müracaat eden iki kadın olduğunu söyleyerek şiddetin yaygınlığına dikkat çekti ve gelen kadınlar içinde göçmenler de, Belçikalı’lar da var dedi.
2010 yılında ev içi şiddetle mücadele yöntemleriyle ilgili olarak fikir alışverişinde bulunmak için Hollanda, Belçika, Fas ve Türkiye’den polislerin bir araya getirdiklerini, bu toplantıdan amacın ortak bir sorun olan aile içi şiddetle mücadelede geliştirilen farklı yöntemlerin olup olmadığını görmek ve birbirlerinin iyi uygulamalarını örnek almak olduğunu belirtti.
Mohammed Bey, Belçika kanununa göre tutanak tutmak ve işlem yapmak için ille de uygulanan şiddetin fiziksel olması gerekmediğini, psikolojik veya sözlü şiddet başvurusunun da bu kategoride değerlendirildiğini anlattı.
Kadın şikayetçi olmasa bile kamu davası olarak başlatılan bu soruşturma kapsamında, polisin eve gelerek şiddet gördüğü iddia edilen kişiyi kanunen görmek zorunda olduğu, varsa evdeki çocuklar ve komşulardan olayı soruşturması gerektiği ve şüpheli bir durumun hissedilmesi halinde ise hemen işlemlere başlanmasının zaruri olduğunu anlattı.
Şiddet uygulanan kişi evlilik göçüyle gelmiş ve dil bilmeyen birisiyse yeminli tercüman eşliğinde ifadesinin alınması, yaralanma söz konusuysa hastane raporunun tutulması gereğine işaret etti.
Mohammed Bey, Belçika’da her gün kadınların yüzde 9’unun şiddete uğradığını, Belçika’lı kadınların şiddete uğradıklarında genelde evi terk ettiğini yine de eşleri tarafından telefon ve mesajla psikolojik tacize devam edildiğini söyledi.
Belçikalı kadınların göçmen kadınlara göre sığınma evlerine daha az başvurduğunu söyledikten sonra bunu hem ekonomik olarak daha güçlü olduğu hem de ailesi ve sosyal çevresinden destek gördüğü için Belçikalı kadınların sığınma evlerine çok fazla ihtiyaç duymadığı şeklinde açıkladı.
Belçikalı ailelerde şiddet yaşandığında müdahale etmek isteyen polislere önce kadınlar itiraz edip “kocama karışmayın” diyorlar dedi. Burada da şiddet aile içi bir mesele olarak görülüyormuş.
Belçikalı kadınların pek çoğunun ise şiddete uğradıklarını kimseyle paylaşmadıklarını, şiddete karşı sessiz kaldıklarını, uzun zaman şiddet gördükten sonra ancak çözüm için harekete geçtiklerini ifade etti.
Belçika’da resmi kuruluşlarda (hastane vb.) kadının şiddete uğradığına dair en ufak bir şüphe polise haber verme nedeni olmaktadır. Gelen polis ise bu kanaati paylaşırsa kadının ifadesiyle yetinmeyip gerekirse savcılık izniyle kadının evine girerek, yakınları ve çevresiyle görüşerek konuyu araştırdığının altını çizdi..
Belçika’da Erkeklerin de kadınlar kadar olmasa da şiddete uğradığını belirten Mohammed Bey, ancak erkek sığınmaevinin olmadığına da dikkat çekti. 25 yıl önce Gent şehrinde olan sığınma evi de zamanla kapanmış.
Irkçı yaklaşımların şiddete uğrayan kadınların polise şikayetinde de ortaya çıktığını ifade eden Boujtott, bazı polislerin bu saikle başvuran kadını dikkate almadığı ve evine geri göndermesini de ayrı bir sorun alanı olarak tanımladı.
Farklı ırkların kültürek özelliklerini bilmenin de şiddeti önlemede önemine dikkat çekti. Polislere bunla ilgili de eğitimlerin verildiğinden bahsetti.
2006 yılı itibari ile şiddetle mücadelede yeni bir hassasiyetin ortaya çıkmasını, yasaların daha titizlikle uygulanması ve halkın konuya daha duyarlı yaklaşmasını da çözümün bir parçası olarak sundu.
