Almanya Raporu

Hazırlayan: Yorum yapılmamış Paylaş:

Bu rapor bursiyerlerimizden olan Elif Gündüz tarafından hazırlanmıştır.
Almanya, Avrupa Birliği üye ülkelerinin en kalabalık nüfuslu ülkesi… Orta Avrupa’da yer alan ülke, Danimarka, Polonya, Çek Cumhuriyeti, İsviçre, Avusturya, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda ile sınır komşuluğu bulunuyor. Tarihi MÖ 3. yüzyıla kadar uzanan Cermen kabilelerinin bir uzantısı olan Almanya, dünya tarihinde şairlerin ve düşünürlerin ülkesi olarak biliniyor. Yüzlerce yıllık kültürü, eşsiz doğal güzelliklerinin tarihi yapılarıyla tanınan ülke bilim ve teknoloji alanında gelişmişliğiyle dünyanın gidişatına karar veren ülkeler arasında yer alıyor.

Almanya’da neredeyse 3 milyon Türkiye kökenli insan var, bu Almanya’nın en büyük azınlık grubunu oluşturuyor. Türk nüfusun büyük çoğunluğu, 50’ler ve 60’larda ülkeye işçi olarak giden göçmenlerin 2. ya da 3. nesil yakınları.

“ Din Değiştirme ve Radikalleşme İlişkisi” üzerine yaptığım yüksek lisans tezi nedeniyle Almanya’da bulunuyorum. Mühtedileri, dini yaşayışlarını ve radikalleşme eğilimi olup olmadığını araştırıyorum. Bu yazımda araştırmamın yanı sıra; burada gördüklerimi, yaşadığım sorunları ve Almanya’da Türk ve Müslüman olmak nasıl bir durum sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Buradaki eğitim sistemi Türkiye’dekinden oldukça farklı. Buradaki eğitim öğrenci odaklı olarak yapılıyor. Hocalar çoğunlukla size konu hakkında bir fikir verip, geri kalanına sizin ulaşmanızı istiyorlar. Bizde olduğu gibi dersin sonuna kadar hocanın tek anlatıcı olduğu dersler yok. Öğrencilerin, her derste hocanın önceden gönderdiği kaynaklar üzerinde çalışıp gitmesi ve derste tartışmalara katılması gerekiyor. Bunu gördüğümde “Keşke bizi de hocalar böyle zorlasaydı diye az hayıflanmadım.” Bunun dışında öğrenciler bizdeki gibi tek bir alana zorlanmıyor, istedikleri fakültelerden çeşitli dersler alıp bunları kendi dersleri yerine saydırabiliyorlar.

Tez konumu nitel bir çalışmaya dayandırmak üzere mühtedilerle mülakatlar yapıyorum. Mülakatlar esnasında buradaki Türkler ve Türkiye hakkında da konuşmaya çalışıyorum. Genel olarak mühtediler Türkleri sevmekle beraber hala eksikliklerin olmasından yakınıyor. Türk camilerinde hala kendilerine yer bulamadıkları için Müslüman olduktan sonra dahi Türklerle ilişkilerini geliştirememişler. Mesela benim en şaşırdığım konu camilerde çok az Almanca etkinlik olması. Özellikle vaazlar çoğunlukla Türkçe oluyormuş ve o nedenle mühtediler bu camileri çok tercih etmediklerini söylediler.

Birçoğu Müslüman olduktan sonra kaynakları daha iyi anlayabilmek için Arapça öğrenmeye başlamışlar. Bu nedenle Arap camilerine gitmeyi daha fazla tercih ediyorlar. Camiler konusunda çok fazla çeşitlilik var. Farklı milletler çoğunlukla kendi camilerini açma eğilimindeler. Özellikle Almanya Suriyeli mültecileri aldığından beri Suriyelerin camilerinde bir artış var. Ama bunlar arasında farklı milletlerin en fazla tercih ettiği camiler yine genellikle DİTİB camileri.

Almanya’daki en önemli meselelerden birisi tabi ki Türkiye… Türkiye’ye karşı ciddi anlamda olumsuz tutumlar olduğunu söyleyebilirim. Geldiğimden beri üretilen yalan haberleri, insanların söyledikleri şeyleri şaşkınlıkla dinliyorum. Neredeyse her gün birisiyle Türkiye siyaseti konuşuyoruz. Parkta otururken bir anda yanınıza biri gelip, Cumhurbaşkanımız hakkında konuşabiliyor. Türkiye hakkında endişeli olduklarını belirtiliyorlar. Genellikle durumun ana akım Batı medyası tarafından üretilen yalan haberlerden ibaret olduğunu, Türkiye’de demokratik bir sistemin olduğunu anlatmaya çalışıyoruz ama algılarını kırmak oldukça zor.

En son bir Alman Katolik’le tartışırken Türkiye’de güçlü siyasi figür görmenin kendilerini rahatsız ettiğini, böyle bir durumda Almanya’daki Türklerin kendileri için tehdit oluşturacağını söyledi. Çoğunlukla bu nedenle rahatsızlar. Türkiye konusundaki en büyük değişim de ne yazık ki 15 Temmuz’dan sonra yaşanmış. Bunun çoğunluğun oyunu alarak iktidara gelmiş bir hükümete ve sivillere saldırı olduğunun farkında olmayıp sürekli Türkiye’de insan haklarının ihlal edildiği, insanların suçsuz yere tutuklandıklarını iddia ediyorlar.

15 Temmuz hakkında burada ciddi anlamda yalan haber üretilmiş ne yazık ki. Biz Türk öğrenciler olarak, çoğunlukla konuştuklarımızla durumun onların görüldüğü gibi olmadığını izah etmeye çalışıyoruz ama yetersiz kalıyoruz. Çünkü gazetelerinde her gün Türkiye hakkında yalan bir haber mutlaka oluyor. Aslında asıl endişe verici durum Almanya’da yaşanıyor.

Geçenlerde polislerin yetkilerini artıran bir yasa onaylandı. Mutedil Almanlar da durum hakkında endişeliler. Büyük şehirlerde yasaya karşı çıkan eylemler yapıldı. Onun dışında ciddi anlamda bir İslam fobinin olduğunu söyleyebilirim. Parklarda, istasyonlarda her gün bir saldırı oluyor ne yazık ki. Alman radikal sağ partilerine destek artıyor.

Çalışmamdan kısaca bahsetmek gerekirse şimdiye kadar hedeflediğimiz sayıda mülakat yaptım ancak maalesef işler başta planladığımız şekilde gitmedi. Benim mühtedi Almanlara ulaştığım çevre DİTİB ve üniversite çevresi olduğu için örneklem grubum hedeflediğim çalışmaya doğru beni götürmedi. Çünkü Diyanet ve üniversite çevresinde olanlarda radikalleşme eğilimi yok ya da bazılarının geçmişlerinde var sadece. Bu kişiler genellikle entelektüel dini dönüşüm yaşamış bireyler oluyor o nedenle bizim araştırmamıza çok fazla uygun değiller. O nedenle benim daha büyük şehirlere gidip Selefi faaliyetlerin yoğun olduğu büyük şehirlerde araştırma yapmam gerekiyor. Buradaki bir hocayla Berlin ve Hamburg’u belirledik. Bu şehirlerde çalışmalarımı sürdürmeye çalışacağım.

Geçen ay ramazandı. Burada güzel ama bir o kadar da zor bir ramazan geçirdik. Alman öğrencilerle iftarlar düzenledik. İslam’a ve oruca oldukça meraklı kişiler vardı etrafımızda. Bizimle oruç tutmayı deneyenler oldu. Türk ailelerle iftarlar yaptık, camilerde iftarlar düzenlendi zaman zaman onlara katıldık. Her ne kadar güzel olsa da buradaki en büyük sorun Türklerin diğer Müslümanlara ulaşma konusundaki yetersizlikleri.

Özellikle Diyanet Camilerinin… Bu sorun büyük oranla da imamların hala Türkiye’den getirtiliyor olması ve Almanca konuşamıyor olmalarından kaynaklanıyor. Daha önce bahsettiğim üzere camilerdeki etkinliklerin sadece Türkçe yapılıyor olması, cuma günü vaazların Türkçe veriliyor olması diğer Müslümanlar ya da Müslüman olmayanlar tarafından hem hoş karşılanmıyor hem de çekiciliğini kaybediyor. Özellikle Alman Müslümanlar bu durumdan oldukça rahatsızlar. Türk camilerinde ajan olmakla suçlandıkları cemaat tarafından hoş karşılanmadıkları gerekçesiyle Selefi camilerine itilmiş olanlar mevcut maalesef.