Önceden kadınların şiddete daha fazla tahammül etmeye çalıştığını, “dövüyorsa dövüyor, ben nereye gideceğim” diyerek şiddete kerhen rıza gösterdiğini ifade eden Boujtott, yapılan kampanyalar ve farkındalık çalışmaları sonucunda şiddete uğrayan kadınların daha fazla polise müracaat ettiği, şiddet uygulayanlara karşı polisiye önlemlerinin artırılması ve kamuoyunun konuya hassasiyet göstermesi nedeniyle istatistiki bilgilerde yer alan şiddet oranlarının azaldığı bilgisini de paylaştı.
Psikolojik şiddeti belgelemenin zor olduğu ancak özellikle evlilik yoluyla göç etmiş erkeklerin eşleri ve eşlerinin aileleri tarafından psikolojik şiddete maruz kaldığı ifade edildi. Bu erkeklerin yabancı bir ülkeye anında adapte olması, dil ve sosyo-ekonomik sistemi öğrenmesi süreç aldığından işe girmeleri gecikmekte bu durumda da işe yaramaz olarak tanımlanıp aşağılandıkları anlatıldı.
Şiddet mağduru kadınlara ayrılmaları halinde nafaka yükümlülüğü getiriliyor. Eğer adam hapse atılmışsa ya bu aile geri gönderiliyor ya da şartları orda kalmaya müsaitse adam içerden çıkıp işe girene kadar devlet kadına ve çocuklara sahip çıkıyor, maaş bağlıyor.
Belçika yasalarına göre evlilik göçüyle gelenlerin geri gönderilmemesi için en az 3 yıl evli kalması, 21 yaşını doldurması ve bir de işinin olması lazım. Eğer çocuk varsa bu şartlar geçerliliğini yitiriyor. Bu yüzden evlenerek gelen kadınlar şiddete uğrasalar bile polise gitmekten korkuyorlar. Zaten dil bilmiyorlar, o yüzden de dertlerini yeterince iyi anlatamıyorlar. Dil bilseler bile Belçika kanunlarını, nereye, nasıl başvuracaklarını ve haklarını bilmiyorlar. O yüzden göçmen kadınlar çok daha fazla şiddete maruz kalıyor. Bir de çocuk olunca geri gönderilmedikleri için eşiyle anlaşıp anlaşamayacağı belli olmadan birkaç çocuk doğuruyorlar. Çocuklar onlar için geri gönderilmeme sigortası gibi.
Yabancı kökenli polislerin az olması farklı kültürlerde yaşanan şiddet olaylarına müdahaleyi zayıflatıyor.
Mohammed Bey, Belçika polisinin şiddete karşı almış olduğu önlemleri aşağıdaki şekilde sıraladı.
Çevre polisi, şiddeti önlemede önemli bir işlev görüyor. Zira çevre polisi kendi mıntıkasında yaşayan ailelerden sorumlu. Özellikle aile birliği dolayısıyla gelen her aileyi çevre polisi belli periyodlarla ziyaret ediyor. Böyle olunca bir sorun olup olmadığı daha kolay ortaya çıkıyor.
Polis kendisine yapılan müracaatlarda küçük büyük demeden ilgileniyor. Bazen küçük denilecek sorunların altından şiddet hikayeleri çıkabiliyor.
Polis durup dururken birinin kapısını çalıp içeriye giremiyor. Fakat acil yardım istendiğinde savcıdan izin almadan kapıyı bile kırma hakkına sahip.
Şiddet gören bir kadın polise sığındıysa, polis kadına 24 saat içerisinde kalacak yer bulmak zorunda kalıyor. Sığınma evleri doluysa, ilk yardım evlerinde yer ayarlanmaya çalışılıyor.
Kadın şikayetçi olmasa bile tecavüz olaylarının cezası çok ağır. Eski karısına tecavüz edip onu hamile bırakan adama 18 ay hapis cezası verildi. Eğer kadın şikayetçi olacak olsa bu ceza daha da artabilirdi.
Sonuç: Polisiye yöntemlerin sıkı uygulanmasının, polisin şiddet olaylarını ciddiyetle takibinin şiddeti kısmen de olsa azaltacağı, şiddet uygulayanlar için caydırıcı olacağı görüldü. Polisin hastane, okul gibi kurumlarla işbirliğinin şiddeti ortaya çıkarmada etkin olduğu gözlemlendi. Buradan şiddeti önleme konusunda yasal düzenlemeler kadar uygulamanın da etkinleştirilmesinin önemli olduğu sonucuna ulaşıldı.