Bunun dışında en azından benim bulunduğum bölgede çoğu Müslüman topluluğunun halka açık etkinlik ya da diğerlerine ulaşma konusunda ciddi bir eksiklikleri var. Bu biraz etkinliklerinin kısıtlanmış olmasından kaynaklansa da ellerindeki imkânları da iyi kullanamıyorlar. Avrupa’nın genelinde olduğu gibi Müslüman cemaat ayrıştırılmış durumda. Bunda camilerinin ayrı olması bir yana birbirleriyle ilişkileri de zayıf maalesef.

Ancak Alman mühtediler tarafından kurulmuş bazı organizasyonlar var bu konularda oldukça başarılı olduklarını söyleyebilirim. İçerden bir göz olarak hem kendi toplumlarının hem Müslümanların yapısını bildiklerinden üniversitelerde ve dışarıda güzel faaliyet yürütebiliyorlar. Geçenlerde düzenledikleri bir etkinliğe katıldım. İlk defa farklı milletten pek çok Müslümanı bir arada gördüğüm yer burası oldu diyebilirim.

Benim Alman mühtedilerle mülakat esnasında sorduğum sorulardan biri de Almanya’nın İslam’ı yaşamak için ideal bir ülke olup olmadığı. Bu konuda herkes kesin ve net bir şekilde “evet” cevabını veriyor. Almanya’dan ve Alman olmaktan vazgeçmeden İslam’ı yaşamak istiyorlar. O nedenle diğerlerinden de vazgeçmelerini beklemeden ortak bir zemin bulmaya çalışıyorlar. Ama bunun için yeterli platform yok ne yazık ki. Keşke Türkler olarak bunlara öncülük edebilsek ama şimdilik zor görünüyor. Daha çok çalışmamız lazım.

Biraz da Almanya’da öğrenci olmaktan bahsetmek isterim. Benim gördüğüm buradaki Türk öğrencilerin ya da Almanya’da doğup büyümüş ama hayatlarının bir döneminde Türkiye’de eğitim almış öğrencilerin geneli, eğitim konusunda Almanya’yı son derecek iyi bulup Türkiye’yi çok eleştiriyor. Çevremdeki lisans öğrencilerinin çoğu burada yüksek lisans programlarını araştırıyor hatta bazıları başvuru da yaptı.

Üniversitelerin ve vakıfların öğrencilere sundukları imkânlar çok iyi. Devletin nerdeyse her öğrenciye verdiği bir burs var bunun dışında araştırma bursları, yüksek lisans doktora bursları bulma konusunda üniversiteler çok yardımcı oluyor. Yüksek lisans ve doktora öğrencileri maaş gibi burs alabiliyorlar çalışmaları boyunca. Üniversite sistemindeki çeşitlilik de öğrencilerin burayı tercih etme sebeplerinden biri. Sizi tek bir alana zorlamaksızın farklı alanlarda çalışmanıza izin veriyorlar.

Burada öğrenciler lisans boyunca iki farklı bölümde okuyabiliyorlar. Dilerseniz üçünü de seçmenize de izin veriyorlar. Avrupa’nın her zaman övündüğü açık üniversite mantığıyla ilk defa burada tanıştım ve gerçekten çok iyi işleyen bir sistem kurduklarını söyleyebilirim.

Araştırmam kapsamında on bir gün Berlin’de bulundum. Buradaki danışman hocam araştırmam için Berlin’in ideal bir şehir olduğunu söyledi. O nedenle gidip orada da Müslüman Almanlarla mülakat yapma ve biraz da oradaki Müslüman topluluklarını gözlemleme imkânım oldu. Berlin’deki Müslüman toplulukları da Almanya’nın genelinden çok da farklı olmayarak birbirleriyle çok ayrışmış durumdalar.

Ancak ben diğer şehirlerden farklı olarak, DİTİB’in etkinlikleri konusunda daha kapsayıcı olacaklarını düşünmüştüm ancak manzara düşündüğümden çok farklıydı. Bir iki büyük camisi dışında Türk camileri genellikle kendi içlerine kapanmış, diğer Müslümanlarla çok fazla ilişki içinde olmadan etkinliklerini sürdürüyorlar. Ancak diğer büyük Arap camilerinin bu konuda daha kucaklayıcı olduklarını söyleyebilirim. Bir iki tanesinin düzenledikleri etkinliklere katılma imkânı buldum.

Gelen herkese hitap edebilmek adına sohbetlerinde Almanca ve Türkçe çeviri imkânı sunuyorlar. Ama ne yazık ki bunların bazılarının daha katı muhafazakâr bir çizgide olduğunu söyleyebilirim. Mesele bu camilerde rastladığım mühtedileri mülakat yapmaya ikna edemedim. Sürekli sohbetlerine katıldıkları ve tek bilgi edinme kaynakları bu camiler oldukları için Alman olmalarına rağmen bu gruplarla tamamen bütünleşmişler.

Hatta aralarından bazıların son derece radikal bir çizgide olduklarını söyleyebilirim. Büyük şehirler radikallere daha fazla imkân sağladıkları için aslında başından araştırmamı böyle bir yerde yapabilseydim çok daha farklı sonuçlar elde edebilirdim. Görüştüklerimden de maalesef yine Türk camilerinin onlara karşı kucaklayıcı olmadığını duydum.

Türkler Berlin’de tam anlamıyla topluluk halinde yaşıyorlar diyebilirim. Özellikle benim kaldığım bölge Klein(Küçük) İstanbul olarak adlandırılıyordu. Türk nüfusun çok yoğun olduğu bir bölge ancak son zamanlarda marjinal Alman ve yabancı turistler için alternatif bir semt haline gelmiş ve Almanlar Türklerin bölgedeki etkinliğini azaltmak için son zamanlarda kiraları yükseltme ve Türklere ev kiralamama stratejisi izliyorlarmış. Ama çoğunluk olarak Berlin’deki Almanların Türkleri sevdiğini söyleyebilirim.

Çalışmalarımda bana yardımcı olan Almanya’da doğup büyüyen Türklerden biri… Danışmanım aracılığıyla onunla iletişime geçtim. Klinik psikoloji yüksek lisansı öğrencisi, lisans eğitimini Türkiye’de almasına rağmen asıl vatanı olarak Almanya’yı gören üçüncü jenerasyon Türk gençlerinden sadece biri. Burada 3. jenerasyon olarak tabir edilen Türk gençleriyle epeyce vakit geçirme imkanım oldu. Büyük bir kısmı Alman yaşam tarzını benimsemiş, Almanca’yı Türkçe’den daha iyi konuşan gençler. Kızların büyük bir kısmı eğitimlerine önem verip, kariyer hedefleri olanlardan oluşurken erkekler genellikle üniversiteyi vakit kaybı olarak görüp, kısa yoldan işletme açıp para kazanma derdindeler. Her ne kadar Alman toplumu tarafında benimsenmediklerini, okullarda sürekli ayrımcılığa maruz kaldıklarını söyleseler de bir yandan da Türkiye’deki hayata uyum sağlayamadıklarını o nedenle Türkiye’de bir geleceklerinin olmadığını söylüyorlar.

İki toplum arasında sıkışmış kalmışlar. Son zamanlarda Türk gençleri üzerine gördüğüm kadarıyla epey bir araştırma yapılıyor. En son hayat memnuniyeti düzeyleri ile ilgili bir araştırma gördüm sonucunu açıkçası epey merak ediyorum. Ancak DİTİB pek çok açıdan eleştirilse de burada olmaları Türk gençleri açısından çok önemli. Özellikle TC Devlet’inin DİTİB ve diğer kuruluşlar aracılığıyla gönderdikleri görevliler sayesinde burada kültür aktarımı konusunda Türkiye’nin başarı olduğunu söyleyebilirim.

 

Örneğin DİTİB dışındaki Müslüman topluluklar üzerinde herhangi bir kontrol mekanizması olmadığı için bu topluluklar arasında Almanya’da doğup büyümüş ama Alman toplumu tarafından kabullenilmeyen gençlerde radikalleşme eğilimine sık rastlanırken, Türk gençler arasında bunun çok az olduğunu söyleyebilirim. Kültür aktarımı konusunda başarılı olduğumuz bir gerçek. Ancak buradaki Türk gençler için yapılması gereken çok fazla şey var…

Önceki Yazı

Dindarlık ve Ruh Sağlığı

Sonraki Yazı

Malezya Raporu

Bunlar da ilginizi çekebilir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir